Fantastik Ortamlar
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
HomeHome  SearchSearch  Latest imagesLatest images  RegisterRegister  Log inLog in  

 

 21 Haziran 2009

Go down 
4 posters
AuthorMessage
valost

valost


Posts : 2847
XP : 8383
Join date : 2008-11-20

21 Haziran 2009 Empty
PostSubject: 21 Haziran 2009   21 Haziran 2009 EmptySun Jun 21, 2009 10:52 pm

Bugüne kadar oynadığımız en iyi oyunlardan biriydi bence... Tabii bir rançero olarak yapmadığım iş, kullanmadığım özellik kalmadığı için apayrı bir zevk aldım... Yanımda ikinci ranger Karnak, hatta üçüncü ranger Timofte sayesinde işleri bayağı kolayladık. Onlar olmasaydı bu kadar rahat edemezdik... yaban ellerde rangerlarınız size otel konforu yaşattı, yemeğiniz eksik kalmadı, sularınız el değmeden şişelendi, gece üşüyenlerin üstü örtüldü, kampımız güvenli olsun diye alarmlar kuruldu...

oyunun zevkli olmasının nedenlerinden biri de aslında herkesin kilit noktalarda başarılı olmasıydı bence... herkes elinden gelenin en iyisini yaptı ve sanırım artık "deneyimli" bir grup olduğumuzdan dolayı birçok şeyi kolaylıkla hallettik...
ubor fireball'larıyla dövüşçüleri kombattan uzak tuttu. caleb yaratığa crit yaptı, kaçırttı ibne canavarı... latron engin'in önerisiyle diğer şarkılara da girişti, birçok yerde +2'ler geldi... karnak da taze ranger olmasına rağmen görev bilinciyle şahane hareket etti...

combatlar çok acayip geçti ayrıca... bi acayip şans vardı üstümüzde, ayrıca da akıllı davrandık.
ilk combatta pusu kurduk, ubor ilk feyirbolunu attı. çatır çatır yandı elemanlar...
peşimizden gelen kertenkele adamlarla yine ubor'un fireball'u sayesinde muhatap bile olmadık.
caleb'in o canavarı kaçırması gerçekten mükemmel bi hareketti... o combatta yine kader puanları havada uçuşabilirdi. ordan ölü çıkabilirdi. lakin yine grubumuz aradan sıyrılmayı bildi...
peşinde gittiğimiz düşmanlar yavaş yavaş eriyip gitti... en son iki tanesini de yine akıllıca bi operasyonla ele geçirdik... yine başarılı bir operasyonla ağzından laf almayı başardık...

tek başıma gidip adamların kayığını almak da apayrı zevkliydi... bi kere adamlar kayıkla giderken ben kurnaz gibi ağaç tepelerinden onları izliyordum. aldığım büyünün ve feat'in mükemmel faydasını gördüm. sabırla beklemek de benim için ayrı bi deneyimdi. çünkü valost'u biliyosunuz, dalıverir bi anda. ağacın tepesinden bi ok sallasam mı diye düşündüm ama vazgeçtim.
sonra kamplarına girince de bi an düşündüm hemen orda kafalarını kırayım mı diye... ama göreve sadık kalmaya karar verdim. adamları bi süre uzaktan izledim. rahibin alarm koymadığından emin oldum. uyumalarını bekledim, baktım nöbetçi filan koymuyo avareler, sinsice gidip kayığı çaldım... sessizce uzaklaştım... tam sizi geri çağırmaya gelirken aklıma geldi, bu herifler yollarına devam edecek karadan diye. sonra öyle rahat rahat devam etmemeleri için geri gidip mışıl mışıl uyuyan ork'un ve rahibin burunları dibinden yemeklerini ve sularını aldım. ki bugüne yaptığım en şahane hareketlerden biriydi... varlığımzdan haberdar oldular tabi ama bu sayede izlerini silmek için zaman kaybettiler. yemek ve temiz su bulmak için zaman kaybettiler. en sonunda da yakaladık elemanları işte.


"şen haramiler" olarak bi tek caleb'in elimizdeki adamın ağzına sıçması "haramilik" kariyerimiz açısından bile abartılıydı... orada götü açık adama da müdahele edemedik, bir anda sıçıverdi. bir dahakine tekmemi hazır tutucam ama Smile

ben ayrıca büyülerimi keşfedip faydalı bir şekilde kullandığım için memnunum... bir sonraki oyunda da hızlı adımlarım ve alarmımla, hatta entangle'ımla hizmetinizde olucam...

orhan'ın karnak performansı da bence gayet iyiydi. gerçekten genç bir ranger'ı canlandırdı(kendisi gibi canı tatlı)... karakterinin hayatına verdiği önem güzeldi bence. bu arada tırsaklığa varmış olsa da yine de oyun açısından iyiydi. biz caleb'le kayıkları tutmaya çalışırken o ya ubor'un ya latron'un zoruyla suya girdi. hastalık kapmıyayım diye... bi bildiği varmış meğer Smile

geriye bir de gizem kaldı. "güven işareti" bekleyen arkadaş ortaya çıkmadı... belki de sorgusuz sualsiz öldürdüğüm ork'tu...

oh uzattım galiba...

daha da yazarım ama hep beraber harlansın muhabbet.

hah! son olarak, level atladım ve cv'me 4. lvl ranger'ın yanına, 1. lvl barbar ekleyeceğim...
bir sonraki oyunda valost daha vahşi, daha kana susamış ama her zamanki gibi olduğundan daha zeki olacak Smile

ve tabii ki! en kıral maceraları hazırlayan, npc'lere ruh veren, şahane bir dünyada yolumuzu bulmamıza yardım eden zindan efendisi, engin diyemoğlu'nun ellerine dillerine sağlık...
engin için! üç kere hip hip hip!!!!



afro
Back to top Go down
1UP
Admin
1UP


Posts : 3270
XP : 8895
Join date : 2008-11-20

21 Haziran 2009 Empty
PostSubject: Re: 21 Haziran 2009   21 Haziran 2009 EmptyMon Jun 22, 2009 9:58 pm

heh hey. güzel oyun oldu, zevkli oyun oldu bence de. oyunun çoğu vahşi bataklıklarda geçen bir iz sürme/hayatta kalma macerası şeklinde geçtiği için grupta biri NPC filmon/timofte olmak üzere 3 tane olan rançerolar çok iş yaptı. bataklığa girmeden önceki, grubun asıl amacını çaktırmamaya ve kendilerini açığa çıkarmamaya gayret ederek araştırma, sorgulama yaptığı kısımlar da zevkliydi. aslında ne olmuş ne bitmiş, iuz amcaların asıl amacı ne, çocuk nerede, iblis kim, nereye gidiyoruz gibi bir çok soru işareti olması da zevk kattı bence.

bataklıkta valost'un bir ranger'ın hayali olabilecek işler yapması mükemmeldi: tek başına vahşi ortamda iz sür, ava yetiş, sinsice sabote et, geri gel. sabote etmekle kalmayıp bir de gruba yiyecek getirmiş olması da cabası hehe. çok tehlikeli idi tabi bir yandan, duyulsa görülse, kombat çıksa, bir sleep'e, bir command'e bakabilirdi valost'un sonunun gelmesi.

deli ubor'un ilk fireball'larını atmanın coşkusu ile gözleri parladı. baya bir ağır silaha dönüştü gibi ubor, daha çok fantastik fireballar görecek gibiyiz önümüzdeki oyunlarda. caleb, denize olmasa bile nehirlere çıkmış olmanın verdiği gazla kendini amra ilan ediverdi. grubun nehirde hızını arttırdı. fakat o tutsağın ağzına sıçmış olması (kelime anlamıyla) oyunun fantaziden çıkıp southpark'a dönüştüğü an oldu malesef Smile neyse ki sonra latron ve ubor yaratıcı planlarıyla adamın zaten skilmiş olan psikolojisini de kullanarak herifi konuşturmayı başardılar. fakat daha sonra aynı numaranın iyice coşarak kullanılması (iuz: gizli kapıdan götür onları evladım ehahhrhaha), iuz hakkındaki kısıtlı bilgiyle ve adamın günler içinde kendine gelmeye başlamasıyla patlayıverdi. ama yine de süper hareketti tabi.

orhan ise gayet güzel performans gösterdi ve daha da önemlisi, tahmin ediyorum çok eğlendi. langur lungur hikayeye sokmaya çalıştığımız, doğru dürüst geliştiremediğimiz karakterine rağmen, karnak'ı şahane oynattı, gruba güven/güvensizlik durumunu çok güzel ayarladı ve role-playini güzel yaptı. ferepe ortamlarımızın genç yetenekleri arasında yerini aldı.

bu oyunda combat'ın az olması bence ayrı bir zevk kattı, özellikle önceki oyundaki psikopat combattan sonra. ben de combatları biraz daha dinamik tutmaya, hemen initiative'e, sıraya sokmamaya çalıştım. güzel de oldu.

bataklık atmosferi, hissiyatı da iyi gibi geldi bana. gerçekten de oturduğumuz yerde alnımızdan terler akmasının etkisi oldu tabii.

oyun bir sona bağlansaydı tatmin açısından daha iyi olabilirdi. fakat hem zaman kısıtlamasından, hem de olayların benim tahminim dışında gelişmesinin de etkisiyle, apar topar bir sona bağlamak yerine orada bırakmayı tercih ettim. bir sonraki oyunda kaldığımız yerden devam edeceğiz. haramiler de ellerindeki acayip tutsakla, dağların eteklerinde ne yapacaklarına karar verecekler.
Back to top Go down
http://fantastikortamlar.forumotion.com
caleb

caleb


Posts : 2328
XP : 7774
Join date : 2008-11-30

21 Haziran 2009 Empty
PostSubject: Re: 21 Haziran 2009   21 Haziran 2009 EmptyMon Jun 22, 2009 11:12 pm

ehehehehuehuheuheuehe

yaptigimi dusundukce hala icimde tutamadigim kahkalarimin (dun gece mactan sonra tuvalette sicarken gulmekten agzima sicildi resmen - postmodern cumleye gel) efektini aradan cikarttiktan sonra , simdi, sanirim grubumuza ve dm'e bir ozur borcluyum. samimiyetle soyluyorum. ben o kadar cigrindan cikmis bir hareket oldugunu o an dusunmemistim. herife sinirlenen, kendi mesrebince deli caleb'in yapabilecegi bir hareket olarak gelmisti bana. hakkaten sonradan dusundukce iyice absurde kayan ve insanlik sinirlarini asan bir sey oldugunu goruyorum. valost'un da diemoglu'nun da belirttigi gibi, yaptigimiz sey frp de olsa yapilacak hareketlerin bir siniri var cidden; kusuruma bakmayin arkadaslar : )

**

oyuna gelecek olursak: her ekolu ayarinda, cok kral oyundu bence. konsantrasyon daginikligi da minimumdaydi her bakimdan. coook zevk aldim ben. o bakimdan oncelikle diemoglu'nu, sonralikla da herkesi tebrik ederim.

rançero'larin, ozellikle de valost'un sov yaptigi bir oyundu. her anlamda. futbol terminolojisiyle konusacak olursak (fatih terim, sometimes, what can i do?), mactan once ne kadar taktik cizilirse cizilsin tahtaya, sahaya cikinca takmik maktik tahtada kalir muhabbeti vardir ya, valost bunun tam tersini mukemmel bicimde yapti. character sheet'inde bir sekilde yazili rakamdir, feat'tir, onu belirleyen ne varsa, hem sirf onlara bagli kalmadan, ama onlarla da beraber, roleplay'i de bunlara mukemmel katistirarak super bir oyun oynadi. grupla beraber olsun, tek basina takildigi zaman olsun.

karnak da saatler sonra yesil sahalarda abisiyle beraber olusturacagi super uyumun sinyallerini beyaz karolarda da verdi. ranger'ligini, dovusculugunu, ozellikle de diemoglu'nun da belirttigi gibi aramizda yeni olmasinin yaratabilecegi hissiyati cok guzel verdi. ki adamin ilk oyunuydu. helal-i hos olsun. masaallah.

timofte'nin de, gorunurde deli onemli seyler yapmasa da, yanimizda olmasi cok yararli oldu bence. haramilere disardan bir el atti, amra'yla iki muhabbet etti, kayiklara rehberlik etti. iyi oldu. iyi ki cagirmisim. ehehehe.

ubor'un fireball'u kombatlarda super uygun yerlerde kullanmasinin guzelligi bir yana; asil, daha yeni fireball ogrenmis bir buyucunun o alev alev (pun intended) heyecanini karakterine harika yansitabilmesi super otesiydi bence.

ve latron'un, ubor'un da katilmasiyla ortaya cikardigi iuz hayali muhtesemdi. hem bireysel fikir, hem de takim calismasi adina inanilmaz bir sey cikti ortaya. latron'un karakterinin ozelliklerini ne kadar kilit noktalarda yine ne kadar yerinde kullandigina bir ornek daha oldu. onun da onunde saygiyla egiliyorum.

**

son olarak da oyunla ilgili, iki uc haftadir konustuklarimizla baglantili olarak belirtmek istedigim bir sey var.

ilk gunde, kasaba mi kale miydi bir yere geldiydik. denizciler vardi, bilek guresi yapanlar vardi. buyulu zayif serefsiz vardi herkesi yenen. ertesi gun aksam gelecek herif diye kalmadik orda. hassirak'in verdigi sure sebebiyle falan. bence kalmaliydik. tamam, elbette verilen quest onemli, sudur budur, onlara saygim sonsuz ama o bilek guresi muhabbeti tam benim karakterimle uyumlu bir seydi mesela. bi yandan latron sarki soyleyecek, ya da ubor bull's strength falan yapacakti mesela bana ya da valost'a. zayif ibneye buyu yapildigini ortaya cikaracaktik veya. dedigim gibi, iki uc haftadir konustuklarimizla ilintili, karakterimizin onemini de gozden kacirmamak uzere soyluyorum bunlari; sonucta bu frp dedigimiz oyunun guzelligi de cizgisel bir sey takip etmek zorunda olmamamiz. bir gun orda gecirsek o kadar da hayati bir sey kacirmis olacagimizi dusunmuyorum. tamam, 66 gun sure var tabi de, 65'e kalmazdik bence. ha kim garantisini verebilir kalamayacagimizin? kimse. ama bu da oyun yahu. olsun o kadar. : )

**

siz bu satirlari okurken, ben cevirimin satirlari arasinda bogusuyor olacagim. arada caktirmadan bisey yazilmis mi diye bakacagim. bu isin en guzel tarafi da bu sanirim. resmen kucuk bi evren oldu burasi. dolayisiyla, hepinizi salonda seviyorum.
Back to top Go down
valost

valost


Posts : 2847
XP : 8383
Join date : 2008-11-20

21 Haziran 2009 Empty
PostSubject: Re: 21 Haziran 2009   21 Haziran 2009 EmptyMon Jun 22, 2009 11:37 pm

bilek güreşi konusunda haklısın aslında. benim de aklım kaldı.
ben de orda kalmak, serserilik yapmak istiyodum. ama valost için şu anda en önemli şey hastalığın çözümü ve bunun için en yapılacak en iyi şey de hassirak'ın gösterdiği iblislerin hepsini öldürmek. o yüzden gidelim diye bastırdım. caleb ısrar etse biraz "tamam kalalım," diyip taraf değiştiricektim istemeden Smile
Back to top Go down
caleb

caleb


Posts : 2328
XP : 7774
Join date : 2008-11-30

21 Haziran 2009 Empty
PostSubject: Re: 21 Haziran 2009   21 Haziran 2009 EmptyMon Jun 22, 2009 11:42 pm

donuste buluruz belki o ibneciyi. pirat
Back to top Go down
1UP
Admin
1UP


Posts : 3270
XP : 8895
Join date : 2008-11-20

21 Haziran 2009 Empty
PostSubject: Re: 21 Haziran 2009   21 Haziran 2009 EmptyMon Jun 22, 2009 11:48 pm

caleb wrote:
donuste buluruz belki o ibneciyi. pirat

siz dönmek, bulmak isteyin yeter ki : ) güzel mekan orası. ehlonna sağlık verirse bu işten sonra dönersiniz oraya.
Back to top Go down
http://fantastikortamlar.forumotion.com
Latron

Latron


Posts : 1363
XP : 6880
Join date : 2008-11-20

21 Haziran 2009 Empty
PostSubject: Re: 21 Haziran 2009   21 Haziran 2009 EmptyTue Jun 23, 2009 6:55 am

Hemen lafa gireyim,
Bi kere bu kadar uzun oynayıpta bu kadar az yorgunluk hissetmiş olmamız, konsantrasyonumuzu neredeyse hiç kaybetmemiş olmamız oyunla ilgili güzel ayrıntılardan biriydi. Ali'nin telekonferansı ve yemek için ara vermiş olmamızın etkisi vardır tabi ama hikayenin sürükleyiciliği ve bakalım rançerolar şimdi ne yapacak merakı ile tıkır tıkır saatler geçti gitti. Maç olmasa sanırım dahada gidecekti.

Valost'un oyunun ikinci bölümünde sazı elini alana kadar geçen süre Latron efendi için çok eğlenceli çok güzel geçti. Han ortamı olsun, sorma bilgi edinmeye çalışma olsun, macera sevdasından hafif uzaklaşıp takılmaca olsun halfling için o koşturmacanın arasında mikemmel geldi. Oyunlarda beni geren, sıkan anlar genelde bilinmezlikle dolu olan anlar oluyor. Mesela bu oyunda da kayıklarla git allah git, git allah git sonumuz ne olacak, nereye gidiyoruz, kimi kovalıyoruz bilmediğimden fena oldum. Oyunun başında daha çok eğlenmemin nedenide bu bilinmezliğin o kadar olmaması. Kalede sosyal çevremizde bilek güreşi müsabakası organize ettik, elimizde isim vardı, köy ismi vardı, köye geldik, hanı bulduk, konuştuk ettik, rahipleri öğrendik, çocuğu beklerken iki gidelim dedik, yolda bana göre muhteşem bir post-combat, combat ortamı bulduk. yıkık dökük karavanlar arasında genç rançeronun yandan yaklaşıp yaralılara bakması, yolda saldırıya uğramış at arabalarının atmosferi falan hepsi arka arkaya geldi ben o sıralar zevkten geberiyordum.

Oyunun başında benim kaçırdığım bi an oldu aslında, o da bilek güreşi müsabakasını beklemeden yola koyulma kararıydı. Onun beklenmeyip yola çıkılacağı kararının verildiği an artık player's handbook'a mı bakıyordum ne yapıyordum bilmiyorum ama bi baktım bizim delikanlılar yaptıkları meydan okumaları yemiş pıtır pıtır yola koyulmuşlar. Orda içimden haydaaa ne oldu lan bilek güreşi dedim. Yani şöyle diyim geçen haftalarda da burda tartıştığımız konuyla alakalı olarak, çok macera odaklı oynuyoruz, karakter canlandırmalar ikinci planda kalıyor demişti engin diyemoğlu, işte bu tip atraksiyonlar olmazsa zaten karakter canlandırma imkanlarımızda sınırlı olacak hep. İblis peşinde koşmaktan, gün saymaktan helak olmayalım. Ben orda mis gibi bahisleride toplardım, şarkımı söyleyip ortama renkte katardım. Olmadı.

Sonra maceranın ikinci kısmına başladığımız iz sürme çılgınlığı geldi. Yaralı rahibin başında konuşup takip etmeye karar verdiğimiz anda da benim asıl tercihim rahibi tapınağa geri götürmek ve ordaki rahiplerden iuzların ne yiyip ne içtiği hakkında bilgi alıp, bize yardımcı olabilecekleri hususlar varsa yardım alıp yola öyle koyulmamız yönündeydi. Tabi burda bi risk vardı, o da vakit kaybedeceğimiz için hem izler biraz daha silinecek hemde kaçanlar aradaki mesafeyi açacaklardı. Ben başta elemanları yolda yakalayabileceğimize inanmıyordum, tapınakta bize iuz rahiplerinin nereye gitmiş olabileceği bilgisini verirler bizde oraya gider işimizi orda görürüz diye düşünmüştüm. Ama aramızda yiğit rangerlar olduğu için durmadılar, durunamadılar, hemen takip edelim yakalayalım dediler. Orda da yok ben yaralı elemanı götürücem siz gidin ayrılalım diyemedim. Şimdi düşünüyorumda diyebilirmişim aslında. Enteresan bir oyun deneyimi olurdu. Baya ayrı düşerdik, sonumuz ne olurdu bilemiyorum ama, güzel olurdu belki..

Bir defa orda yola koyulduktan sonra takip, kayık al, adam takip et, altınları saç, bataklığa kadar geldik. Rangerlar, özellikle tecrübesiyle Valost, survival skilliyle yol buldu, yemek buldu, su buldu, takip etti, ağaca çıktı, alarm kurdu, koştu, yapmadığı izcilik kalmadı. Bataklıkta günler günleri kovaladı. Sik kadar sandalın içinde yol tepmekten nazik kıçıma ağrılar girdi. Zaten yüzme bilmem, sandal iki sallansa götüm üçbuçuk atıyor. Bu yolun sonu nereye varıyor bilmiyoruz, yol üçe ayrılmıştı doğru yolu mu takip ediyoruz bilmiyoruz, bi tane goril kılıklı var arada geldi, Caleb tam zamanında çok kritik bir müdehale ettide yırttık. O öndeki lavukları bulana kadar bunaldım. Sonra işte bi orcların mekanı, iuzların mekanı diye diye bi yerlere geldik. Arada keçileri kesebilseydik gene iyiydi ama artık dönüşte kısmet.

Uborun feyirbolları çok seveceğini tahmin ediyorduk zaten, artık uyanık düşman önden çapsızları gönderip uborun feyirbollarını bitirir sonra hurra diye gelirse nederiz bilmem. Valost'un barbarlığa geçişi için yaptığı işkencenin çok hoşuna gitmiş olması gibi bir altyapısı olacak mı bilmem. Caleb'in götünde iuz çıbanı çıkacak mı bilmem. Allahın siktrettiği dağın başında orclarla dolu mağaradan içeri nasıl giricez onu bilmem.

Ben bir garip halflingim
elimde sazım başımda kepim
hem gezer hem söylerim
bu adamların götünü sikim.
Back to top Go down
Latron

Latron


Posts : 1363
XP : 6880
Join date : 2008-11-20

21 Haziran 2009 Empty
PostSubject: Re: 21 Haziran 2009   21 Haziran 2009 EmptyTue Jun 23, 2009 7:01 am

ha birde şunu diyim, Engin abi hemen initiative olayına girmeyip combatın başını biraz olsun serbest bırakman çok güzel oluyor. çok sorun olmayacak yerlerde gene uygularsan şahane olur o.
Back to top Go down
valost

valost


Posts : 2847
XP : 8383
Join date : 2008-11-20

21 Haziran 2009 Empty
PostSubject: Re: 21 Haziran 2009   21 Haziran 2009 EmptyTue Jun 23, 2009 4:50 pm

ya bilek güreşi muhabbetinde can'a da dediğim gibi, valost'un amacı hemen coşup gitmek, iblis kesip aklınca ormanı kurtarmak... ben ona göre hareket ettim, öyle de ederim ama tabi bu ikna edilemeyeceğim anlamına gelmiyor... ben gidelim diyince kimse sesini çıkarmadı, ubor da arka çıktı ve yola koyulduk. benim hemen gidelim deme sebebim macerayı tıkır tıkır oynayalım diye diil, valost'un acele etmesi gerektiği içindi... karakteremin gereğini yaptım yani Smile arada karambole geldi demek ki, hehehe...

yaralı rahibi geri götürme konusunda da geri dönüp tekrar iz sürmek bizi çok geride bırakacaktı. izleri bulmak iyice zor olacaktı ve belki de tamamen kaybedecektik izi... daha önce iuz rahipleriyle vs. haşır neşir olan bi rançero olarak hemen peşlerinden gitmek en akıllıca seçenekti. ayrıca gerideki tapınakta uyuz rahiplerden başka kimse kalmamıştı... onların iuz tapınağıyla ilgili bi bilgisi olacağını sanmıyorum. ha tabi, adamlar "ambush" yapacakları anı ve yeri biliyorlardı, belki de bu bilgiyi oradaki elemanlardan birinden almışlardı, belki de oradan ulaşabilirdik ama bu şekilde de gayet başarılı olduk... gruptan ayrı hareket etme seçeneği elbette her zaman var ama bu oyunda çok gerekli değildi sanki...

neyse, şu ork kampını basıp bin tane orku kesersek sanırım namımız iyice yürüyecek... iuz rahipleri bile görünce tanıyo artık bizi, ork şefleri filan da tanıyacak...

caleb'le sırt sırta kılıçlarımız sapına kadar kana bulanmış, önümüzde ubor'un feyirbollarıyla kavrulmuş orklar, kulaklarımızda latron'un türküleri... heheeeyyt... kim tutar bizi mert'im Smile


afro
Back to top Go down
caleb

caleb


Posts : 2328
XP : 7774
Join date : 2008-11-30

21 Haziran 2009 Empty
PostSubject: Re: 21 Haziran 2009   21 Haziran 2009 EmptyTue Jun 23, 2009 6:00 pm

valost wrote:


caleb'le sırt sırta kılıçlarımız sapına kadar kana bulanmış, önümüzde ubor'un feyirbollarıyla kavrulmuş orklar, kulaklarımızda latron'un türküleri... heheeeyyt... kim tutar bizi mert'im Smile


afro


hahaha mukemmelmis!
Back to top Go down
1UP
Admin
1UP


Posts : 3270
XP : 8895
Join date : 2008-11-20

21 Haziran 2009 Empty
PostSubject: Re: 21 Haziran 2009   21 Haziran 2009 EmptyWed Jun 24, 2009 1:43 am

bilek güreşi bence de görev peşinde koşturma dışında karakterlerin öne çıkabileceği, eğlenceli bir olaydı. yazık oldu haramilerin ertesi güne kalamaması, zevkli olacaktı.

ama orada volkan'ın yaptığı şey de valost karakterini canlandırmaktı benim anladığım. volkan'ın da dediği gibi, valost'un ruh hali şu anda hastalığa bağışıklık kazanıp ormanı kurtarmaya kilitlenmiş durumda, adeta bir cek bauer gibi : ) ama yine dediği gibi ikna edilebilirdi tabii, orada nedense latron ve caleb karakterleri sessiz kaldılar. ubor da gazı verince gogogogogogo oldu.

latron'un yaralı rahibi tapınapa götürüp daha fazla bilgi alma fikrine gelince: evet, bir kaç saat daha geride kalacaktınız takipten ama belki de yeni bir şeyler öğrenecek, adamların peşinden daha bilerek gidecektiniz. burada da yine valost'un hemen gidelim coşkusu, latron ve diğerlerinin uyaroğluluğu tuttu. yoksa 18 karizmasıyla latron 'geri dönüyoruz koçlar' dese, valost da herkes de bir daha düşünmeli bence latron'un her türlü önerisini.

mert abi, naçizane bir gözlem: bence çok daha etkili kullanabilirsin latron'un sosyal yeteneklerini. bu oyunu düşünürsek bir tek en başta hancıyla muhabbette yeteneklerini kullandı latron. onun dışında tapınakta rahiple konuşurken olsun, eli sopalı köylülerle konuşurken olsun, tutsağı konuşturmaya çalışırken olsun, hep geri planda kaldın sanki. 'ben bir küçük halflingim' tadında latron bir yandan, onu anlıyorum öyle oynatıyorsun, güzel de bir konsept bence. ama hayvan gibi potansiyelin var, ben yine bir hatırlatayım. ha, sıkıldım dardar herkesle konuşmaktan, grubun sosyali olmaktan dersen ona diyecek bir şey yok tabii : )

tapınağa dönülebilirdi. kaleye gidilebilirdi. asıl ilk bataklıktaki ilk gün büyük kombatın kalıntılarını bulduğunuzda kertenkele adamların izini takip etseydiniz baya değişebilirdi olaylar. böyle olsa daha iyi olurdu diye demiyorum, bilemiyorum nasıl olurdu, ama daha değişik olurdu : )
Back to top Go down
http://fantastikortamlar.forumotion.com
valost

valost


Posts : 2847
XP : 8383
Join date : 2008-11-20

21 Haziran 2009 Empty
PostSubject: Re: 21 Haziran 2009   21 Haziran 2009 EmptyWed Jun 24, 2009 1:18 pm

tabi her şey farklı olabilirdi... biz burnumuzun dikine adamların peşinden gittik. şimdi de elimizde bi bok bilmeyen bi rahip kaldı... o kadar ork'un içinden(varsa?) nası giricez içeri bilmiyorum... belki diğer yolları deneseydik içeri girmenin kolay bi yolunu bulabilirdik...

bu arada oyun içinde peşimizi bırakmayan bi gizem vardı, burda unutmuşuz, bahsetmemişiz...

valost'un sabah eklemleri ağrıyor.
sevimli buçukluk yemeden içmeden kesildi, hayattan tat almıyor.
deli ubor 46 raporunu sağlama aldı, halüsinasyonlar, hayaller görüyor...
bi şekilde bi yerden şifayı kaptık heralde. latron ve valost'unki bataklığa girmeden önce de vardı... ubor'un mevzusu ne zaman çıtı tam emin diilim ama bataklığa girdikten sonra sanırım.
bi de tek caleb'e bi şey olmadı... ya da oldu bize çaktırmıyo... ya da ibnetor zehirledi bizi de biz uyanamadık... oyun içinde yakaladım ben onu sinsi gibi kendi kendine sırıtıyodu Smile


afro
Back to top Go down
caleb

caleb


Posts : 2328
XP : 7774
Join date : 2008-11-30

21 Haziran 2009 Empty
PostSubject: Re: 21 Haziran 2009   21 Haziran 2009 EmptyWed Jun 24, 2009 2:17 pm

dogru bak, oyle bi durum var hakkaten
bende bisey yok valla (mi acaba?)
siritiyosam, yol arkadaslarima sevgimdendir valost'cum
keh keh keh
Back to top Go down
 
21 Haziran 2009
Back to top 
Page 1 of 1
 Similar topics
-
» 31 temmuz 2009
» 09 Ocak 2009
» 31 Ocak 2009
» 23 Mayıs 2009
» 11 Temmuz 2009

Permissions in this forum:You cannot reply to topics in this forum
Fantastik Ortamlar :: Oyun Değerlendirme :: Şen Haramiler-
Jump to: