dün gece bayılanlar oldu, ayılanlar olmamış daha... uzun, yorucu ve eğlenceli fakat en önemlisi nihai hedeflerden birine ulaştığımız bir oyun oynadık...
her zaman olduğu gibi, engin diyemoğlu'nu tebrik ediyor, eline sağlık diyorum...
GREYHAWK CHRONICLES; Dedikodu KöşesiCÜCELERİN CÜCESİdün geceki maceraya damgasını vuran kişi tabii ki tobias ironhand'di... anlaşılan o ki gerek bağlantıları gerek güçlü bileğiyle ha keza şahane büyüleriyle tam zamanında gelmiş maceraperest arkadaşlarımızın yardımına... o olmasaydı muhtemelen hepsi kayalara gelmişti... dövüşlerde önceden valost'un üstlendiği istikrarla sopa atma görevini valost'un erken dakikalarda kızağa çekilmesiyle o üstlendi ve son dövüşte kaderine de isyan ederek düşmanlarının kanını acımadan döktü... vurduklarının yanı sıra şifacılığıyla da gerek valost'u gerek caleb'i defalarca iyileştirdi... muhtemelen o olmasaydı sadece çıkmaz sokağın ucunu görebilecekti haramiler adlı gaddar bir o kadar da sempatik grubumuz... ardından da tarihin kanlı sayfalarındaki yerlerini alacaklardı... ki bu halleriyle o sayfalarda küçük bir virgül bile olamazlardı ya, neyse...
VİCDANSIZ BÜYÜCÜNÜN HAİN TAKTİĞİsadece dün geceki macerayı değil neredeyse biricik grubumuzu da sonlandıran dövüşte bir diğer altı çizilmesi gereken nokta da kesinlikle düşmanlarının mükemmel taktiğiydi... kahramanlarımız önce ağ ile çevrildi, ardından gelen ateştopunun sadece onları değil, ağı da yakması; ve geride bekleyen half orcun serbestçe gelip valost'u çat diye kesmesi, mükemmel bi strateji örneğiydi... ubor biraz daha güçlendiğinde grubumuzun da nasıl dövüşmesi gerektiğine güzel bi örnek teşkil etti...
KORKUSUZ BÜYÜCÜ UBORubor diyince ilk akla gelen tabii ki, deli bakışlı, uçan kuşta, yerdeki taşta bile büyü arayan bi büyücü ama dün akşamki performansında teleport asasıyla önce latron'u cehennem köpeklerinden ardından valost'u half orc'un önünden kurtarışı ve kendini tehlikeye atışı uzun süre akıllardan çıkmayacak bir sahneydi... deli büyücümüz bu hareketleri deliliğinden değil, dostlarına olan sevgisinden yaptığını biliyoruz...
LATRON'UN ATEŞLE İMTİHANIdün akşam hobbitlerin efendisi latron amarran da ölümle burun buruna geldi... ilkinde, yukarıda belirttiğim gibi ubor'un cesareti, ikincisinde ise çevikliği onu kurtardı... refleksleri o derece iyi olmasaydı o fireball'da buçukluk kızartması olması kaçınılmaz olacaktı... aldığı yaralara rağmen şarkılarını kesmedi, valost'un ve caleb'in ayağa kalkmasına yardım etti... o küçük bedeninde kocaman bir yürek taşıdığı zaten ilk günden belliydi...
CENABET CALEBÇeliği kırılmaz, bileği bükülmez, vurdu mu indiren denizci Caleb ise son zamanlardaki istikrarını bozmadı ve bir türlü vuramadı, bir türlü indiremedi... Bu cenabetliğin sebepleri arasında ardında bıraktığı gözü yaşlı bebeler -sadece yetim bıraktıkları değil, doğumlarına sebep olup ardından yüzüne bakmadıkları da-, kalbi kırık kadınlar, arkasından ah eden hancılar olduğu iddia edilmekte... Fakat kısa bir süre önce bu büyük dövüşçünün altın çağını yaşadığını biliyoruz... Ne zaman mı? Sadece altı ay önce yoldaşları olan bir Heironeous rahibi ve şövalyesiyle tehlikelere meydan okurken... O sıralar içkiyi bırakmış ve karakteri elverdiği ölçüde dine yönelmiş, önceki haline göre neredeyse bir imam, bir hacı olmuştu... Buradan kendisine seslenmeyi borç biliyoruz... Caleb, ya içkiye başla ya Tanrı'na geri dön!
DAYAK ARSIZI İZCİSon olarak grubun en aymaz karakterlerinden, çapulcu dediğimiz kalabalıkları bir oraya bir buraya sürüklemekten nedense şeytani bir haz alan(belki de kendisi de okuma yazma bilmez bir çapulcu olduğundandır) Valost'a geldik... Dün gece en sonunda neredeyse hak ettiği cezayı buluyordu... Önce alevle yandı sonra çelikle dövüldü fakat yine yanındaki kahraman arkadaşları sayesinde paçayı kurtarmayı başardı... Bu otel ayısı, medeniyetten nasibini almamış,
kana susamış şahsiyet kendisine dün geceyle ilgili soru soran muhabirimize tek cümlelik bir cevap vermiş, ardından da onu tekmeyle kovalamıştır; "İçtim vigoru, siktim halforku!"
bir sonraki macerada görüşmek üzere...