Evet... Uzun bir aradan sonra(en son 23 Mart 2018’de oynamışız) tekrar Sandpoint’e döndük. Götümüzün dingildediği bir oyunu daha kazasız belasız atlatmayı başardık.
Kombatsız, bol gerginlikli, ince planlı bir oyun oynadık. Engin Diyem ortamıyla, hikayesiyle, entrikası ve Npc'si ile yine mükemmel bi oyun oynattı. Kendisini öpüyorum.
Bu geçen zaman zarfında ne oldu?
Mert kardeşimiz Almanya’ya taşındı. Orada kendine yeni bir hayat kurdu. Yusuf kardeşimiz frp dünyalarına hızlı bir giriş yaparak oynattığı karakterler ile herkesin gönlünü kazandı. Ve Sandpoint Kahramanları oyunumuza dahil oldu.
Oyun zamanı içinde neler oldu?
Gerçek hayata paralel olarak: Grubumuzu maceralar boyu hayatta tutan, Sandpoint’i daha iyi bir yere dönüştürmek için elinden geleni yapan, Clericler’in şahı Rasmon, bizi geride bırakıp Crylor’a doğru yola koyulduğunu öğrendik Beyaz Geyik’in önünde.
Aynı anda, iskele tarafından ogre ogre bağırışları geldi. Hadi len öyle şey olur mu diyerek oraya gittiğimizde zikki daşşağına denk dostumuz, bir Olidammara rahibi olan Leorry Wolfsmith ile karşılaştık ve ogre olayının doğru olduğunu, hatta ogre’nin 10 gündür kaldırmış bir şekilde onun peşinden buraya kadar geldiğini anladık. Yakalasa mazallah... Düşünmek bile istemiyorum.
Evander’in evinde: Pangar’ın, üzerine bir şey koymuşlardır, ogre öyle kovalamıştır fikri ile Leorry’nin üstünü araması, elbiselerde bir şey bulamasa da arkadaşın kolunda 7 köşeli yıldız dövmesini görmesi... Herkesin bir hoplaması fakat Leorry’nin tatlı tatlı bu hediyeyi bir gemide Lucrecia adlı bir hanfendiden aldığını anlatması... Evander’in du ben bi şu pis döğmeye bakayım diyerek, dövmenin aslında nekromantik bir büyü olduğunu anlaması... bunun Leorry’i başka bir yaratığa bağlayan bir büyü olduğunu söylemesi ve Leorry’nin Olidammara’ya sığınıp büyüyü kaldırması ile...
Neyse... Muhtemelen karşı kıyıda başıboş gezen, ben ne sikime buraya geldim diye sağa sola dalan azgın bir Ogre var. Artık o taraftaki arkadaşlar ve Grom’un adamları düşünsün...
Oyunun devamını Cubrayl’in sinsi teklifi yönlendirdi. Almadan vermeyen mutfaksız pezevenk Cubrayl, Titus Scarnetti’yi hapse atacak bir delili almamızı sağlayacağını vaat ederek bizi Sandpoint’in politik işlerine soktu. Adeta bir posta güvercini gibi, o kapıdan bu kapıya, oradan yine buraya diye diye kendi elimizle, göz göre göre Scarni Açılımı’nı yaptık. Benim peder tiksindi, Deverin hanım tiksindi... Scar en sonunda bu işi niye yaptığımızı söyleyince ikna oldu fakat Deverin hanım. Bu da Pangar’ı şaşırttı. Ben kendisini daha ilkeli bir hanım olarak biliyordum, böyle bi şantajvari durumu duyunca iyice olmazlanacak sanıyordum ama demek o da çok bezmiş Titus amcadan. Neydi şartlar, onu da unutmayalım. Koya teyze 2 dönem, Scarnileri temsilen masaya oturacak. Paslı Ejder hanı Scarniler’e devredilecek. Scarniler göööya yasal işler yapacaklar. Bakalım görücez. Pangar’ın konu hakkındaki fikri: Scarnilerin buranın yerlisi olarak daha iyi bir yaşamı hakkettiklerine katılmak ile birlikte, Cubrayil’in bir puştluk peşinde olduğundan emin. Ama şöyle bir fikri de var: olur da olmadık bir ibnelik çıkarırsa... odasına artık teleport mu oluruz, bacadan mı ineriz, yatağın altından mı çıkarız, bi şekil ziyaret eder götünü keseriz...
Anlaşma tamamlanıp haydutbaşına istediğini verdikten sonra o da bizim istediğimizi verdi(Bundan da çok emin değilim aslında, sanki bunu da aslında kendi istiyordu da bir şekilde biz istiyormuşuz gibi davrandı. Ama yedik mi? Yedik.)
Titus Amca kaçakçılık yapıyormuş. Yasak mallar getiriyormuş. Korsanlarla anlaşmış. Deniz Hayaleti isimli bir gemide bu kaçakçılığın belgesi varmış. İşte biz onu alabilirmişiz. Güneydeki korsan devletlerle bi işbirliğine girmiş, bunla onu hapse attırıcakmışız. Yani iyi fikir, ne yapalım. Kaçırdığı da ne? İnsan, çoluk çocuk, köle filan da değil. Kakao, papağan, maymun, incik boncuk filan Pangar’ın anladığı(şu belgeyi iyice bi okuyalım sonra).
Yani görevimiz gemiye sızıp belgeyi almak. İşin kıllı tarafı ne? Gürültü patırtı yaparsak, gemiyi yakıp belgeyi alırsak, o belgenin çalındığı anlaşılırsa Titus Scarnetti herkese dar eder Sandpoint’i. Ondan eminiz. Yani kimseye görünmeden bu işi halletmemiz lazım. Çünkü belge bir kasada kilitli ve varması gereken yere gidene kadar o kasa açılmayacak. Bunun için Cubrayl bize bir iki scroll ve iksir verdi.
(İş bu noktaya geldiğinde gerçekten içime sıkıntı çöktü. Gemide önemli bir belge var, Cubrayl ibnesi kasada filan diyo, höff dedim amk bu işi Pangar yapacak. Gemiye gidecek tek başına, orada Valost gibi ölecek. Ellerim terledi, kakam geldi, panik atak geçiricektim nerdeyse).
Ufak bir operayşın planı yaptık. Gece gideriz şöyle ederiz, böyle ederiz. Bu arada gemiden bir misafirin, Leydi Stefya adlı bir hanfendinin Scarnetti malikanesinde ağırlandığını duyduk. Scar ile birlikte bi sıcak çorba içek, yola gidiyoz vedalaşak bahanesi ile eve gittik ama sofraya oturmayı başaramadık. Fakat Pangar allem kullem ile kadının odasına girdi, çantasını karıştırdı, değişik kokulu bir tütün... ve çantanın dibinde gizli bir cepte dikili bir şekilde gizlenmiş bir zehir şişesi buldu. İkisini de olduğu yerde bırakıp odadan çıktı. Sofraya da bir şekilde korsan giriş yapıp Leydi Stefya’yı görme şansı yakaladık. Güzel apla ama çok da leydi değil sanki.
Leydi Stefya’yı Sigurd Efendi denilen gemici kılıklı birinin eve bıraktığını duyan Pangar, kasabada gemici aradı. Heckfish’te, Sigurd efendiyi değil, Deniz Hayaleti’nden inmiş olduğunu tahmin ettiği Filson isimli bir dallama ile arkadaşlık etti. Bir süre sonra onun gemiden kaçak indiğini, gece yine kaçak gireceğini anladı. Fakat Filson o kadar dallamaydı ki, dalyaraklıkta o kadar örnek bir arkadaştı ki... Birkaç bira sonra iyice sarhoş oldu, tıkı tıkı yapmak için kerhaneye gitmeye karar verdi. Onun için de Heckfish’in meşhur akvaryumundaki suyu içerek para kazanmayı denedi. (Halbuki Pangar’dan istese, verirdi). Neyse, kurtlu su midesini bozdu(Engin’in con check’te aha zarı atıyorum diye ortaya atması. 1 gelmesi). Ve Filson Heckfish’teki partisini milletin üstüne kusarak ve sıçarak tamamladı. Pangar bokluya bir süre daha eşlik etti dışarıda ama... herif boklu, koka sıça geziyo, dişsiz hıyarın teki... Bu da Pangar sonuçta, canından bezdi... Bir ara Luxor, Filson’ı götünü yıkaması için tenhada gezdirdi. Sana bi iş bulalım sen gitme bi yere filan dedi. O akılsız da hemen he dedi, iş bulun çalışırım filan diyo. Ya skik kim seni niye işe alsın ya?
Neyse en azından bu Filson hıyarı sayesinde kafamızda bir plan oluştu: Gece o gemiye yüzerken peşine ilüzyon ile yüzen bir ogre takacağız. O kadar götü atacak ki, gürültü patırtı ile gemiye çıkacak, Kaptan filan ayaklanacak. Herkes Filson ile uğraşırken, Kaptan onu falakaya yatırırken(yine delice kısmına geldik!): Biz geminin biraz uzağında hep beraber bir kayıkta saklanacağız. Gemide parti başladığında, Evander,
sakalını uzatarak Pangar’a sarılacak,
görünmez olacak ve
uçarak beraber gemiye gidecekler. Havada da Pangar iksir içerek görünmez olacak. Sonra gemiye konup, 2.5 dakika içinde belgeyi bulup, iksirin etkisi geçmeden uçarak geri döneceğiz. Mission Impossible: Sea Specter. Amq.
Peki oldu mu? Oldu.
Bir şekilde ilk seferde doğru kamarayı bulduk, zaman kaybetmedik. Pangar, seri bir şekilde önüne gelen çekmeceleri, sandıkları açmaya başladı. Hepsinde kilit, hepsinde tuzak vardı. Sadece bir çekmecede, tuzakta sıçarak içindeki belgelerin yanmasına sebep oldu. Bok ettin Pangar! O an dedim yarraaa yedik. Bu kadar organizeyşın boşa gitti. Yaktım belgeyi. Elime tüküreyim... Hadi sıçtık gidiyoruz dememize çok az kalmıştı. Sonra en baştan yapmam gerekeni yapıp odaya dikkatlice bakınca, bir koltuğun altındaki sandığı fark ettim. Ve aradığımız da oradan çıktı. Sandık içinde kutudan. Gaz püskürten tuzağı bozan Pangar belgeyi aldı. Tuzağı geri kurmak için uğraşıcaktı ama artık gerginlikten titreyen elleri(görünmez elleri bi de. Onu unutmuşuz amk. ehehe) artık daha fazlasını yapamayacaktı. Evander ile tekrar geriye, ellerinde belge ile gemiye geri uçtular.
Peki bu oyunun en unutulmaz karakteri, Heckfish’te altına sıçan, az kalsın Cubrayl tarafından işkenceyle konuşturulup parçalanarak çöpe atılacak olan, gemiye gizlice binmeye çalışırken bir ogre tarafından kovalanan Filson mıydı peki? Ne garip ki hayır!
R.I.P RASPİ!
Not: Aklıma takılan bir soru: Cubrayl’e bu bilgileri veren ajanı kim? Gemide olmadığını söyledi, o zaman Titus amcanın yanından biri mi?
Bir de bu korsanlar nereliydi, neydi isimleri, bi prens ismi vardı o neydi, onları yazmamışım. Bilen eklesin.