Fantastik Ortamlar
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
HomeHome  SearchSearch  Latest imagesLatest images  RegisterRegister  Log inLog in  

 

 16 ağustos 2009

Go down 
5 posters
AuthorMessage
1UP
Admin
1UP


Posts : 3270
XP : 8908
Join date : 2008-11-20

16 ağustos 2009 Empty
PostSubject: 16 ağustos 2009   16 ağustos 2009 EmptyMon Aug 17, 2009 2:00 pm

güzel oyun oldu, uzun oyun oldu, yorucu oyun oldu. ama zevkli de oldu.

ne diyosunuz, eğlenceli oldu mu bu oyun? en eğlenceli yerleri nereleri oldu mesela? ya da göze batan, rahatsız eden yerleri oldu mu senaryonun falan? benim de var diyeceklerim de bir siz deyiverin önce. hehe...


Last edited by 1UP on Wed Aug 19, 2009 3:20 pm; edited 1 time in total
Back to top Go down
http://fantastikortamlar.forumotion.com
valost

valost


Posts : 2847
XP : 8396
Join date : 2008-11-20

16 ağustos 2009 Empty
PostSubject: Re: 16 ağustos 2009   16 ağustos 2009 EmptyTue Aug 18, 2009 12:18 am

internetim geldi en sonunda, hemen yazayım... interneti olup da bu zamana kadar yazmayanlar utansın Razz

--------------------------------------------------------------------------------

güzel oyun oldu, uzun oyun oldu, yorucu oyun oldu. ama zevkli de oldu.

ne diyosunuz, eğlenceli oldu mu bu oyun? en eğlenceli yerleri nereleri oldu mesela? ya da göze batan, rahatsız eden yerleri oldu mu senaryonun falan? benim de var diyeceklerim de bir siz deyiverin önce. hehe...

-------------------------------------------------------------------------------

demiş engin diyemoğlu... ellerine sağlık, ağzına sağlık, yine fantastik bir oyun oldu...

hızlı hızlı şöyle diyeyim;
dancın kısmında oyun konsantrasyonumuz düştü... koca dancın, bi dünya yaratık ve ayrıntı vardı, hep beraber yavaşlamış olmamız normal aslında... engin bi dünya şeyle uğraşırken biz de elimizde tuz her hıyara koşmaya çalışıyoduk...
dancında kanımca en diri kalan ubor metenga oldu Smile yaptığı harita büyük bir hizmet aslında. o harita olmasaydı saatlerce oralarda gezinecektik mal gibi. haritayla hakkını vererek uğraştığı için de oyundan kopmadı. normalde ben de o ortamlarda en azından gerginlikten ya da korkudan oyuna olabildiğince tutunurum ama bana da bi haller geldi. gevşedim... çok dikkat etmez oldum ortamlara bi ara...

üstümüzde bi tırsı vardı ama bi yandan da bi güven vardı grup olarak... çok zorlanmadan hallettik biçok şeyi... yaşadığımız en büyük tehlike yaratıkların ubor ve caleb'i öpmesi oldu(diğer büyük tehlikeyi caleb sayesinde kolay atlattık). onu da ışıklı diski bularak hallettik... ardından da yakındaki kasabaya giderek rahiplere bastırdık parayı, kurtuldular bağıran kafaya dönüşmeden...

iblis grazzt'a ne yapacağımızı konuştuğumuz kısımlar ve role-play çok zevkliydi... grazzt'la muhabbetler de çok zevkliydi... belki içinde durduğu kafes, belki bizim gevşekliğimiz yüzünden pek bi rahat davrandık iblis lorduna karşı... bacak bacak üstüne atmalar, karşısında artislik yapmalar filan... mert'in dediği gibi hassirak'la ilk konuşmamızda 3.5 atmıştık hatırlarsanız ve bu arkadaş da hassirak'ı sikecek kadar siki olduğunu iddia eden bir iblis lorduydu (ve galiba doğruymuş)... valost bu rahatlığa dayanarak dışarda tutturdu tabi, "biz bunu keseriz, döveriz, ne var lan ışık tutalım ölür işte," diye...

ben anahtarları zor bulacağımızı ve son dövüşün de çok daha zorlu geçeceğini düşünüyodum... anahtarları bulduk güzelce. son dövüşte de caleb kelimenin tam anlamıyla sikerrrrttti yaratıkları... öyle adam dövmek neymiş, nerde görülmüş... bi de şimdi yeni level geldi. greyhawk'ta mezarlıklar dolacak Smile

ben gözüme batan mevzunun ayrıntılarını aşağıda anlatıcam, bi sonraki post'ta, ki senaryoyla ilgili değil bunlar, bizimle ilgili...
kabaca şöyle bi şey diyebilirim; "şen haramiler" olarak hedefe kitlenmiş ilerliyoruz ve ayrıntıları atlıyoruz. kendimize çok güveniyoruz -bu iyi bi şey ama bazen oyunu kolaylaştıran bi şey haline çeviriyoruz bunu... bazı anlarda bilgisayar oyunu tadına yaklaştık, böyle olduğu zamanlar da karakterden en fazla uzaklaştığımız an oluyor. ki bunun engin'le alakası yok, direk bizim aceleci, işi bitirelim mantığımızla alakası var. ordan böyle geçtik, şurdan şöyle yaptık diye atlayıveriyoruz.

senaryoyla ilgili diyeceğim de sanırım çok uzun bi oyundu...
o yorgunlukla bazı şeyleri atlayıp, hızlı geçtik... ubor'la caleb'in hastalığında çok tırstım ben, yaratık olacaklar diye ama gerçekten beklenmedik kadar kolay hallettik. ışığı bulduktan sonra tek yapmamız gereken uyuyup dışarı çıkmak oldu ve 4 gün sonra macera mekanına sağ salim geri dönmüş olduk.

bütün koridorları ve odaları temizledikten sonra mal gibi gezindik ve başka hiçbi şey aramadık... grazzt'tan çocuğum olacak vs... diyen hayalet teyze vardı, hiç sallamadık. gizli saklı kapılar vardı muhtemelen, onları hiç aramadık... kesin atladığımız başka şeyler de oldu ama gerçekten yorulmuştuk çok...

ha bi de, konsantrasyonla oturuş şekli(formation) arasında büyük bi bağ var bence... engin'in bizi karşısına aldığı oyunlarda daha dikkatli oluyoruz gibi... bu oyunda şen haramiler olarak sahaya 2+2 -yerine göre 3+1 şeklinde- yayıldık ve diyemoğlu'nun gözlerinden uzakta 1 ya da 2 kişi kaldı... bu da uzun ve yorucu bi oyunda bazı anlarda oyundan kopmayı çok kolaylaştırıyor gibi...
Back to top Go down
valost

valost


Posts : 2847
XP : 8396
Join date : 2008-11-20

16 ağustos 2009 Empty
PostSubject: Re: 16 ağustos 2009   16 ağustos 2009 EmptyTue Aug 18, 2009 12:57 am

diğer konuyu da hemen yazıyorum;

büyük bir eleştiri yapayım, başta kendime, sonra grubumuza:
valost'un cahil gözünden bakarsak:
o hırsızlar loncasının dallama üyesi Skaylin'i kesemedim... normal şartlar altında girişmem lazımdı... Red(d?) denilen hayaletini gördüğümüz adamı işkenceyle yakmış, bunları rahat rahat anlatıyo... üstüne valost'un lafıyla gidip orman perisine işkence ediyo, o sallamaz tavrıyla "öldü galiba, bilmiyorum işte" filan diyo... ki orda bizi kafaladı; perinin ölmediğini, ağacın sadece ökseotu sayesinde açılacağını biliyordu...

(bu arada bari red(d?)'in karısına haber yollamayı unutmayalım. bi işe yarasın bu mevzu... ubor'la caleb'i rahiplerin iyileştirdiği kasabada vardı muhtemelen postacı, aceleden unuttuk... bi sonraki oyun unutmayalım... zavallı hayalet gezinmesin daha...)

o eleman açık ara kötüydü... bildiğin evil! artık şeytanlarla iblislerle haşır neşir olmaktan mı yoksa başka refleksleri zayıfladığı için mi bilmem, girişmedi valost... ama benim gözümde bi hata, bi eksiklik olarak kaldı... zamanında müdahele edemedim diye pişmanım, valost'u doğru oynatamadım diye de üzgünüm. iblis prensi grazzt'a dalmak için ısrar etmek başka bi şey, taşaklı da olsa bi hırsıza -ya da assasin'e, neyse artık- gerçekten dalmak başka bi şey... orda herif gece bizim kampa girdiği zamanbi şey yapmam lazımdı. ne kadar sağlam olsa da...

hayvan gibi grubuz... caleb bi vuruşta bildiğin canavar öldürüyo; latron'un şarkıları türküleri, karanlık dili; ubor'un korkunç, adam yakan büyüleri, wandları; valost'un iki kılıcı, kedisi; bi tane hıyardan posta yiyip elini kolunu sallaya sallaya gitmesine izin verdik... peki bunu niye yaptık?
adamın ağzından alacağımız bilgi için yaptık. biz geçmişte önce döver, sonra bilgiyi alırdık!

düşününce şöyle bi yere varıyorum, bu konu hakkında konuşabilir, tartışabiliriz, role-play içinde; zamanında götümüzü kurtarmak için ubor'la valost, bi greyhawk müfettişi olan eraldo coil'e, gözümüzü kırpmadan dalmıştık; caleb ve latron da arkadan gelip dövüşe katılmıştı. adamı parça pinçik edip karanlık sulara atmıştık...
grup olarak bi iblisi hapsolduğu mekanından salmak ya da şeytanla anlaşma yapmak zorunda kalmak kaderin üstümüzde oynadığı bi oyundur ve şen haramiler'in hesap edemedikleri güçlerin oyuncağı olduğu bellidir. fakat taze taze adam yakmış bi elemanın "bana kolyeyi getirin, ben oralara girmem, hadi sonra görüşürüz vs" diye gözümüzün önünden gitmesi başka bi şeydir... "şen haramiler" bi "iyi" niyet denemesi sonucunda hassirak'la papaz olmuş, kanlı bi anlaşma imzalamıştır. ki patron şeytan olsa da, greyhawk'tan döverek 3, konuşarak 1 iblisi yollamıştır haramiler...
grazzt denen iblisi abis'e yolladıktan sonra da hassirak'ı öldürecek bilgiyi almıştır... ki günü gelince o bilgiyi de kullanıcaz...

bazıları şeytanla iblisle anlaşma yapmıcak kadar taşaklı ya da onurludur. "şen haramiler" hayatı o onurlulardan daha fazla seviyor... ve tabii ki "şen haramilerin" de onuru, doğruları var; Skaylin'in elini kolunu sallaya sallaya gitmesi en azından valost'un doğrularından biri değil... valost'un küçük aklına göre iblisi salmaktan daha büyük bir hata ve daha büyük bir kötülüktür o "hırsız"ı salmak...

role-play dışında ise;
maceranın diil karakterlerin peşinden gitmemiz daha iyi olucaktır her zaman... bi işi bitirmekten çok birilerini bilinmedik bi dünyada hayatta tutmaya çalışıyoruz çünkü...
Back to top Go down
1UP
Admin
1UP


Posts : 3270
XP : 8908
Join date : 2008-11-20

16 ağustos 2009 Empty
PostSubject: Re: 16 ağustos 2009   16 ağustos 2009 EmptyTue Aug 18, 2009 2:49 am

volkan'ın eleştirel olarak söylediklerine katılıyorum. özellikle 'kader puanı' mekaniğinin negatif etkisini ciddi ciddi düşünüyorum. 'sende kaç tane var, sen kullan bende 1 kaldı' falan muhabbetleri çok fazla metagame idi bence. metagame ne mi? oyun dışı (karakter ve hikaye dışı) bilgiyi oyun içinde avantaj yaratmak için kullanma diyeyim kısaca. hani teknik durumlarda karakter dışı konuşuyoruz eyvallah da, bazı yerlerde çok karıştı o işler. bir de genel olarak haramilerin kararları hep 'benim karakterim bu durumda ne yapar'dan çok 'ne yaparsak en karlı çıkarız' üzerinden gidiyor. öyle olunca da karakterler yine kaybolup gidiveriyor tabii.

ha, diğer taraftan, bu son oynadığımız macerada, özellikle dancında, klasik 1. edition D&D ekolü bir oyun parkı hissi var gibiydi. 4 odadan 4 anahtarı bul getir falan filan. benim çok sevdiğim bir model değil, ama bu oyun da böyle deneyelim dedim. hoş dancın konsepti öyle bir konsept, bu yine baya iyi ve makul boyutlarda bir örnekti bence.


valost wrote:
greyhawk'tan döverek 3, konuşarak 1 iblisi yollamıştır haramiler...

bence hesap şöyle:
2'sini dövdünüz gayet şahane (goril iblis ve rahibe)
1'ini bağlıyken yakıp boğazını kestiniz (verstilar - ki emin olamayız bir iblis sayılır mı)
1'ini rasimu'dan aldığınız güçle kovdunuz (chonmok - hoş o ubor'u biraz dövdü ama sayılmaz)
1'ini de serbest bırakmak suretiyle gitmesine sebep oldunuz (prens graz'zt)

hehe...
Back to top Go down
http://fantastikortamlar.forumotion.com
caleb

caleb


Posts : 2328
XP : 7787
Join date : 2008-11-30

16 ağustos 2009 Empty
PostSubject: Re: 16 ağustos 2009   16 ağustos 2009 EmptyTue Aug 18, 2009 9:48 am

oncelikle herkesin eline saglik arkadaslar. yine bir seansi daha bitirmis olduk. mutluyuz gururluyuz (dimi? : ))

ben genel olarak oyundan cok zevk aldim. zevk almadigim kisimlar yine hastaliktir, bagiran kafaya donusmedir, o civarlarda oldu zira son dort bes oyunda bir sekilde oyle bir denk geliyor ki, o got korkusuyla greyhawk'larda dolanmak yoruyor insani. hayir, insan gelsin canavar gelsin kilinciyla baltasiyla, savasalim, agir yaralanayim, yerlerde yatayim, umrumda degil, ehehehe. allahtan yine kafa kafaya verip careleri bulduk da, iyilestik.

valost'un karakterlerin disina cikma tandansi, oyun sursun ya da oyunda hayatta kalmak icin karaktere uymayan seyler yapma tandansi minvalindeki tespitlerine sonuna kadar katiliyorum. kendimden biliyorum cunku yeri geldiginde ben de yapiyorum. bundan sonra daha fazla aklimda bulundurmaya calisacagim. oyunun baslarinda karakterime uyan ama genel olarak bizim oyun gidisatimiz icin belki de cok da iyi olmayacak bir iki hareket yaptim amylinn miydi neydi o katana gibi kiza. gidip peri'yle konusturttum, sonra o geri yollaninca gotune saplak attim falan. bunlar caleb'in karakterine uygundu. ama daha sonra o yogunlukta bakamadim sanirim oyuna ve karakterime.

bundan baska, olen adamin karisina haber yollamamak, hayalet kadinin olayini tam arastirmamak, sagdaki soldaki odalara bakmamak gibi seylere gelecek olursak: evet bakabilirdik cidden, sonradan hele dingin, dinlenmis kafayla dusununce insan cok fena kamaniyor allah neler ogrenirdik/bulurduk diye. ama o sirada benim hakkaten beynim yoruluyor abi. daha once de pek cok defa soyledim seanslarin suresiyle ya da nasil yapabilecegimizle ilgili dusuncelerimi. oglen 3bucukta basladik, gece 12bucukta bitti ki bu bildigin net oyun suresi nerdeyse. 9 saat. biliyorum, tak diye kesilmiyo oyun; senaryo ona gore uygun olmayabiliyo, toplanti duzenimiz ona gore uygun olmayabiliyo, hepsine eyvallah. ancak benim kendi adima bu kadar uzun surelerde konsantrasyonumu ve oyun oynama/karakter oynatma odagimi korumama olanak yok.

skaylin ibnesine gelecek olursak. valost'a burada katilmiyorum. herifin saglam pabuc olmadigi acik, ama en azindan su anda elimizdeki bulgularla herifin evil otesi oldugunu zannetmiyorum ben. sonucta red (ya da redd, hehe) de bir hirsiz. muhtemelen bunlar hirsizlar loncasi'ndalar. ve muhtemelen de lonca'nin kendine has kurallari var. bildigin papuccular loncasi'nin bile disariya kafaya gore is yapma fiyat kirma vs konusunda mueyyideleri varken, hirsizlar loncasi gibi korkunc ve icerde kimlerin cirit attigini tahmin bile edemegim loncanin (hemen bir sekilde is yaptigimiz kemiksiz'in nasil bi herif oldugunu unutmayalim) cezasi da korkunc olur herhalde. redd de calan bir adam. kendi kafasina gore calmis, loncasinin kurallarina uymamis. basina da bu skaylin celladini yollamislar. eger hirsizlar lonca'sina uye olup da onlardan habersiz is yapmanin cezasi olumse, redd hirsizinin da olumune yapacak bir sey yok. evet, caleb tabii yine karisi icin uzulur, ona haberini de yollar, hatta iskence gordugunu falan da soylemez belki, o kisim ayri. skaylin'in iskenceyi redd'in agzindan dogruyu ogrenmek icin mi yaptigini, redd'in en basta hemen bende kolye yok deyip demedigini falan, bunlari bilmiyoruz. skaylin iskenceyi zevk alarak direk oldurmek icin yaptiysa, evet bence de ilk gordugumuz yerde oldurelim pustu. valost'un bir ranger olarak orman perisi'ne yapilan iskence icin direk oldurme gudusu duymasina ise hicbir sey diyemem, saygim sonsuzdur (ki orasini da tam olarak bilmiyoruz bence hala; skaylin'le orman perisi oyun oynamislar neseyle diye demiyorum, sadece merak ediyorum ikisi arasinda tam olarak ne gectigini. orman perisi de baya tasakli bisey cunku anladigim kadariyla) ama buralara gelmeden obur taraftaki dinamikleri de dusunmek gerekiyor bence. yoksa biz zanzer'e neler neler yaptik ondan bilgi ogrenicez, buyulerini alicaz diye ve sonrasinda; sonra o mufettise neler neler yaptik sirf kimligi belli olmasin da ubor'la valost'un kimligi ortaya cikmasin diye (kendi yaptigim en buyuk hayvanlik herifin agzina sicmaktan bahsetmiyorum bile, o hakkaten oyunun da her seyin de dogasina ters, simarikca bir davranisti, o yuzden hic acmiyorum). bunlar da disaridan bakildiginda son derece ruh hastasi evil hareketler olarak gorulebilir. dedigim gibi, skaylin dunya tatlisidir, icki masasinda gormeniz lazim cok seversiniz, diye soylemiyorum. benim can olarak ve can'in oynattigi, gormus gecirmis denizci caleb olarak skaylin durumuna baktigimda aklima gelenler bunlar.

simdi bunlari bir yazmis olayim da, oyunun icinde olan bitenlerle ilgili sonra bir seyler daha yazarim belki. (bu arada valost'cum, internet olup da yazmamak degil, aylarin gelenegine saygi duymaktan, senin alisageldigimiz, sevdigimiz acilisini beklemekten yazilmadi bir sey. senin icin rahat olsun. pirat )
Back to top Go down
Latron

Latron


Posts : 1363
XP : 6893
Join date : 2008-11-20

16 ağustos 2009 Empty
PostSubject: Re: 16 ağustos 2009   16 ağustos 2009 EmptyTue Aug 18, 2009 11:18 am

öhm.. evet geçen oyun bir takım yan yattım, çamura battım, taşındım, internet bağladım gibi türlü bahanelerle yaz(a)madığım oyun değerlendirmeme bu hafta kaldığım yerden devam ediyorum.

bi kere artık şunu iyice anladım ki her oyunun lezzeti, atmosferi başka oluyor. bu oyunda biz kendi başımızaydık, bütün kararları kendi başımıza aldık, ne ettiysek kendimize ettik. yazamadığım geçen oyun için söylüyorum mesela, o oyunda benim en çok keyif aldığım şey bütün kasabayla etkileşim içerisinde olmamızdı. milleti hana doldurup, eli silah tutanları ayırıp karanlıkta nöbetimiz, millete konuşma yapıp, gerekli postayı koymamız, kendi amacımız doğrultusunda ilerlerken bir yandanda tam bir şen harami gibi faydalı işler yapmamızdı. bu oyunda işte baya tersi oldu. girdik dancınlara zındanlara başımızın çaresine baktık. o iyiydi bu iyiydi diye ayırmıyorum, hepsi güzel deneyimler.

bu oyunda da türlü enteresanlıklar oldu. örneğin diyemoğlunun ejderha satrancı diye önümüze koyduğu satranç oyununda çuvalladık mı yoksa ne oldu bilemiyorum. o oyunun iki hamlede mat olmayacağı belliydi sanıyorum ama bi ibnelik vardı da bulamadık mı o kısmından emin değilim. Şimdi skaylin mevzusunda ise şöyle bir durum var. Bu orman perisine gidip işkene falan yaptıktan sonra bizimle karşılaştı tekrar. yanlış hatırlamıyorsam orda karşılıklı bir kılıçlara sarılma olayı vardı. Valost hemen hamle edecekken Ubor ve Latron önce bir konuşalım dedi. Şimdi orda durum şuydu, herif orman perisinden öğreneceğimi öğrendim dedi, öldü kaldı büyük ihtimal dedi, işkence dedi. Bu kadarı, adama saldırması için Valost'a ne kadar yeterliyse Latron içinde adamla konuşmaya devam etmesi içinde o kadar yeterliydi. Orman perisi eğer öldüyse o ibnenin periden ne öğrendiğini bilmeden öldürmek saçma olacaktı. Adamı öldürmek her daim elimizdeki opsiyon zaten. ama bildiğimiz gibi adamı öldürdükten sonra konuşmak zor oluyor genelde. Daha önceden deneyimlerimiz var, combat esnasında adamı bayıltalım elini kolunu bağlayalım, konuşturalım çabaları pek olmuyor. O combatın sonunda adam ölürdü muhtemelen. Ha adamdan ne öğrendik, orman perisinin ağacını altından giriş var onu öğrendik. hah işte benim için bundan sonra Skayline'ın değeri kalmadıydı. Orda Valost efendi kılıcı çekse hemen şarkıya girerdim, ama önce bi dur dememin nedenide kolayca öğrenebileceğimiz, hatta adamın bize söylemek üzere olduğu bir şey vardı, onu duymak içindi. Bunun yanında hayaletin karısınada haber göndermemiş olmamız konusuna ise oyunun finalinin heyecanına ve yorgunluğa vermekten başka bir açıklamam yok. Ama o işi zaten hallederiz. Hatta gidip skaylini Greyhawk'ta bulup gene kesebiliriz. O ibneye aynı şekilde bende uyuzum. Her ne kadar Caleb'in dedikleride baya bildiğin mantıklıysada (Redd'de hırsızlar loncasının üyesiydi sonuçta, daha iyi bir hayat yaşamak için kolye çalmış olması ve işkenceyle ölmüş olması biraz mazlum edebiyatından gönül telimizi tiretti heralde) bir şekilde taraf tuttum.

Burda macera peşinde koşarken karakterin peşini bıraktığımız eleştirisi içinse çok diyecek birşeyim yok. Şen Haramiler konsepti bana karakter peşinde koşmaktan daha eğlenceli geliyor belkide. Oyunun bu şeklinden zevk alıyorum zaten, ve Diyemoğlunun deyişiyle son 1-2 maceramız kaldığı için Şen Haramiler konseptine göre devam ederim. Tabi herkes kendi karakterini istediği gibi oynatır ona lafım yok. Ama bu tarz şeylere Engin'in (eğer başlayacaksak) diğer oyununda veya Volkan'ın oyununda daha çok dikkat ederim ayrı. Dediğim gibi Şen Haramiler benim ilk frp grubumdu, gönlümde ayrı bir yeri var. Ve bu konsept dahilinde oyun içerisinde Greyhawk toraklarında Şen Haramiler olarak saldığımız nam, türlü kararsızlıklarımız, iyi ile kötü arasındaki çok ama çok ince çizgimiz, kendimizce doğru kararlarımız sürekli aklıma geliyor, Latron'da bir şey edeceği zaman ona göre ediyor. Volkan'ın eleştiriside bu yöndeydi galiba ama işte bende tam bunu severek yapıyorum zaten.

Oyunda zalım zındanlarda geçirdiğimiz saatler boyunca epey yorulduk. Biz bir yorulduysak Engin iki yoruldu. İçerde yapmayı unuttuğumuz, eksik yaptığımız şeylerde can derdimiz yüzünden aklımıza gelmeyen şeylerdi muhtemelen. Çünkü uçan kellelerin arkadaşlarımızı ömmesi önce tekrar dışarı çıkmak için saat hesaplattı, bi asabımız bozuldu. Sonra acaba ışığı bulur muyuz derdine düştük. Işığı bulduk bu sefer Valost ışıkla iblis dövelim dedi onun kavgasını etmeye başladık. Bütün bu hengamenin arasında %100 verimlilikle ilerlememiz büyük başarı olurdu zaten. Bizde insanız abi (hobbitiz bide). Ama bütün bunların yanında son combattan önce ekipçe yaşadığımız heyecanın hakkını verelim. Üst üste yaptığımız hazırlık büyüleri, taktikler, dizilişler, arkadan gelen müzik derken şahane bir atmosfer yakaladık. Engin'in ne zamandır dillendirdiği "çıtır çıtır kesiyorsunuz herkesi, çok kolay olmaya başladı" söylenmeleri sonucunda hazırladığı 6.level hikaye karşısında olası bir hüsrandan elbette Caleb'in kritikleri sayesinde kurtulduk. O asitli yaratığın Ubor'u anında nasıl süt dökmüş kediye çevirdiğini hatırlıyoruz. 4 kollununda full atağını göremeden mefta olması sayesinde hikayeyi bağladık. Öncesinde atamadığımız will saveler, üzerimize tırmanan fareler, diseaseler ile kuytu köşelerdeki her türlü ifritin tadına baktık. Gene bileğimizin hakkıyla oyunu bitirdik. Ha bende söyleyeyim bu arada Ubor'un harita çizmesi gerçekten baya hayatımızı kurtardı. Yoksa hala oynuyorduk galiba.

Genel olarak şimdi bunları diyivereyim, unuttuğum ekliyeceğim olursa şeyederim gene.
Back to top Go down
1UP
Admin
1UP


Posts : 3270
XP : 8908
Join date : 2008-11-20

16 ağustos 2009 Empty
PostSubject: Re: 16 ağustos 2009   16 ağustos 2009 EmptyTue Aug 18, 2009 12:02 pm

skaelin mevzuyla ilgili ben de yorumumu yapayım. bence o karşılaşma (adamın sizin kampınıza geldiği) gayet güzel gitti. skaelin'in karakterlerde uyandırması gereken hissiyat 'bu adam baya taşşaklı bir adam' olmalıydı zaten, herhalde onu güzel verebilmişim ki olmuş, ona sevindim. adam hakkaten bir vuruşuyla sizi keser miydi, yoksa greyhawk'ın piçi, insanın sarrafı, eyyamın kralı olduğundan mıydı bilinmez. ama skaelin vermesi gerektiği hissi verdi. orada grubun 'biz iblisleri kesiyoruz, bunu da keseriz' diyecek halinin olmaması bu açıdan hikayeye uygundu.

ha valost haklı. volkan burada valost ağzından konuşup 'benim onu kesmem lazımdı' dediğinde haklı. valost öyle bir karakter. hem cevval, öfkeli ve gözükara bir arkadaşımız hem de ormana ve inandığı şeylere terslik olduğunda pek taviz vermeyen zalim bir rencır. şimdi hakikaten mardin tarlası'ndaki kampında kedisiyle oturmuş üzülyodur 'salmayacaktım o ibneyi' diye.

ama caleb de haklı, caleb'in bakış açısı o. latron da süper haklı. mert çok güzel anlatmış. latron da valost'un tersine, eyyamla, goygoyla, sinsice, sakince milletin ağzından laf alacak bir hobitimiz. takdir edersiniz pek de dalalım keselim meraklısı da değil. ona canlı hatta keyfi yerinde adam lazım ki tatlıca konuştursun. ha dalınırsa dediği gibi şarkısıyla hemen verecek gazı, ayrı. fakat daha da güzeli, latron'un başka bir yanı daha ortaya çıktı, galiba ilk kez bu karşılaşmada ki bence hem latron'un çok renkli olabilecek yanlarından biri bu, hem de grup içinde güzel bir dinamik: latron (diğerlerinin de desteğiyle) valost'u sakin olmaya, aklıselime ikna etti. ki biliyorsunuz gruptaki herkesi kolayca ikna edebilecek yetenekte kendisi aslında.

bunlar karakteler arasında, hikayeye renk katan çatışmalar bence. valost latron'a söylenebilir, 'niye durdurdun beni latron, cezasız kaldı ibne, içim rahat değil şimdi' diye. böyle bakınca bana çok keyifli geliyor o skaelin muhabbeti.
Back to top Go down
http://fantastikortamlar.forumotion.com
1UP
Admin
1UP


Posts : 3270
XP : 8908
Join date : 2008-11-20

16 ağustos 2009 Empty
PostSubject: Re: 16 ağustos 2009   16 ağustos 2009 EmptyTue Aug 18, 2009 12:30 pm

zaman ile bağlantılı olarak konsantrasyon konularına gelince. hakikaten can'ın dediği gibi düşününce 9 saat karaktere, karakteri geç oyuna konsantre olmak bile bir iş. böyle bakınca süperiz aslında. can en başta caleb'in maceralarını anlatırken baya şahane role play vardı mesela, sonra yine hakkaten aimely ile muhabbetler falan da baya lezizdi. sonradan sonraya koptu doğal olarak.

mümkün olduğunca gereksiz zaman kayıplarından kurtararak hazırlamaya çalışıyorum senaryoları, ama mutlak bir çözüm gelmiyor bu konuda aklıma.

grubun 'ne yapsak ne etsek' diye tartıştığı ya da npc'lerle muhabbet ettiği zamanlar bence dancında tuzak aradıkları zamanlardan çok daha kıymetli ve zevkli, o yüzden oralardan kesmeyelim hiç bir şekilde diyorum.

bir de,
Latron wrote:
Burda macera peşinde koşarken karakterin peşini bıraktığımız eleştirisi içinse çok diyecek birşeyim yok. Şen Haramiler konsepti bana karakter peşinde koşmaktan daha eğlenceli geliyor belkide. Oyunun bu şeklinden zevk alıyorum zaten, ve Diyemoğlunun deyişiyle son 1-2 maceramız kaldığı için Şen Haramiler konseptine göre devam ederim. Tabi herkes kendi karakterini istediği gibi oynatır ona lafım yok. Ama bu tarz şeylere Engin'in (eğer başlayacaksak) diğer oyununda veya Volkan'ın oyununda daha çok dikkat ederim ayrı. Dediğim gibi Şen Haramiler benim ilk frp grubumdu, gönlümde ayrı bir yeri var. Ve bu konsept dahilinde oyun içerisinde Greyhawk toraklarında Şen Haramiler olarak saldığımız nam, türlü kararsızlıklarımız, iyi ile kötü arasındaki çok ama çok ince çizgimiz, kendimizce doğru kararlarımız sürekli aklıma geliyor, Latron'da bir şey edeceği zaman ona göre ediyor. Volkan'ın eleştiriside bu yöndeydi galiba ama işte bende tam bunu severek yapıyorum zaten.
mert'in bunu söylemesi güzel oldu. bir kere 'ben şundan çok bundan zevk alıyorum' diye net söylemesi iyi. haramiler'i bitirdikten sonra oynayacağımız yeni oyun öncesi bu minvalde uzun konuşalım isterim zaten, nasıl bir oyun oynamak istiyoruz, haramiler'in nesini sevdik nesinde sıkıldık vesaire şeklinde. minyatürlerle kare kare ilerleyip 4th edition da oynayabiliriz, zarlara elimizi sürmeden world of darkness da : )
Back to top Go down
http://fantastikortamlar.forumotion.com
caleb

caleb


Posts : 2328
XP : 7787
Join date : 2008-11-30

16 ağustos 2009 Empty
PostSubject: Re: 16 ağustos 2009   16 ağustos 2009 EmptyTue Aug 18, 2009 1:55 pm

ben haramiler hic bitmesin istiyorum
nehirler denizler krali amra caleb olmak istiyorum
ehuehueuheuhe pirat
Back to top Go down
ubor metenga

ubor metenga


Posts : 1272
XP : 6866
Join date : 2008-11-21

16 ağustos 2009 Empty
PostSubject: Re: 16 ağustos 2009   16 ağustos 2009 EmptyWed Aug 19, 2009 3:41 pm

benim açımdan çok güzel bir oyun olduğunu söyleyebilirim. dancın kısmında beni diri tutan olay harita çizmemdi bi yandan. nerde ne var, nasıl bağlanıyor tüneller vb. acayip iyi anladım ve buda heyecanı daha fazla yaşamama neden oldu. klasik bir dnd dancınıydı ve bu durum biraz kastı beni. yani çok basitti aslında bilmeceler. işte yaratığa dönüşmemek için güneş ışığı lazım=güneş ışığı yayan disk! ne bilim disk allaan tepesinde yer alır=duvarlarda örümcek gibi dolaşmanı sağlayan scrol bulursun! yani bu bilmeceler hiç yaratıcı değildi, hiç kafa yormayı gerektirmedi. sanrım valost ve kiliyle giriştiğimiz scorane macerası bu bilmece olayının hakkını fazlasıyla veren bir maceraydı. iyi ve kötü kıyaslamasında her dancını scorane ile karşılaştırıyorum.

calebin oyun başında başından geçenleri anlattığı bölüm çok güzeldi. süper hazırlanmış, rol olayı çok güzeldi. bayaa bayaa maceralara girmiş ayı caleb. bunuda yazayım unutmadan.

bu oyunda beni en çok zorlayan şey ökseotu adlı sinsi perimiz oldu. bayaa zor tuttum kendimi bi taşkınlık yapmayım diye. satrançta bayaa bayaa olmıcak bi mat oyunuyla zikertmeye çalıştı şerefsiz. bi yandan şımarığın teki, oyunbaz... o satranç olayında neredeyse eski ubora dönşüyodum, bayaa zor tuttu orada ubor kendini. fakat hep hatırladı tenserin denge ve iyilikle ilgili dediklerini cheers küçük bir ağaç yakma girişimiyle atlattık neyse çıldırma durumlarını.

şerrefsiz işkenceci elemanı zikertmememiz üzerinre söylenen her şey doğru. ubor için de mertin anlattığı minvalde bir plan söz konusuydu. bilgimi alırım ama öldürelim dersek basarım feyrbolu. dengeci ubor ehehehh...

kader puanı olayının açılmasıda iyi oldu. bundan sonra daha iyi uygulamamız lazım bu güzide olayımızı. benim bi tane kaldı demek biraz saçma aslında. sonuçta karakterler böle bi şeyi bilmiyolar. yani ubor şu kadar kaldı hesabı yapmadan cart diye kullanır bu etkinliği. sonuçta ulan sıçıyoruz diye artı enerjiyle enteresan bi hareketi yapmaya yarıyor bu kader puanı etinliimiz.


bunlar yazıldıysa zaten konuşulup daha iyi bir biçimde uygulanacak demektir.

bi de şöle bir eleştirim olacak. uborun en sevdiğim yanı hırsının şudur budurun yanı sıra kendini bilmesidir. ubor neler yapabileceğinin çok farkında, ne eşyası var ne büyüleri var her zaman biliyor. bunu yapabilmek için olabilecek olaylara göre sürekli büyülerimi güncelliyorum ve her türlü durumda sürekli kağıdıma bakıp tüm yeteneklerini gözden geçiriyorum uborun. bazen bi şeyleri kaçırsamda genel olarak ubor neredeyse seçtiği tüm büyüleri gün içinde kullanan ve üzerindeki bilimum aletten ve yetenekten fazlasıyla yararlanan zeki bir karakter. övgü olarak söylemiyorum bunu. uborun böle olması ve benim onu öyle oynatmam gerekiyor. caleb ve valostun bu hususta yapacağı çok bi şey yoktur belki, çünkü daha pratik karakterler motivasyonları ve yetenekleri doğrultusunda. yani bir combatta yapmaları gereken bin taneşey yok. fakat latronun binbir yeteneğini daha bir çıkarması lazım ortaya. şu an bile muhteşemse birde tüm yeteneklerini sürdüğünde öne neler olur düşünemiyorum.

son olarak bende bu karakteri ve şen haramileri bırakmak istemiyorum lan! çok emek verdim ubora, dahada yükselsin, dahada oynatayım istiyorum koçuyu...
Back to top Go down
ubor metenga

ubor metenga


Posts : 1272
XP : 6866
Join date : 2008-11-21

16 ağustos 2009 Empty
PostSubject: Re: 16 ağustos 2009   16 ağustos 2009 EmptyWed Aug 19, 2009 3:49 pm

unutmuşum yazmayı; 9 saat oynamak beni pek yormuyo king fakat neyse en doğrusu öyle yapalım tabiki. bi de enginciim büyü kitabı buldum la bi tane daha neler var onda hacuz Very Happy
Back to top Go down
valost

valost


Posts : 2847
XP : 8396
Join date : 2008-11-20

16 ağustos 2009 Empty
PostSubject: Re: 16 ağustos 2009   16 ağustos 2009 EmptyWed Aug 19, 2009 7:12 pm

bence valost içindeki bu pişmanlıkla skaylin'i gördüğü yerde döver, bakmaz loncaya filan Smile loncaysa lonca, kemiksizse kemiksiz...

ayrıca zamanında parmak kırdıysak kırdık sonra pişman oldu mu valost, biraz oldu! Smile
ki zanzer'in bana ettiğini de unutmamak lazım... eski oyun değerlendirmelerine bakınız, az bile yapmış valost dersiniz... herif çubukla attı beni kuyunun içine, 10 round iki tane haydutla dövüştüm yukarıda müzakereler sürerken(mükemmel bi kombattı, gerginliği filan şahaneydi... ubor'un azıcık gücüyle zanzer'i kuyuya itmeye çalışması, karşılıklı tehditler filan mükemmeldi).

bu karakteri canlandırmadaki başarısı yüzünden engin diyemoğlu'nu kutluyorum... sonuçta adam sevdirmek kolay(misal lannet)... ama hem tiksindirip hem de hayatta tutmak zor(tekrar zanzer'i hatırlayalım, hayatta ama bin pişman valost'a artislik yaptığına).
bakalım, 8. aya geldik... 4 ay sonra veririz npc oscarlarını Smile

not: piyuuuuuuuu, zaman kanatlanmış be arkadaş... dün gibiydi!
Back to top Go down
1UP
Admin
1UP


Posts : 3270
XP : 8908
Join date : 2008-11-20

16 ağustos 2009 Empty
PostSubject: Re: 16 ağustos 2009   16 ağustos 2009 EmptyThu Aug 20, 2009 8:10 pm

dancın barış'ın dediği gibiydi hakkat, benim de pek hoşuma gitmedi sonradan. bulmaca var çözün, bu bir oyun tadı vardı. halbumsi flannaess'in gelmiş geçmiş en büyük imparatorluklarından olan, dünya üzerinde bir daha görülmemiş güçte büyücülerin yaşadığı Suel İmparatorluğu'nun önemli hanedanlarından Maure'nin kullandığı bilmemkaç yüzyıllık mekanlarda gezme hissiyatı olsa, asıl o zaman güzel olacaktı bu dancın işi. bu olaya senaryonun kendisinde pek eğilinmemişti, ben de ekstra atmosfer katamadım pek.

bir küçük, 1 saatlik falan bir haramiler toplanışı fikri var kafamda, eğer 5imiz toplanabilirsek denk getirip. hem bu maceranın sonrasında haramiler için oturup konuşma, ne yapacaklarına karar verme fırsatı olur, hem de bu kararlarına etki edecek bir takım gelişmeler olacak, onları anlatırım. bunun sonucuna göre de bir sonraki macerayı hazxırlayacağım. forumda rp alanı mı açayım diye düşündüm yine ama böyle yaparsak daha iyi çözülecek, hem de bir iki küçük sürprizim olabilecek.
Back to top Go down
http://fantastikortamlar.forumotion.com
ubor metenga

ubor metenga


Posts : 1272
XP : 6866
Join date : 2008-11-21

16 ağustos 2009 Empty
PostSubject: Re: 16 ağustos 2009   16 ağustos 2009 EmptyThu Aug 20, 2009 8:55 pm

volkanın yeni evinde ya da sende toplaşalım. haftaiçi olur herhal herkeze... hem sohbet ederiz hemde şu 1 saatlik oyuna bakarız. bu arada marifetli korian ve arkadaşlarnda atladığımız level olayını hallederiz. dm ler gün belirlesin yazsın, bizde olur diyelim...
Back to top Go down
Latron

Latron


Posts : 1363
XP : 6893
Join date : 2008-11-20

16 ağustos 2009 Empty
PostSubject: Re: 16 ağustos 2009   16 ağustos 2009 EmptyFri Aug 21, 2009 8:36 am

volkan pazar bana gelin demiş öbür başlıkta. onuda konuşalım mı orda? ama caleb yok bi yandan. gelmiş olur mu pazara kadar?
yani gene gideriz volkan'a ama neler konuşulur neler konuşulmaz bilemedim.
Back to top Go down
1UP
Admin
1UP


Posts : 3270
XP : 8908
Join date : 2008-11-20

16 ağustos 2009 Empty
PostSubject: Re: 16 ağustos 2009   16 ağustos 2009 EmptyFri Aug 21, 2009 1:32 pm

benim ufak da olsa bi hazır etmem lazım o dediğim 1 saatlik olayı, küçük bi olaylar yine olacak çünkü. onun için haber edicem şu gün toplanalım diye. pazar yine toplanalım, diğer grubun olaylarına bakalım, ayrı. ha ben de hazır etmiş olursam 1 saatlik olayı pazara, onu da aradan çıkarırız.
Back to top Go down
http://fantastikortamlar.forumotion.com
 
16 ağustos 2009
Back to top 
Page 1 of 1
 Similar topics
-
» 23 Mayıs 2009
» 4. oyun (16 ağustos cuma 2013)
» 13 eylül 2009
» 09 Ocak 2009
» 31 Ocak 2009

Permissions in this forum:You cannot reply to topics in this forum
Fantastik Ortamlar :: Oyun Değerlendirme :: Şen Haramiler-
Jump to: