|
| 31 Ocak 2009 | |
| | Author | Message |
---|
valost
Posts : 2847 XP : 8584 Join date : 2008-11-20
| Subject: 31 Ocak 2009 Sun Feb 01, 2009 5:27 am | |
| tabii ki ilk olarak engin bey'i tebrik ediyorum... ellerine sağlık babuş... yine yoğun, bombastik bir gece geçirdik... arada kaçırdığımız şeyler olduğu için yan maceramız çok tatmin etmedi bizi tabii ki... kader puanlarını da doğru düzgün kullanamadığımız için istediğimiz bilgileri alamadık. gerek vampirden gerek çomruk'tan... oyun sonundaki "reddedilemeyecek teklif" sanırım hepimizi bitirdi ama sanırım... bu da oyun başı ve geyiği. devamı sizden, isterseniz GREYHAWK CHRONICLES; Dedikodu Köşesievet evet evet... şehrimizi apar topar terk eden çapsız kahramanlarımızın başına neler geldi neler! ama önce topukları mabadlarına vura vura şehirden kaçışları... DERİN UYKUvalost ve ubor'un, eski dostluklarının verdiği güvenle hanlarda, zor durumlarda bir arada uyuduğu anlatılan bir hikayedir. bu durum hakkında çirkin, yersiz şakalar da çok yapılmıştır... fakat bizim işimiz ilk gençlik yıllarımıza dönüp anlamsız şakalar yapmak değil, kulağımıza gelenleri akıl süzgecinden geçirip anlatmaktır... denilen o ki, iki avare kahramınımız güvende olduklarına -yaptıkları onca şeye rağmen- o kadar inanmışlar ki, içlerindeki paranoyak sesi bastırmayı başarıp huzurlu, bol rüyalı bir uykuya dalmışlar... o kadar derin bir uykuymuş ki bu, valost'un ilk gördüğü şey, kelcaleb'in parıldayan kafası ve kulağı olmuş... ubor da o an için tatlı bir rüya içinde, tahterevanla greyhawk sokaklarında gezdirildiğini, insanların pencerelerden balkonlardan hatta tavanlardan(!) sarkarak kendisini alkışladığını sanmış... iyice boğulmadan arkadaşlarının kucaklarında karga tulumba odadan çıkarılırken... BİR SERSERİ DAHAşehrin sokaklarında gezen, tek gözünü deviren, çarpık, kolu bacağı göya eksik, kafası sarılı, aklı karışık gençlerimizden biri -artık niyeyse- latron ve caleb'in odasını kurcalamasa, onları o anda uyandırmasa; yan odada uyuyan enayi kahramanlarımız, ne olduğu bilinmeyen yoğun bir duman altından nasıl kurtulacaklardı bilinmez... sonları belki de rahat bir uyku sırasında gelecekti... kimbilir... biz de bilmiyoruz... tabii ortalık duman kaplanmış, can arkadaşları yan odada perişan olmuş baygın yatarken on beş dakika boyunca şehrimizin güzide, her gün kılık değiştiren serserilerinden paragöz(!) ile ne tartıştılar latron ve caleb, onu da bilmiyoruz... ertesi gün konuştuğumuz hancı, valost ve ubor'un kapısının bir bizon tarafından parçalandığını söyledi bize, o bizonun kim olduğunu biliyoruz ama... SABAHIN KÖRÜNDEher yerde gözümüz kulağımız var... şen haramiler, yanlarında gencecik şen arkadaşlarıyla yukarı mahallede sabahın köründe görülmüş... kapıdaki muhafızla kısa bir tartışmadan sonra bir şekilde furyondy konsolosluğuna ilerlemişler. latron tek başına içeri girip çıkmış... girerken elinde taşıdığı dosyalar belgeler çıktığında yokmuş... DÖRTNALAsabahın köründe tozu dumana katıp güney kapısından çıkan dört atlı ve bir köpekli(!) kişiler, evet tabii ki, paragöz'ün onlara verdiği bilgi sayesinde tam zamanında, şehrimizin güzide gangsterlerinden 'kemiksiz'den kaçan kahramanlarımızdı... ve paragöz'ü de yanlarına katmışlardı... şehirden birkaç saat mesafe uzaklıkta kemiksiz'in 4 adamı onları yakaladığında kayda değer birkaç olay yaşandı tabii... bir kere peşlerindekiler doğrudan "latron amarran orda mı?" diye yaklaştılar kendilerine... adlı adınca tanıyordular küçük kahramınımızı... tabii ki bunda latron bey'in iki gün önce kapı kapı gezip, "taş var mı taş, yoksa buluruz, yeşil ejder'de kalıyoruz, adım latron amarran," demesinin de büyük faydası vardı... bir de iki gün önce işlerine yarayan istihbarat kaynakları muhtemelen şehirden çıktıklarından itibaren aleyhlerine dönmüştü... peki ne oldu? bir kere lordan lakaplı valost günlerdir arzuladığı temiz havaya kavuşmuştu... ileride bir yerlerde ağaçlar, hayvanlar, ormanlar vardı... dört nala yuvasına gidiyordu... ve birileri ona engel olacaktı ha? hahaha!!! zaten yollarda takip etmekte, takip edilmekte ustaydı beyimiz ve daha adamlar yaklaşırken atından atlayıp, kendisi için özel olarak yaptırdığı yayı germişti... her zamanki gibi düşmanlarına -ya da düşman olduğuna inandıklarına- bir fırsat vermeden adamlardan birini pat diye düşürdü atından okuyla... o uzun dövüşü ayrıntılarla anlatmaya sayfalar yetmez. sadece kulağımıza gelen mühim anları anlatacağız... anlaşıldığı kadarıyla, caleb lafımızı dinlemeyip tanrısına sırt çevirmeye -acaba kim kime sırt çevirdi- devam etmiş ve acayip hareketler yapmış... görgü şahitleri dövüş sırasında caleb'in uzun bir süre atıyla gezinip kendi başına bir hareketler yaptığını, dövüşe döndükten sonra da kendi atının üstünden düşmanının atına atlamaya çalıştığı -kendi atında yer yokmuş gibi- o sırada da yaralandığını söylüyorlar... ya sonra! yaralandıktan ve kılıcını düşürdükten sonra "daş yok mu daş!!!" diye aranıp, düşmanlarına sille tokat girişmesi ve eli kılçlı halinden daha fazla zarar vermesi gerçekten de fantastik değil mi? ubor ise elindeki o değişik değnek sayesinde çat diye bir düşmanıyla yer değiştirip onu yere, kendisini atın üstüne atmış. aptallayan adamın tam kürek kemiklerinin ortasına da latron okunu saplamış... ve bu savaşta sadece rakipleri değil; paragöz, valost ve caleb de bayağı hırpalanmış ama kaybeden tabii ki kemiksiz'in adamları olmuş... artık korkusundan mı yoksa gaddarlığından mı bilinmez ama paragöz esir aldıkları bir adamı kesivermiş orta yerde... ve evet valost, inanılmaz bir sürede, kaybolup giden atlarını geri getirmeyi başarmış... ellerinden kaçan adam kemiksize varabilmiş midir? kemiksiz ona ne yapar? bizimkilerin peşine yeni adamlar takar mı? ya da steric'e teslim edilen belgelerin içinde adı geçiyorsa eğer bundan sonra kemiksiz kalır mı, bilemeyiz tabii ki... haberler bugünlük bu kadar... görüşmek üzere... | |
| | | caleb
Posts : 2328 XP : 7975 Join date : 2008-11-30
| Subject: Re: 31 Ocak 2009 Mon Feb 02, 2009 1:14 am | |
| her seyden once benim kutlamak istedigim, yine oynamis olmamizdir bir sekilde herkes planlarini uydurdu, bir gununu ayirdi ve biz bir yerde toplanip frp'mizi oynadik oyunun kendi ic tadi ayri tabi, ama 1 kasim'dan beri su isi soyle ya da boyle duzenli yapiyor olmamizin tadi bambaska emegi gecen herkese tekrar tesekkurler. ama bizim character sheet'ler dolaplarinda rahat rahat uyurken senaryoyu yetistirmek icin ugrasan duran engin diemoglu'na da ayri bir tesekkur. son oyunumuza gelecek olursak: artik kroniklesmis olan ve giderek daha sinir bozucu hale gelen zar atma cenabetligimi bir kenara birakirsak, guzel bir oyun oldu diyebilirim. kombati, diyalogu, fantastik hareketleri ve dahi gizemi; her sey vardi yine. oyunun basinda latron'un beni uyandirmasiyla kendimi oksurerek, aksirarak dumanlar icinde buldum. bir baktim basimda gencten bir delikanli. nuans farki gibi bir adam adeta. onun sayesinde kendimizi disari attik, gerci o atma biraz uzun surdu ama, ehehe. sorguya cektim adami pencerelerde iki gram hava soluyarak. neyse ama sonra kapiyi super kirdim simdi teker teker ne yaptigimiza girmeyeyim, onlari kendine has uslubuyla harika yazan bir bard vardi, latron amarran derlerdi adina, gunluklerinin nami greyhawk'in yedi kapisindaki yedi bayraklar gibi dalgalanirdi okuyanlarin gonlunde, kim bilir ne oldu... bu seansin genel gidisatiyla ilgili demek istedigim birkac sey var. volkan da belirtmis aslinda. kader puanlari kullanimiyla ilgili. ben de katiliyorum, bazi yerlerde hakkaten kullanmamiz gereken yerler oldu, illa kombatta kullanilmasi sart degil, benim iki oyunda bir pisti oynar gibi kullanmamin aksine, eheheheh. bu duruma ek olarak, genelde konusmayi unuttugumuz kisiler, akil ettigimiz kisilere sormadigimiz sorular, oyunun gercek suresi icinde yaridan sonraya denk geliyor. yani 7 saat oynuyorsak 4. saatten sonra zihin yorgunluguyla beraber oluyor sanki olan bitenler. zira genelde oyunun basinda zehir gibi oluyoruz, kafalar hemen calisiyor sunu yapalim bunu edelim diye, sonra gozler kuculuyor, akillar duruyor sanki. ehehehe. bunu elestiri, illa ki mudahale edilmesi gereken bir sey falan olarak soylemiyorum. olan bir sey sadece. ha, ilerde belki daha bol vaktimiz olursa, ne bileyim bi 3 saat oynariz, sonra 1-2 saat ara veririz yemektir, battlestar'dir, sonra tekrar refresh edilmis kafalarla oturabiliriz mesela. senaryonun da hakkini biraz daha iyi verebiliriz belki de boylece. son olarak, benden de akilda kalan ufak notlar: digemoglu'nun npc'leri yine harikaydi. ozellikle kasabaya girdigimizde bir kosede oturmus halde karsimiza cikan eyyamci manyak amcanin hastasi oldum. hassirak'i gorunce yine bayilanlar oldu. nazar degmesin. latron'un tavandaki vampire grease yapmasi mukemmel bi olaydi. kimbilir oralardan daha neler yaptiracakti, ya da kimlerin aklina girecekti, ehehe. ilk buyuk combat'ta sarkilarini soyleyemedi ama crossbow'uyla otturdu totorolari. valost'un hassirak'a naber patron demesinin gevrekligi ve yerindeligi bir yana, daha yeni 75'er cil altin saydigimiz atlarimizi cok kisa sayilabilecek bir sure icinde tikir tikir bulup getirmesi mukemmel bir hareketti. parakoz guest star olarak yerini aldi oyunda. super de oldu. hakkaten o olmasa dungeon'larda o kapilari nasil acacak, o trap'leri nasil gorecektik, nasil basa cikacaktik bilemiyorum. genc ve hirsli bir thief olarak super tad verdi. allah razi olsun. ubormetenga kardesimiz de ilk combatta buyusuzdu. ama mithril zirhinin da arttirdigi, ama daha onemlisi hep icinde olan o fedakar guvenle cilginca savasti, dagger'lari savurdu. teleport'u yine inanilmaz bomba bir sekilde kullandi. essoolessek kiralik katil bi anda yerde buldu kendini. caleb iyiydi. bazen oyundan dusse de konsantrasyon eksikliginden, genel olarak fena gitmedi. kombatlarda her zamanki gibi mortal'di. hem dusmanlara hem kendine tabii ki. ama bu cenabetlik vampir onu domine ettiginde super ise yaradi. 2 atti parakoz'un canini alamadi. allah korudu. taslari baslara, kendi kel kafasini da duvarlara vurdu kotu zarlardan. bir de boynunda iki ufak yara izi var. hyranneus sonunu hyrettsin. hepimize gecmis olsun yeni oyunlarda gorusmek uzere arkadaslar, superiz, bize helal olsun! | |
| | | 1UP Admin
Posts : 3270 XP : 9096 Join date : 2008-11-20
| Subject: Re: 31 Ocak 2009 Mon Feb 02, 2009 6:08 pm | |
| abiler neggader güzel yazmışsınız yahu : ) volkan abi ihsan oktay anar gibi adamsın valla. latron amarran ve günlükleri hakkında söylenen burda söylenmiş. ben de bir daha tekrarlamayayım. ama sanki onun açtığı yoldan mı diyeyim, yoksa kendiliğinden mi coştun diyeyim, bir valost thorondor efsaneleri tadında okudum bu oyun değerlendirmesini. oyunu kendisi kadar eğleniyorum galiba bu değerlendirmeleri okurken.
can quanthar'ın da değindiği üzere, ben de ilk önce azmimizi, coşkumuzu kutlamak isterim. 6. oyunumuzu da yüzümüzün akıyla, maksimum 3 hafta parolamızı aksatmadan oynadık. helal olsun haramilere.
oyun hakkında bir diyemolu gözünden ayrıntılı yorumlarımı ilerleyen günlerde mutlaka yazacağım. ilk vampirinizle ve ilk iblisinizle tanışmanız (pek muhabbet edecek durum olmadı ikisiyle de amma), latron'un bu vampiri mükemmel grease hareketiyle hop diye tavanlardan indirmesi, caleb'in kronik cenabetliği ve sonrasında gelen 'caleb vampir mi oluyor' gerginliğiyle kendisine edilenler, vergilius ile gergin anlaşma, hassirak prensin azıcık görünmek suretiyle hemencecik grubumuzun zaten havada olan akıllarını alıvermesi ve genç orta saha alican parakoz ortanca'nın haramiler formasıyla sahaya çıkması bence en eğlenceli, en heyecanlı kısımlarıydı oyunun.
bir de hemencecik küçük bir diyemoğlu yorumu yapıvereyim. rahip amcayı oynatırken çok eğlendim ben. 'evladım günah!' 'oğlum arkadaşınızı bağlasak mı?' 'nee tabutta kız yok mu?!'
heh heh heh heh hee... | |
| | | valost
Posts : 2847 XP : 8584 Join date : 2008-11-20
| Subject: Re: 31 Ocak 2009 Mon Feb 02, 2009 8:55 pm | |
| can'ın dediği gibi çekirdek çitlediğimiz amca ve rahip mükemmeldi... yerlere yatırdı bizi... | |
| | | caleb
Posts : 2328 XP : 7975 Join date : 2008-11-30
| Subject: Re: 31 Ocak 2009 Mon Feb 02, 2009 10:16 pm | |
| hahahahhaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa tabutta kiz yok mu'yu unutmusum ben
bi de baris diyodu ya tabut bos!!!!
tabut bos!!!
ahahahahahahahahah | |
| | | ubor metenga
Posts : 1272 XP : 7054 Join date : 2008-11-21
| Subject: Re: 31 Ocak 2009 Tue Feb 03, 2009 1:04 am | |
| bi de baktım tabut boş! inanamadım... neeee, boşmuuu! evet, bi de baktım tabut boş... yine güzide bir oyunumuzu bitirdik ve kalan hoş sedaları buraya işliyoruz güzel güzel. neler gördük, neler öğrendik: bi kere şunu öğrendik ki hassirak dese gelin koçum, alın size güç; bi yandan götüm götüm olcaz ama öte yandan allaaaahhh diye kamanacaz. heyecanla bekliyorum bu kalan iki iblisi halledene kadar-ölmezde sağ kalırsak- daha ne teklifler gelecek, haramiler daha ne gibi tekliflere mağruz kalacak. bi yandan gecenin en fena olayı şerrefsiz vergilyusun onca pazarlıkla verdiği eamuayumum dedirten hassirak bilgisi oldu. enginin birbirinden güzel canlandırdığı karakterlerin yanında vergilyusa dikkatinizi çekmek isterim ey ahali... yahu bu adam kayserili midir, yahudi tefeci midir? (yahudi derken israil halkını kastetmiyorum, benim amacım bir yaraya parmak basmak, kimsesizlerin kimi olmak... van minit, van minit eheheheh ) şunu öğrendik ki caleb osmanlı tokadıyla pek bi güzel adam dövüyo, latron okuyla pek bi can alıyo. yahu kurşun mu döktürsek şu koca oğlan caleb'e, koca karılara mı götürsek; ya da koca dananın varını yoğunu alsakta öle yalın sille tokatla mı girişse veled-i zinalara? bu arada şunu belirteyim bu teleport wand'ı ile atla kendimin yerini değiştirmek aklıma geldi de "ohhaaa bu kadarıda olmaz" herhalde diye ses etmedim... yoksa zannetmeyinki ubor'dan delisiniz. siz hezeyan ırmaklarında yüzerken ubor çoktan kurulanıp delilik ovalarında daltaşak koşuyordu... bunuda belirteyim bulmaca olayına gelirsek mükkemmel bir birlik sergiledik orada. güzel zar atmamla beraber 6 tane harfi belirlememiz, latron ve valostla kafa kafaya verip radikalin haftasonu bulmacası çözermiş edalarında olaya yaklaşmamız hafızalardan silinmeyecek. gurubumuzun maskotu cemilin benim amcamın himayesine geçmeside ayrı üzüntü konusudur. neyseki abimiz cemil güvenli ellerde, havucunuda yer dupdubunuda yapar. şıpıdanak atları bulan valost'uda burdan taktir ettiğimi belirteyim. frp alemlerinin piri olmaya aday parakoz kardeşimede unutmadan selam yolluyorum buradan. o olmasaydı "hadi caleb'ciim, kırarsın bu kapıyıda" diye söylenip duracaktık. kader puanı kullanımı konusunda çok kötü bir sınav verdiğimiz aşikar. sanırım bu bize bi ders olacak ve bundan sonra daha aklıselim hareket edeceğiz. evet 1 tane kader puanını ölmemek için saklamak elzem bi şey fakaaaat, sanırsam en yararlı kader puanı kullanma olayı böle oyunun yönünü değiştirecek, örnek vermek gerekirse -artisim ben harika yaptım diye sölemiyorum- hassirakla benim yaptığım konuşma minvalinde bir kullanım örnek olabilir sonraki oyunlara. buradan selene seslenmek isiyorum: selen; sen bizim gönlümüzün prensesisin, gel oyunlara, artislik yapma. güzel avatarında olduğu gibi başörtünü çene altıda bağlasan, baş üstüde bağlasan, iğneylede tuttursanda sen bizim prensesimizsin. senin yerin ayrı. gelde şu terbiyesiz caleb'in kızlara kamanmasını engelle, gelde şu biçare haramilere bi zerafet kat, gelde şu büyü hırsından gözleri fırlayan ubor abine bi rakip ol... yoksa bu garip haramiler öle ork ruhunda dolanmakta. bak hepimizin içinde 10 tayyip var, hepimizin içinde hırsla söylenen van minitler var, hepimiz birer recebiz, hepimiz birer tayyibiz... gelde bu tayyiplere biraz izan öğret, gelde o çene altı türbanını savur grewhawk (latron şivesiyle) çayırlarında. burdan bu dileğide söyledikten sonra derimki kalın sağlıcakla. güzel oyun oldu her zamanki gibi. imla hatalarımın kusuruna bakmayın. lise 1 den terk bir eşref-i mahlukat yazmakta bu satırları. herkez karşılaştırmalı edebiyat okuyup not ortalamasını 3.97 yapamıyor (ehehehehhehehe koçum can ) önümüzdeki maçlara bakalım, alacağımız dersleri alalım ve kondüsyonlu çıkalım yeşil sahalara. gelsin röveşatalar, gelsin plonjonlar, gelsin voleler... heleki sıkmabaş, çenealtı selencik geldimi bu haramileri kimse durduramaz. duyun bu feryadı... | |
| | | caleb
Posts : 2328 XP : 7975 Join date : 2008-11-30
| Subject: Re: 31 Ocak 2009 Tue Feb 03, 2009 1:20 am | |
| abiiiiiiiiiiiiii HAHAHAHAHAHAHA ne zamandir bu kadar kopartan bi yorum okumamistim ki senelerdir yorum okurum her konuda
ehehehehehe
ulan bittim ya salak salak guluyorum ve bu salak guluslerimi de buraya yazmak durumunda hissediyorum kendimi ehahahahah
"yahudi derken israil halkını kastetmiyorum, benim amacım bir yaraya parmak basmak, kimsesizlerin kimi olmak... van minit, van minit "
ay cirkin adam ya hahahahahaha
- bi de baktim tabut bos - neee bos muuuu - evet bi de baktim tabut bos!
abi yuz yilin diyalogudur bu burdan dunyaya sesleniyorum coen kardesler sunu yazsa simdi mickey rourke'la paul giamatti arasinda geciyor olurdu tarantino yazsaydi scarlett johansson hakkinda nick nolte soruyor olurdu | |
| | | Latron
Posts : 1363 XP : 7081 Join date : 2008-11-20
| Subject: Re: 31 Ocak 2009 Tue Feb 03, 2009 3:10 pm | |
| Oyunumuz için iki kelamda ben edeyim, eksik kalmayayım istedim. Kimler geldi kimler geçti misali arada aldığımız misafir sanatçılarla birlikte şen haramilerin her oyun yeni bir heyecanın pençesine düşmesi, yeni sopalar yemesi, yediği sopaların mislini atması, artık alamet-i farikası olan şaşkınlığı, ayarsızlığı, iyi niyeti, kötülüğe zirveden çengel atması, bizlere kendi kimliğini iyice tanıtan hareketleri oluyor. Artık Şen Haramiler dediğinizde Elmshire’dan Greyhawk’a, Furyondy’den Dyvers’a kadar bir coğrafyada, rahibinden orospusuna, paladininden itine uğursuzuna kadar kime sorsanız kulağına bizimle ilgili birşeyler ya gelmiştir, ya da zaten kulağı kesilmiştir. Hem burnumuzu oraya buraya sokmaktan geri kalmayıp, hem delikanlılıktan ödün vermeyip hemde iblisin şeytanın peşinde koşupta halada ekibimizden zayiat vermediysek buda gerçek bir kahramanlar topluluğu olduğumuzu göstermiyor mu sizce de?
Ben Latron Amarran, “Dyvers’dan bir müfettiş ile karşılaştınız mı?” sorusuna bir şövalyenin gözlerinin içine baka baka arkadaşlarım için hiç düşünmeden “Hayır” diye yalan söyleyebiliyorsam, Caleb Quanthar, eski bir paladin olan vampirin ininde korkusuzca savaşırken boynundan ısırıldığında kimseye zarar vermemek adına zincirlenmeyi kabul edebiliyorsa, Ubor Metenga cılız bedeniyle savaşın tam ortasında, üstelikte hiç büyüsü kalmamışken, saklanmak yerine atlı serseriyi atından indirip yerine geçmeyi, arkadaşlarına büyük bir avantaj sağlamayı başarabiliyorsa, Valost Thorondor bir babanın tek dayanağı olan savaşçı oğlunun bir vampir olduğu gerçeğini açıklamak yerine olayı bir kahramanlık hikayesine dönüştürüyor, bunuda aslında hiç tanımadığı bir adamın daha fazla üzülmesine dayanamadığı için yapıyorsa, Ve bunlar gibi daha onlarca muhteşem hareket her oyun bir daha birdaha tekrarlanıyorsa, sorarım size, Şen Haramiler bu toprakların gördüğü gerçek kahramanlar değil midir? Atatürk!
Last edited by Latron on Tue Feb 03, 2009 4:11 pm; edited 1 time in total | |
| | | 1UP Admin
Posts : 3270 XP : 9096 Join date : 2008-11-20
| Subject: Re: 31 Ocak 2009 Tue Feb 03, 2009 3:27 pm | |
| | |
| | | valost
Posts : 2847 XP : 8584 Join date : 2008-11-20
| Subject: Re: 31 Ocak 2009 Tue Feb 03, 2009 4:28 pm | |
| aman aman... neler oluyor yine? heeeeeeyyyyyyyyt be!
şen haramiler için, üç kere!!! | |
| | | | 31 Ocak 2009 | |
|
Similar topics | |
|
| Permissions in this forum: | You cannot reply to topics in this forum
| |
| |
| |