Fantastik Ortamlar
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
HomeHome  SearchSearch  Latest imagesLatest images  RegisterRegister  Log inLog in  

 

 23 Mayıs 2009

Go down 
5 posters
AuthorMessage
valost

valost


Posts : 2847
XP : 8384
Join date : 2008-11-20

23 Mayıs 2009 Empty
PostSubject: 23 Mayıs 2009   23 Mayıs 2009 EmptySun May 24, 2009 8:57 pm

Engin Diyemoğlu'nun ellerine sağlık... İlk diyeceğim bu.
Aylar sonra tekrar oturup, toplandık. Şahane oldu. Özlemişim çok.

Oyunun değerlendirmesine gelince. Sanırım bugüne kadar oynadığımız en yorucu oyun buydu. Saatler sürdü kombatlarımız. Karşımızda ne vursak alan donuz gribi arkadaşlar yıkılmak bilmedi. Valost bile-ki bilirsiniz dayak atmaktan da yemekten de yorulmaz- yoruldu. Kılıç tutan elleri nasır oldu, elleri kan içinde kaldı...

Işıklı taşı oraya atıp sonra da iz aramak aptalcaydı kabul ediyorum ama Valost'un orada yapabileceği başka bir şey yoktu, inanın arkadaşlar. Aylar sonra ormana dönüp fantastik kuntastik olaylarla karşılaşınca mecburen müdahil olmak zorunda kaldım. Orada da işler çok uzadı. Latron gibi bence biz de erkenden kaçmalıydık, bu kadar geç kalmamalıydık... Üstelik risk de ortadaydı, bu adamlar ısırıyo arkadaşım, ısırınca bize de bulaştırıcaklar... Ubor'un web'i sağolsun büyük bi kısmını orada tutmuş olsak da üzerimize gelenler hepimizi baya ısırmaya yetti. Ve farkına bile varmamışız. Kaleye giderken Engin'in söylediği hitpointlerimize göre caleb ve ben vitality pointlerimizin yarısını kaybetmişiz...

Grup olarak bence hatalı davrandık. Ben kaçmamız gerektiğini fark edip bikaç kere seslendim size. latron ufaktan uzadı gitti. Ubor'u ağaca çekme çabam başarısız olsa da sonuçta o bir şekilde halletti bu işi. ordan ben de ağaca tırmanıp onu daha yukarı alacakken geri atladı ama. caleb de dövüşü bırakmak bilmedi. şimdi karakter yapısı olarak, bildiğiniz üzere normalde valost bir combatı bırakıp gitmez. ama gitmesi gerekiyor, ölücek çünkü orada. ama sonuçta arkadaşlarını da orada bırakıp gitmez, o yüzden dövüşmeye devam ediyor. sonuçta burda, caleb ve ubor'a "niye öyle ettiniz" diyecek değilim. Herkes kendi adamını oynatıyor. tek dediğim grup olarak hatalı davrandığımızdı. aynı anda hareket etmeyi başaramadık. belki ben daha ısrarcı olmalıydım ya da latron gibi gitmeliydim. ya da ubor ve caleb bana kulak verip, bana inanıp peşimden gelmeliydi. ama bir şekilde iletişim kuramadık. bu grup olarak yaptığımız bir hataydı.
Fakat,
oyunun heyecanını ve gidişatını etkileyen daha büyük bir hata yaptık, hem de sadece grup olarak değil dm'le beraber, hep beraber yaptık. mantık olarak uygulanması çok zor olsa da, latron yanımızdan ayrıldıktan sonra mert odadan çıkmalıydı. dönüşümlü olarak bir şekilde yer değiştirmeliydik. oyun alanından çıkıp dışarıda beklemenin çok sıkıcı olduğunu biliyorum. hepimiz biliyoruz. ama bugüne kadar hep olması gerektiği gibi davrandık, bu oyunda da davranmalıydık.

Sonuçta ekibimizin dövüşteki en zayıf üyesi combat alanından kaybolup gidiyor. orman manyak dolu, her köşeden hasta adamlar çıkıyor fakat biz orada dövüşmeye devam ediyoruz. bard gitmiş, şarkısı artık duyulmuyor. normalde "vay anam" diyip yana döne onu aramamız gerekirken hala oyalanıyoruz. çünkü biz onun iyi olduğunu, o bizim iyi olduğumuzu biliyor. biz dövüşe devam ediyoruz. o da orada saklanıyor. iki tarafta bilmemesi gerektiği halde birbirinin bir şekilde idare ettiğini biliyor. sonuçlarının nasıl olacağını bildiğimden ya da tahmin ettiğimden yazmıyorum bunları. belki her şey daha kötü olacaktı. belki kaybolacaktık. belki ikişerli gruplar olarak yola devam edecek, birbirimizi arayacaktık. ya da her şey çok daha güzel olacaktı. bilemem. ama olması gereken grup dağıldıysa, o şartlar altında bizim de dağılmamızdı. dönüşümlü olarak devam edecektik ya da hemen peşinden gidecektik.

bu durumun zor idare edilceğini, hem dm'e hem oyunculara bir parça eziyet olduğunu biliyorum. ama taleg'in hatırlattığı, tüm bunlara neden olan maceraların başında; valost, ubor ve killy bir zindanda apayrı yerlere gönderilmiş, uzun bir süre tekrar birbirlerini bulmak için uğraşmışlardı. hatta valost, ubor'u kurtarayım derken, 30 metrelerden sulara düşüp kaportayı dağıtmıştı ama mükemmel zevkli bir oyun oynamıştık...

tabi bahsettiğim burda, can hastalandı, gitsin arkada otursun değil. zaten oyunun yarısında ıskartaya çıkmış birini gruptan ayırmak vicdansızlık olur.
burdan da o konuya geçeyim bari. can için muhtemelen yorucu olduğu kadar sıkıcı bir oyun oldu sanırım. gerçekten oyunun yarısından sonrasını deli manyak olarak geçirdi. parmaklıkları açıp geldiği andan onu bayıltana kadar olan zamanda hepimiz eğlendik(en çok kim acaba? latron?) ama kapıya dayanan otuz adama karşı arkadaşları çanakkale geçilmezi oynarken onun ağzı gözü bağlı, toprağa gömülü olarak bi mahzende oturması komik olmasından çok trajikti. combatlardaki cenabetliğini üstünden atıp fortitude'da sıçması çok fena oldu. ki combat'taki hareketleri inanılmazdı. karşımızdakiler hastalıklı adamlar değil de normal insan olsaydı eğer o combat o kadar sürmezdi. adamların hepsi sıça sıça kaçardı. normal critler, power attack critier, uçan kelleler, kollar, gazyağıyla adam yakmalar, ayaklarından tutup savurup bowling oynar gibi diğerlerini devirmeler, hepsi şahaneydi.
umarım bir sonraki oyunda sağlığına kavuşur, kendine dikkat eder ben de sırt çantamdaki ip, zincir, kanca ve kürekleri atabilirim artık. ağırlık yapıyo Smile



benim içinse çok enterasan bi oyundu... duygusal anlar yaşadım.
öldüğünü sandığım ranger arkadaşım golan'ın ölümünü ve parçalanışını gözlerimle izledim...
belki de o dövüşte, zamanında yanyana dövüştüğüm ranger arkadaşlarımı kestim.
ubor hatırlar, o zamanlar bize göre büyük bir kahraman olan, kolunu kaybedişine şahit olduğumuz taleg'in perişan halini gözlerimle gördüm. bir mağara dolusu gnarley forest ranger'inin sonu gözlerimin önüne geldi. artık hepsi delirmeye başlamadan önce taleg girişleri kapatıcak ve kendisiyle beraber dostlarını yakıcak... Sad

ve son olarak,
bugüne kadar bizim için canını tehlikeye atmaktan çekinmeyen, kahramanlıkta "şen haramiler"den aşağı kalmayan,
can yoldaşım kurt için, üç kere!!!

afro
Back to top Go down
caleb

caleb


Posts : 2328
XP : 7775
Join date : 2008-11-30

23 Mayıs 2009 Empty
PostSubject: Re: 23 Mayıs 2009   23 Mayıs 2009 EmptySun May 24, 2009 9:58 pm

engin diemoglu'na tesekkur ederek basliyorum ben de.
hem boyle guzel bir tekrar baslama oyunu oldu, bize tekrar isinma firsati oldu.
hikayelerle tekrar baglalarimizi kurduk. ozlemisim ben de hakkaten cok. bom

valost'un yazdiklarini da okudum simdi. ellerine saglik, guzel bi degerlendirme olmus bence genel olarak.

simdiiiiiiiiiiiiii, gelelim domatesin faydalarina (bayadir bu lafi bi yerde kullanmak istiyodum ehehe):

ben o sırada o kombatta herkesi dövebileceğimi zannetmiştim. pirat

yarı şaka, yarı ciddi.

elbette "ooooh keyfim yerinde, zarlar da güzel, iki adam keseyim, nasil olsa kacariz" diye birakmamazlik etmedim kavgayi
sonlari gelecek zannettim; atesten kacip giderler zannettim; yardim gelir zannettim...
o sirada isirma olayinin sonradan oyle sonuclara yol acabileceginin de acikcasi farkinda degildim o sirada ben. combat frenzy'ye verin. pirat
bu arada, hayvan gibi keyif aliyodum tabi kombattan, uzun zamandan beri ilk defa hem de. (kombatlardaki efsane cenabetligimi de goz onunde bulundurunca hele).
ki oyunda sonradan basima gelenlere bakinca (bi kenarda hasta hasta durma seklinde), "iyi en azindan iki adam kestim" diyorum
hehe ama biliyorum ki, kavgadan vaktinde ayrilabilseydim/k grup olarak belki de isirilmayacak, hasta zombie falan da olmayacaktim.
hayat boyle bisey, lost gibi serrefsizim.

neyse, zaten ben de bunlari hesap dokumu diye yazmiyorum, maksat eglence sonucta. eglendim mi? eglendim. eglendik mi? eglendik pirat

grup olarak davranma eksikligimize ve bir sekilde oyunda ayri mekanlara dusunce ayri yerlerde durma olayina da katiliyorum. onlari dusunemedik bence de. yerinde tespitler olmus. biraz da verdigimiz araya vermek lazim sanirim bunlari. saka maka olmustu baya, insan paslaniyor.

caleb efendiye gelecek olursak, oyunda bir yere kadar baya eglenirken, hasta olduktan sonra baydim acikcasi. daha dogrusu soyle: aksiyon yok, insan cokuyor, uykusu geliyor. disardan izlemek bi yere kadar zevkli olsa da insan sonradan dikkati kaciriyor elinden.

ama o manyak gnomla muhabbetler, tehditler, oklasmalar falan guzeldi cok. ama asil, atmosfer guzeldi etraftaki. apokaliptik bi his vardi ve o hakkaten insani tedirgin etti oyun boyunca. bunda da engin diemoglu'nun payini zombi kani kapli ellerimle teslim ediyorum.

biraz daginik oldu, kusura bakmayin : )
Back to top Go down
1UP
Admin
1UP


Posts : 3270
XP : 8896
Join date : 2008-11-20

23 Mayıs 2009 Empty
PostSubject: Re: 23 Mayıs 2009   23 Mayıs 2009 EmptySun May 24, 2009 10:47 pm

Herşeyden önce şunu söyleyeyim: aylar sonra tekrar ferepe coşkusunu yaşamayı özlemişim çok, şahane oldu. Devamını uzatmadan getirelim, tempomuzu yakalayalım.

Benim yorumlarım ister istemez diyemoğlu yorumu oluyor biraz. Umarım coşkuya negatif etki yapmıyordur : )

Belki anlamışsınızdır ya da tahmin etmişsinizdir, oynadığımız bu oyun hazır senaryo değildi, ben hazırladım komple. Setting’imizin genel, belirleyici bir konsepti olmadığından kelli her oyun farklı tadlarda gidebiliyor. Bir yandan iyi bir yandan kötü. Bu oyun survival/horror ekolüne kamandıydım, biraz öyle bir şeyler deneyelim istedim. Kullandığımız sisteme uymadığı (bitmeyen combat), şen haramilerin goygoybazlığına ters düştüğü (çok depresif oyun), benim de çok iyi kotaramadığım (vardır bu çok) bazı yerleri oldu. Bunların bir kısmını tahmin ediyordum zaten. Zor işmiş, onu gördüm : )

Işte her oyunda değişik tadlar olunca, bir tanesinde ‘allah çok kralız biz bunları keser biçeriz’ hissiyatı doğru hissiyatken, bunun gibi survival konseptli bir oyunda ters oluyor : ) burada herkesin kafasının karışık olması normal. Ben de çok iyi verememiş olabilirim o hissi, bir yandan da zorlamak istemedim, ‘tek yol var o da kaçmak’ şeklinde.

Bir yandan biliyorsunuz grubumuzun adı üstünde şen haramiler. Her hareketleri deli gibi. O combatta da birinin ağaca çıkması birinin diğer köşede adamlarla bovling oynaması birinin sıvışıp ormanlarda saklanması o açıdan normaldi. Hiç bir zaman swat ekibi gibi dövüşmedi zaten haramiler : ) benim burada oyuncuları eleştireceğim tek nokta, tabii combatın anlamsız uzamasının da etkisiyle, aslında oyun içi, combat içi, role play içi olması gereken diyalogların oyun dışında olmasıydı. Hani bu DnD combatı, grid kullanıyoruz, taktik yapıyoruz falan ama bir yandan da olayımız roleplay. Lafımı da dinletemedim, combata bakın lan diye. Yoksa kaçacak olan kaçıp gitse, duracak olan dursa roleplay gereği, yine bir şekilde çözülecekti sanki olay. Hoş bi yerden sonra kopmuştu hit pointler damajlar vesaire, benim de beynim eridi, herkesin de eridi orada.

Latron’un gruptan ayrılması durumuna gelince. Burada volkan’ın saptaması doğru. Hakkaten hobit kaybolmuş kimsenin skinde değil. Lan yiyiverirler onu körpecik hobit.

Fakat bu bunca yıllık diyemlik hayatımda çözemediğim bir durum. Daha önce de karşılaştık zaten. Anlatayım, belki beraber bir yol buluruz. Karakterlerden biri diğerlerinden ayrılınca, gruplardan birini odadan, ya da başka bir deyişle oyundan çıkarmak mantık olarak doğru olsa da, o oyuncuyu kaybetmek anlamına geliyor. Yani açıkçası birini odadan çıkarmaya benim gönlüm çok el vermiyor. O anda akıl da edemedik tabii ama, yine bence en mantıklı çözüm sizin bunu canlandırmanız –siz biliyor olsanız da karakteriniz bilmiyor durumunu yani. Bu da her zaman zevkli ya da mantıklı olmuyor tabii ama sanki en makulü bu gibi geliyor bana.

Caleb’in ve can’ın durumu da öyle. Aslında diyemlik müesseseine göre oyunculardan birinin oyunun bir kısmından sonra tamamen işlevsiz kalması kabul edilecek bir şey değil. Alırlar adamın diyemlik ruhsatını. Heryerde yazar: DM’in ilk görevi masadaki herkesin eğlenmesini sağlamaktır. Fakat yine orada roleplay gereği, hikaye gereği (ve kötü macera tasarımının sonucu olarak) öyle bir yola gittik. Can da çok sıkıldı doğal olarak.

Belki karakteri oyun dışı kalan oyuncunun, oyuna başka biçimlerde dahil olmasının yöntemlerini bulmak lazım. Latron’a Golan’ın zarlarını attırayım dedim o da zevkli olmadı.

Aslında ilk combatı da bu şekilde düşünmek mümkün: oyun yöntemi ve hikaye/roleplay’in çatışması.

Ama can şunu söylerken samimiyse, herkes de böyle düşünüyorsa zate diyecek daha fazla bir şey yok : )

caleb wrote:
maksat eglence sonucta. eglendim mi? eglendim. eglendik mi? eglendik
Back to top Go down
http://fantastikortamlar.forumotion.com
caleb

caleb


Posts : 2328
XP : 7775
Join date : 2008-11-30

23 Mayıs 2009 Empty
PostSubject: Re: 23 Mayıs 2009   23 Mayıs 2009 EmptySun May 24, 2009 11:52 pm

ben şeye gülüyorum hala ya:

20'liği atıyorum,
19!
(hep bir ağızdan, özellikle engin gözleri pörtleterek) crit miiii????
ben zevkten delirerek tekrar atıyorum,
20!
(yine hep bir ağızdan) crit miiiii????

hahhahhhaaaaaaaaa
: )
Back to top Go down
valost

valost


Posts : 2847
XP : 8384
Join date : 2008-11-20

23 Mayıs 2009 Empty
PostSubject: Re: 23 Mayıs 2009   23 Mayıs 2009 EmptyMon May 25, 2009 12:03 am

CRİİİİİİİİİİTTTTTTTT!

paso crit...

ya peki power crit Smile

afro
Back to top Go down
valost

valost


Posts : 2847
XP : 8384
Join date : 2008-11-20

23 Mayıs 2009 Empty
PostSubject: Re: 23 Mayıs 2009   23 Mayıs 2009 EmptyMon May 25, 2009 12:06 am

bu oyunda aramızda bir eksik vardı! Bilene ya da getirene benden on bin lira ödül!!!!!

lan oturduk oynadık... diyem tabi ki orda...

can orda, barış orda, volkan orda.

mert orda.

PEKİ YA AMINA KOYAYIM PATRİCK NERDE!!! KOCA OYUNU PATRİCK OLMADAN OYNAMIŞIZ!!!!!!!


afro
Back to top Go down
1UP
Admin
1UP


Posts : 3270
XP : 8896
Join date : 2008-11-20

23 Mayıs 2009 Empty
PostSubject: Re: 23 Mayıs 2009   23 Mayıs 2009 EmptyMon May 25, 2009 12:09 am

o power crit çok fenaydı lan. kaç vurdu o? 4d4 + 32 abovvv...

bi de ben zombilerden birini tek vuruşta öldürmesine yerlere yattım. crit ve tek vuruşta tüm wound pointi gitti hacıamcanın.

caleb kendini bulunca aganazzar maganazzar yalanmış meğer ehehehehe...
Back to top Go down
http://fantastikortamlar.forumotion.com
Latron

Latron


Posts : 1363
XP : 6881
Join date : 2008-11-20

23 Mayıs 2009 Empty
PostSubject: Re: 23 Mayıs 2009   23 Mayıs 2009 EmptyMon May 25, 2009 8:50 am

Evet.. maç için verdiğim aradan sonra anca forumu açıp okuma fırsatını yakaladım. Gene paragraf paragraf bayılanlar olmuş. Yorum yapmak adettendir. Şen Haramilerinde kendine göre bir örfü bir adeti var neticede.

Öncelikle bende herkesle aynı şekilde Şen Haramiler'i ne kadar özlemiş olduğumu belirteyim. Oyundan önce forumun kıyısında köşesinde yazılmış şeyleri okuyarak kamanmalardan kamanma beğenerek hazırladıydım kendimi. Nihayet Kantarcı Malikanesinin salonunda kağıtlarımızı kucağımıza aldığımızda derin bir nefes vererek, evet dedim. "İşte tekrar başlıyoruz"

Mevzu Gnarley Ormanlar'ında olunca elbette Valost'un öne çıkmasını bekledik. Her ne kadar ben içeri girersek burnumuzun büyük boka batacağını hissediyordumsa da bir Ranger'ın, heleki Valost gibisinin oraya kadar gelmişken içeri girmemesi düşünülemezdi. Sağdan soldan gelen homurtular arasında ilerlerken benim niyetim önce kaleye ulaşmak, olan biten neymiş ne değilmiş öğrenmek sonra ona göre vaziyet almaktı. Ama sanırım diyemoğlu engin zaten tasarladığı survival/horror çizgisinde biz kaleye ulaşamadan bi parti salacaktı üzerimize. Burada Valost'un izleri takip etmesi için ağaçların arasına dalması bir Ranger'ın yapacağı normal bir hareketti aslında. Anormal olan ise üzerimize tabur tabur gelen hastalıklı ibnelerdi. Gene ben anlamıştım demek istemiyorum ama ilk gelen partinin daha önce yaşadığımız combatlardaki normal düşmanların sayısından çok daha fazla olduğunu görünce, sonrada Valost'un kılıcının nerdeyse sadece yarısı kadar damage verdiğini anlar anlamaz oradan tüymemiz gerektiğini düşünmüştüm. Burda beceremediğim ise oyun içinde Latron Amarran olarak doğru dürüst anlatamadım meramımı. Arada oyun dışı "abi kaçalım ne duruyoruz, ne duruyorsunuz" dedim ama olmadı bi şekilde. Ama tabi şu anektodu ekleyeyim, oyun dışı Can'ın yanında şey dedim, kaçmıycak mısın diye sordum, "abi arkamı döner dönmez hepsi vuracak bana şimdi nası kaçayım" dedi, bende öldürcek misin hepsini diye sordum, adamın gözleri pırıl pırıl oldu, gülerek "evet" dedi. Orda anladım ki, Can'ın keyfi acaip yerinde, altı tane adamı almış karşısına bi ona vuruyo bi buna vuruyor. Tabi bu arada Ben tüydüm, Valost ağaca çıktı, Ubor'u çıkardı, Valost indi Ubor atladı, Valost tekrar çıktı mı orda bi karışıklıklar oldu, herkes kendi kafasına göre takıldı. Şen Haramiler en kopuk combatını yaşadı. Ben zaten kendimde hobbit tabiatlı olduğum için ortamın içinden çıkılmasının zor olduğunu anlayıp kaçmam kısa sürdü. Volkan'ın dediği gibi o sırada odada bulunmuyor olmam lazımdı. Bu bencede çok önemli. Yani orada Engin bana çık dese çıkardım. Şimdi düşününce en doğrusu o. Çünkü sizde ben gittikten sonra benim başıma bişey geldi mi diye merak edip peşimden gelebilirdiniz. Engin'e sorardınız Latron'u görebiliyor muyum diye, o da yok çok karanlık gitti o derdi. Sizin geri çekilmeniz içinde bir sebep olabilirdi. Bu arada şunuda belirteyim, ben öyle bir durumda hikayenin doğruluğu adına içeri gider ne kadar gerekirse kalırım. Neticede bu, bi sefer oynadığımız ve o yüzden her dakikasında içinde bulunup eğlenmek zorunda olduğumuz bir oyun değil. Koskoca bir hikayenin parçası. Bir dahaki oyun 8. oyunumuz olacak boru değil yani.

Daha sonra geldik kaleye. Kaleye girişimiz falan güzeldi çok. İbne gnomun ısrarcı tavırları ve faşizan hakaretleri karşısında zumzuğu daha önce çakmak lazımdı belki ama 2 saatlik kavgadan çıkınca bi soluklanalım dedik heralde, tabi o da bi yere kadar sürdü. En son Caleb arkadan dolaşırken Valost tehditlerini savuruyordu ki Ubor çat diye indiriverdi lavuğu. Orada işte oyunda mevzuyu çok başka şekillere çekebilecekken Caleb'in amansız hastalığı başgösterdi. Gnome tutturmuş iksir peşinde, Caleb'i kör zındanlara kapatmışız, Valost otun çiçeğin peşinde kırlarda geziyor, geriye haliye Ubor'la kalenin içinde kalakaldık. Nabalım hacı biz ne tamir biliriz ne askerlik. Başımızda Caleb olaydı o kapıyı sapasağlam yapar, her türlü kuyuyu kazar, müdaafanın kralını hazırlardık. Sonra tabi diyemoğlu bu sefer 30 kişi geldiler diyince iş baya horror/survival oldu hakkaten. Biz en son terasa sıkışmış ok atıyorduk, orayıda tutamadık kaçmaya karar verdik. Ben aşağıya atlarken kötü düştüm, zar zor arkalarda bir kuytu bulup kendimi oraya attım. En son gördüğüm Valost Caleb'e ulaşmasınlar diye kapının önünde gelenlere saldırıyordu, Ubor'da deli gözlerindeki korku ve nefretle kapıya doğru ilerliyordu. Ben o ara bayılmışım zaten.

Oyunun sonrasında da artık Gnarley Forest'ın bizim için geride bırakılması gereken bir macera olduğunu anladık. Burada yaşanacak daha bi kaç ibnelik, başımıza gelecek türlü bela var orası kesin ama şimdilik rotamızı Hassirak Babamızın verdiği görev neticesinde iblise çevirmek gerek. Bi yerlerde ölmez sağ kalırsak, Gnarley Forest'ı, şehit düşen ranger'lar ve en önemlisi büyük kaybımız korkusuz kurt Ubor'un hatırası için, salgınından kurtarmak gene bize düşecektir. Çünkü bilirizki Şen Haramiler, arkada açık hesap bırakmaktan hoşlanmaz. Elbet gün gelecektir.
Back to top Go down
Latron

Latron


Posts : 1363
XP : 6881
Join date : 2008-11-20

23 Mayıs 2009 Empty
PostSubject: Re: 23 Mayıs 2009   23 Mayıs 2009 EmptyMon May 25, 2009 8:55 am

Volkan'cım Patrick'in olmayışı içimde bir yaradır. Bundan sonra hususi alıp getiricem. Yaz demiycem güneş demiycem pişik ola ola giyicem. Bir ferepe fotosunda üzerimde patrick olmazsa ben o fotoyu neyleyim ya?

Ha Volkan foto demişken çektiğin fotoları atsana lan maille.
Back to top Go down
1UP
Admin
1UP


Posts : 3270
XP : 8896
Join date : 2008-11-20

23 Mayıs 2009 Empty
PostSubject: Re: 23 Mayıs 2009   23 Mayıs 2009 EmptyMon May 25, 2009 8:53 pm

valla dışarı çıkma olayını yapalım o zaman. madem siz gönüllüsünüz, o şekilde olursa oyunun daha lezzetli olacağını düşünüyorsunuz, öyle yapalım. siz de söyleyin ama, çıkması gerektiğinde biri, ben kaçırabiliyorum. barış'la can ne diyecekler bu konuda? bence yine de bu gibi durumları mümkün olduğu kadar minimumda tutmak lazım. karakter dışı davranmayalım, ben de senaryoyu zorlamayayım sizi birlikte tutacağım diye ama aklımızda bulunsun.

kader puanlarının havalarda uçuştuğu oyun oldu bu. kullanalım dedik, durmasın dedik, bu sefer ardı ardına geldi jokerler ehehe... ne düşünüyorsunuz bu oyunda kader puanlarının kullanımı ve oyuna etkileri konusunda?
Back to top Go down
http://fantastikortamlar.forumotion.com
Latron

Latron


Posts : 1363
XP : 6881
Join date : 2008-11-20

23 Mayıs 2009 Empty
PostSubject: Re: 23 Mayıs 2009   23 Mayıs 2009 EmptyMon May 25, 2009 9:03 pm

ben iki dene kullandım gader puanı. birincisi hasta olmayayım diye, fortitütüm zıçışlarda diye garanti olayım diyeydi. ona hiç acımadım. zaten 4 dene vardı verdim gitti.
ama ikincisini biraz haybeye verdim gibi. adamı ikna etmek için kader puanı kullanıyorum ibne laftan anlasın dedik, orda katakulliyle diyem aldı elimden kader puanımı.
katakullici diyem istemiyorum. kader puanı dediğinin bi ağırlığı olsun abi. hem kader puanını al, hem dediğimizi yapma, nebçim iş lan bu. biz kaderpuanıylan ölümden dönelim diye saklıyoruz daha bi tane sik kırığı gnome lafımızı dinlemiyor. nasıl olacak bu işler?
Back to top Go down
ubor metenga

ubor metenga


Posts : 1272
XP : 6854
Join date : 2008-11-21

23 Mayıs 2009 Empty
PostSubject: Re: 23 Mayıs 2009   23 Mayıs 2009 EmptyTue May 26, 2009 1:32 am

öncelikle:

koçum engin, ne güzel adamsın bre! amme hizmeti niyetine yazıyosun güzel güzel, oynuyoruz sayende şahane oyunlar. sendika ayaana zikiyoruz kafanı ama sayende yıllardır dostluğa kardeşliğe ekliyoruz birer birer tuğlalar, kalaslar. adam dün msn den bana 5. levelde alacağım güzel güzel şeyleri bir bir anlattı usanmadan 2 saat. senin şu güzel frp senaryolarına ayırdığın vakti dil bilgisine ayırsaydım bu yazı daha derli toplu okunabilirdi. heyhat, hayat...goy goy değil, sadece 5 bira sonrası volkana söylediğim sözlerin daha derli toplusunu kayıtlara geçiriyorum. büyü olayını konuşçaz; uborun hakları konusunda ne kadar sendikacı, ne kadar goygoycu olduumu; kazanılmış (!) haklardan kolay kolay vazgeçmeyeceğimi anlamış olman gerekir king fakat bu başlı başına konuşulması gereken bir insan davranışıdır. her zaman ezen taraf (kapitalist jargonda "patron") ezilen taraftan (kapitalist jargonda "işçi sınıfı") bazı haklarını almaya çalışacaktır sistem gereği. fakat -yine- her zaman işçi sınıfı mücadele edecektir; sendikayla olsun, taşla sopayla olsun, fikirle-goygoyla olsun... mücadelem bitmedi, işçiyim ve haklıyım tarihinde onayladığı gibi. 3. level "daha fazla büyü" mücadelem sonuna kadar devam edecektir. ulaş'lar, hüseyin'ler ve deniz'ler hala kalbimizde, gnarley forest ormanları (ingilizce bilmesemde, ard arda gelen forest ve orman sözcüklerinin , aslında ne kadar saçma olduğunu farkediyorum fakat cehalette bi yerde güzeldir bre dostlar! ) patron sınıfına mezar olacaktır! hip hip hip hurraaaaaa cheers goygoy bi yana koçum engin, kralsın.

her frp senaryosunun ayrı bi manzarası var aslında. mesela grevhawk (koçum latron) mahalinde geçen maceraları bi gözümde canlandırıyorumdaaa; kemiksizin çapulcu barı, sedrik ibnasının mekanı, pazar yeri falan acayip güzel bre dostlar. böyle acayip, en güzel fantastik filmden fırlamış, en gosu fantastik kitaptan satır satır etkilenmiş mekanlar kurabiliyorum kafamda. bu fantastik alemlerin güzelliğinden ve bizim böylesine benimsememizden sanırım. bu oyunun tüm bunlardan ayrı bir ruhu vardı aslında; karanlık bi ortam vardı bi kere. poe öykülerinden fırlamış bir orman vardı mesela, hayaletleşmiş ölü ağaçlar vardı, çalıların arasından gelen ve insana arafta hissi veren sesler vardı. en önemlisi acayip bi trajedi vardı, gnarley forest'in yokoluşu vardı, en gosu frp karakteri sıralamasında 1 numaram olabilecek talek ve ahvalinin ağlatan sonu vardı. ya adam tek kolla diyorduki: "sonuna kadar yakacağız bu illeti ve bizde delirmenin eşiğine gelince onun gibi yanacağız." orman ölüyordu bre... tek derdim aslında bu denli karanlık olan engin beyin romero vari senaryosunun DND nin boktan kurallarına takılmış olmasıdır. saatlerce süren dövüş ve beyinlerin sulanması durumu, sanırım yeterince yaşatamadı bize bu grotesk ortamı. yapacak bir şey yok. oyun sonunda talek'in konuşmasının aslında hayat zikmesi gerekirken o kadar etkili olamaması sanırım oyuna yeterince giremememizin bi işaretiydi. belki çok geyik olacak ama bunuda kayıtlara geçmeliyim bu kafayla. hayatta yarattığın güzel şeyleri kurallar dahilinde yaptığın zaman o kadarda anlamlı olmuyo, yani özünde kuralsız yaptığın bir şeye kurallar tabi oluyorsa onun tadı kaçıyo. asla yaptığın şey kötü olmuyo, sadece öyle algılanıyo olması gerektiği gibi (volkan'a ve tüm arkadaşlara selam olsun). bu yüzdende sanırım doğru algılayamadık oyunu TSR'nin kuralları gereği. şu an düşününce oyun acayip trajik ve baştan çıkarıcı geliyor. ubor ve valost için böylesi bir trajediyi başlatma olasılığı (skorane macerası) manyaklığın dahada büyümesine en büyük sebep. şimdi valost nasıl manyak olmasın, ubor "ulan ben harbi kötümüyüm" şeklinde nasıl delirmesin? bunda karakter gelişimi açısından düşünülmesi gereken çok şey var.

eğlenmedik mi? çok eğlendik ulan! calebe tak tak zopaynan vurmamız, ben vurduktan sonra latron'un "bende vurcam la" diye figan etmesi, valostla bi türlü anlaşamadığımız ağaca kim tüneyecek fiyaskosu, ibnetore baykuş kafanın değneknen fıt diye aşaaa inip kuzu olması yüzleri güldüren anlardı. tam "yahu allah şu calebinde yüzüne gülde" derken sen kalk hastalık bulaş! koskoca calebçik dazlak kafan dışarda topraklara gir kefensiz! gnarley civarlarında bulalım bi madende ben sana bi kurşun dökeyim king ulan götüm attı zincirleri kırınca, ah dedim şimdi yedim 20 kritmiiiiii! 19 kritmiiiiiii! zümzükleri. aha dedim şimdi ümüğünü sıkacak körpecik latronun, zaten garibim her kombatta tabanvaycı olmak zorunda kalan bir cesur yürek... tanrı web'i korusun! (volkan'ın kuzenine selam olsun cheers )

beynimin sulanmaya başladığı şu dakikalarda değeri anlaşılamayan şu oyunu oynamanın haklı gururuyla sözlerimi noktalıyorum. tanrı adaşım olan kurt uboru korusun...
Back to top Go down
1UP
Admin
1UP


Posts : 3270
XP : 8896
Join date : 2008-11-20

23 Mayıs 2009 Empty
PostSubject: Re: 23 Mayıs 2009   23 Mayıs 2009 EmptyTue May 26, 2009 9:48 am

heheh deli barış gelmiş.

valla bu oyun çok eğlenceli olamadı bir şekilde. ben de zaten klasik harami eğlencesinden coşkusundan çok, karanlık atmosfer hissi olsun istiyordum, ormandaki durumun ne kadar feci olduğunu anlatmak istiyordum. ama karanlık yaratmakla sıkıntı yaratmak arasındaki fark çok ince : ) böyle atmosfere dayalı oyunlarda oyuncu olarak da farklı kafada olmak gerekiyor, daha fazla karaktere bürünme, hikayeye gömülme çabası istiyor zira. deneyim oldu güzel oldu, bundan sonra daha iyisini yaparız.

ulan ubor her zaman manyaktı da son zamanlarda bir de bu göya ezilen jargonunun çıkardı, mağdur ayağına yatıyor ama aslında tam bir 80 sonrası özalcı fırsatçı büyücü oldu, kızıl büyücü rasputin oldu başımıza. iblislerle şeytanlarla haşırneşir olmaktan mıdır bilinmez tam bir pazarlıkçı, eyyamcı, oldu bittici oldu. ben de sendika istiyorum bu ibne ubora karşı ulan! siz de sesinizi çıkarmıyorsunuz. yakında 'ben bu görevi tek başıma yaparım, dur şunlara uyurlarken bi feyirbol atayım da eksperiyınsı da eşyaları da ben topliyim' derse o zaman 'ah diyemimiz' dersiniz.
Back to top Go down
http://fantastikortamlar.forumotion.com
caleb

caleb


Posts : 2328
XP : 7775
Join date : 2008-11-30

23 Mayıs 2009 Empty
PostSubject: Re: 23 Mayıs 2009   23 Mayıs 2009 EmptyTue May 26, 2009 9:59 am

"mağdur ayağına yatıyor ama aslında tam bir 80 sonrası özalcı fırsatçı büyücü oldu"


HAHAHAEHUAEHUEHHAUHUAHUAHUAAAAAA

ulan hahahahahaha

köşe dönmeci ubor
naylon spelbook'lar hazirlayip faturasiz satiyomus gizlice

büyüleri deniz kumuyla hazırlıyomuş

hahahahaha
Back to top Go down
ubor metenga

ubor metenga


Posts : 1272
XP : 6854
Join date : 2008-11-21

23 Mayıs 2009 Empty
PostSubject: Re: 23 Mayıs 2009   23 Mayıs 2009 EmptyTue May 26, 2009 1:47 pm

kanmayın bu oyunlara yoldaşlar, emperyalist güçler sendikaya nifak sokma peşinde... ergenekon diem king
Back to top Go down
valost

valost


Posts : 2847
XP : 8384
Join date : 2008-11-20

23 Mayıs 2009 Empty
PostSubject: Re: 23 Mayıs 2009   23 Mayıs 2009 EmptyTue May 26, 2009 4:14 pm

hahahahah... ergenekon diyem neymiş lan!

bu arada engin'in parmak bastığı konuyu irdelesek iyi olur. tam bi denyo grubuz... bi önceki oyun kader puanlarını en önemli yerlerde harcamadık. iblisle flan konuşucaktık lan... bu oyunda da mal gibi havalara attık puanlarımızı... özellikle ubor'un havaya attığı aganazzardan sonra benim de hem dövüşüp hem e ranger çağırmak için kader puanımı harcamam, kader puanı tüccarı diyemi ne kadar sevindirdi, gözleri nasıl parladı, hepimiz tanık olduk...
bi akıllanalım lan...
Back to top Go down
caleb

caleb


Posts : 2328
XP : 7775
Join date : 2008-11-30

23 Mayıs 2009 Empty
PostSubject: Re: 23 Mayıs 2009   23 Mayıs 2009 EmptyTue May 26, 2009 5:25 pm

hahahahahah
bana koyan bisey yok surekli harcadigim icin
aynen boyle devam



aa
kalmadiydi lan Rolling Eyes
Back to top Go down
 
23 Mayıs 2009
Back to top 
Page 1 of 1
 Similar topics
-
» 09 Ocak 2009
» 31 Ocak 2009
» 13 eylül 2009
» 21 Haziran 2009
» 11 Temmuz 2009

Permissions in this forum:You cannot reply to topics in this forum
Fantastik Ortamlar :: Oyun Değerlendirme :: Şen Haramiler-
Jump to: