Fantastik Ortamlar
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
HomeHome  SearchSearch  Latest imagesLatest images  RegisterRegister  Log inLog in  

 

 31 temmuz 2009

Go down 
3 posters
AuthorMessage
valost

valost


Posts : 2847
XP : 8584
Join date : 2008-11-20

31 temmuz 2009 Empty
PostSubject: 31 temmuz 2009   31 temmuz 2009 EmptySun Aug 02, 2009 3:53 pm

gizemler ve soru işaretleriyle dolu bir oyunu daha geride bıraktık. caleb paşa'nın yokluğunda postu deldirmeden zor bir combatı kolaya çevirerek hayatta kalmayı başardık...

engin diyemoğlu yine üstün bir performansla, saatler süren bir oyunu idare etti. şahane oldu...

oyunun başı acayip zevkliydi. herkesin hikayesini anlattığı ve valost ile ubor'un atışıp birbirlerine kızdığı anlarda çok eğlendim ben. iki taraf da kendince haklıydı. ve karakterlere sadık kalıp oynadığımız için hem durumumuzu hatırladık hem de motivasyonlarımızı tazelemiş olduk.
elmshire kısmı bu açıdan güzel geçti.
role-play'i bereketli oldu. parakoz'un şuursuzca hırsızlık denemesi daha kötü sonuçlara yol açabilirdi. ucuz kurtardık ordan. o kısım da eğlenceliydi. parakoz'un duacı olması lazım valost'a... yoksa biz yola koyulurken o hapislerde kuru ekmek ve suyla karnını doyuruyo olabilirdi. yasaların vermediği cezayı latron amarran verdi ve sıçırttı çocuğu altına. parakoz ile ilgili görüş ve eleştirilerimi ve önerilerimi başka bir yazıya saklıyorum. ona laflar hazırladım. Smile

latron o garip dili her kullandığında daha çok çöktü, her seferinde daha karanlık oldu. içinde kötü, karanlık bi şey büyüdü ve mert de bunu hissettirdi. pembe yanaklı neşeli hobbit zayıfladı, ne hallere düştü. o çirkin dili ilk duyduklarında valost'la ubor da yerlere yattı. kafaları karıncalandı. arkadaşlarının sağlığından endişeli bir şekilde, onu her fırsatta daha iyi hissettirmeye uğraşarak yola koyuldular.
latron'un anne ve babası latron'u endişeyle uğurladı. bakalım latron nasihatlerini tutup yazmaya geri dönecek mi? gerçi günlüğünün kayıp olduğunu bile fark etmedi daha ama Smile

Greyhawk'a varıştan sonraki kedi manyaklığı da bambaşkaydı. liman mahallesinde büyük taşak oğlanı oldu valost. kedi gemiye binsin diye yapmadığı maymunluk kalmadı. hergün yerlere diz çöküp Kedi'ye yalvarmalar, bir elde çıngıraklı inekle gezmeler, Latron'un sürekli kaptanlarla eyyam yapması... büyük eğlenceydi. dördüncü günde sanırım ikna oldu vicdansız da bindik gemiye.
ben bi yandan Kedi'ye çevrenin verdiği tepkiyi ölçmeye çalıştım. insanların Kedi'yle gezen izciyi sadece biraz korkutucu bir gariplik olarak görmeleri hoşuma gitti. farklı yerlerde farklı tepkilerle karşılaşacağımız ve çeşitli sorunlar yaşayacağımız aşikar olsa da grup arkadaşlarımın Kedi'yi bir yük olarak değil yeni yol arkadaşı olarak benimsemeleri ve ona göre bir rotayı kabullenmeleri güzeldi.

bu kısımları görece olarak hızlı geçmiş olsak da dadından yinmedi. kaptanla sohbet muhabbet güzeldi. engin diyemoğlu'nun dünyanın genel gidişatı hakkında npcler üzerinden verdiği bilgi atmosfere büyük katkı sağlıyor, bunu da atlamayalım. kendisini tebrik edelim.

gemi yolculuğunun ardından geldiğimiz kasabada latron amarran şov vardı. ubor'un berbat sunumuyla dağıttığı valost'un Kedi'yle belirerek kaçırtığı kalabalık Latron Amarran'ın inanılmaz performansıyla geri döndü. O kadar şahane bir performanstı ki bu, "Şen Haramiler düşmanlarını götünden siker!" nakaratına teyzeler filan eşlik etti...
ardından grupiler latron'un yatağına sızdı.. (pompiş bakımından ne bereketli oyun oldu yahu!)

en sonunda iblisimizi avlayacağımız kasabaya ve büyük soru işaretine geldik... Mardin Tarlası?

ehlonna rahibesiyle konuştuk. muhabbet ettik ve genel bilgiler aldık. ama asıl fantastik olanı elma anıydı. elmayı yedikten sonra ehlonna'yı gördük... söylediklerinden anlam çıkardığımızda sanırım bazı şeyler için çok geçti ama onu yanımızda hissetmemiz bile yetti. ayrıca "haramiler" olarak iyi şeyler peşinde olduğumuzu da anlamış olduk. ehlonna yanımızdaydı.

ve bu sayede zincirleme olaylar gelişti. bu oyunda kilit noktalarda valost'un parmağı vardı, farkında olmadan hem de. ve bu çok eğlenceliydi. yine diyemin beceresini görüp alkışlıyoruz kendisini!
hızlı olarak anlatıyorum, şöyle ki;
ehlonna'yı gördükten sonra valost mutlu oldu ve bir o kadar da sarsıldı. inandığı tanrıçası kendisine gözükmüş, dağlarda gezerken ettiği duaları karşılık bulmuş ve içindeki şüpheler silinmişti. bu inançla gidip Ehlonna rahibesi Kinderly ile konuştu. ona yalan söylemeye içi el vermedi. kasabaya bir iblis öldürmek için geldiklerini açıkladı, daha önce iblis avladığını söyledi ve soğuk demirden yapılma yeni kılıçlarını gösterdi. yani bir şekilde iblise kendini ve arkadaşlarını açık etti. BÜYÜK MALLIK! Fakat bu sohbet sayesinde sonradan anlaşıldı ki Kinderly Valost'a Devrik Kule hakkında yalan söylemiş, 'gitmedim,' dediği halde bir yıl önce oraya gitmişti. Valost kasabada geçirdiği günler içinde büyük şüphe içindeydi ve bunu sadece Ubor'a açıkladı... Aslında iblisin rahibeyle bir bağlantısı olduğunu anlamış ama bunu söylemeye dili varmamıştı. Eğer Ehlonna'nın sözlerini zamanında anlamış olsaydı belki de her şey daha çabuk çözülecekti.
Ardından, Valost'un müthiş seks partneri bizim zavallı ve çirkin izcimizle gönül eğlendirdikten sonra onu dizlerine yatırıp severken olayları açıklayıverdi. Devrik Kule'de neler olduğunu ve geçen seneki operasyonu ve kimin oradan neler aldığını anlatınca mevzu çözülmüş oldu. Valost'un akılsızlığı sayesinde biçok ipucu elde edip hedefimizi bulmuş olduk.

son dövüş hikayesine girmeden birkaç şey daha ekleyelim;
kasabadaki halimiz, tavrımız süperdi. fırtınanın geleceğini anlayınca bütün köyü bir hana tıkıştırmamız, fırtınaya rağmen kasabada korkusuzca devriye gezmemiz, insanların bize güvenmesi, latron amarran'ın halkı sakinleştirmesi ve kont'un yamağına verdiği ayarla gönülleri bir kez daha fethetmesi "şen haramiler"in nasıl gerçek kahramanlar olduğunu gözler önüne serdi.

ayrıca; mal valost charm'ı yiyip kendini perinin kollarına attıktan sonra yapılan operasyon profesyonelceydi. bir ctu operasyonu daha izlemiş olduk, bunu da yapanlar anlatsın Smile

ubor'daki değişim de inanılmazdı. role-play'i şahaneydi. dinsizin hakkından imansız gelir tabi... artık büyücü onu nasıl korkutup aklına girdiyse pamuk gibiydi. latron'a hediye vermeler, ehlonna'ya dualar, oearth bizim dünyamız, koruyalım sevelim, bir arada yaşıyoruz şeklinde demokrat söylemler beni benden aldı, öyle diyim. ubor kısa süren ayrılığımızda en çok düşünüp değişen adam olarak geri döndü.

ve son kombat!
parakoz'un sneak atakları, ubor'un magic missile wand'ı, latron'un sessizlik büyüsü ve valost'un iki kritik vuruşu iblisin ve rahibenin sonunu getirdi. akıllıca dövüştük ve kazandık. parakoz göt altına gidiveriyodu ama son anda o da kurtuldu.

ama ondan sonrası hiç akıllıca değildi. ubor imkansızı başardı ve iblisin asasını identify edemedi... sonra da kalktık kırdık asayı. ulan şimdi edemedin yarın edersin, bi dur di mi! gittik 3000 altınlık gürzü erittik, baltayı erittik. healing wand'ı kırdık. gerizekalı gibi uğraşıp durduk...

iblisi öldürdük ama taş ölmedi... ehlonna bir kez daha valost'a göründü ve içini rahatlattı. ama volkan'ın içi rahatlamadı... taş hala kırmızı arkadaşlar!
Smile
Back to top Go down
1UP
Admin
1UP


Posts : 3270
XP : 9096
Join date : 2008-11-20

31 temmuz 2009 Empty
PostSubject: Re: 31 temmuz 2009   31 temmuz 2009 EmptySun Aug 09, 2009 9:54 pm

geç gelen oyun değerlendirmemi yazıyorum. hep aklımdaydı yazmak da, fırsat olamadı bir türlü.

bu arada can abi: hoş volkan zaten yazmış baya bir şey de, bu yazıyı ve devamında gelecek muhtemel yorumları okuyup okumamaya sen karar ver, zira spoiler içeriyor olabilir caleb'in olmadığı olaylarla ilgili. bir sonraki oyunun başında grup zaten oturur konuşur, onun zevkini kaçırmayalım. ben maksimum lezzet için bir sonraki oyundan sonra oku derim : )



ilk önce kendime diyemoğu olarak bu oyun için on üzerinden 5 verdim. bi önceki harrgrek oyununa 9 falan verirdim mesela ama bu oyunda kendimi pek beğenmedim. çok daha iyi hazırlayabilirdim, çok daha güzel edebilirdim oyunu.

fakat 'maceraya' hazırlık için ayırmayı planladığım zamanı, dağılan grup üyelerinin her birinin bu arada neler yaptığını düşünmek, karşılıklı konuşmak, yazışmak için kullandım (bu da aslında oyunun en güzel bölümlerinin ortaya çıkmasını sağladı bir yandan). valost'un tek başına dağlarda, yabanlarda ne yaptığını, yeni yoldaşı kedi ile kaderlerinin birleştirmesini volkan'la konuştuk, yazıştık. ubor'un tenser ile görüşmeye gidişini neredeyse internet üzerinden oynanan bir oyun gibi yürüttük -kader puanı kullanmalara kadar. parakoz'u grupla son görüşmesinin üzerinden geçen 6 ay boyunca vergilius ile ve vergilius'suz neler yaptığını alican'la konuştuk (alican ile ilgili daha sonra benim de yorumlarım olacak). hatta parakoz'un ubor'la karşılaşmasından sonra, oyun öncesinde olanları da neredeyse ayrıca oynadık.

çok faydalıymış grubu böyle ayırıp herkesin gruptan bağımsız kendi karakterlerine yoğunlaşmasını sağlamak. herkesin 'maceralardan' bağımsız olarak karakterinin o dünyada neler yapıyor olduğunun hikayesini düşünmesi, hatta bunu yazması hem karaktere çok daha karakter katıyor, hem de o dünyaya bağlıyor. bunu doğal olarak gerçek oyun esnasında çok fazla yapamıyoruz, halbuki en zevkli kısımlardan biri. ayrıca ben de dm olarak sizin karakterlerinizi aslında nasıl gördüğünüzü (ve dolaylı olarak nasıl bir oyun oynamak istediğinizi) görebiliyorum ki bunun faydaları anlatmakla bitmez.

durum böyle olunca oyunun en güzel kısımları grubun yeniden toplaşıp başlarından geçenleri paylaştığı bölümler oldu. ubor'un tek başınayken girdiği yeni işler valost'u kızdırsa hatta ona faydasız görünse de, haramilerin hikayesine öyle veya böyle yeni bir boyut kattığı (katacağı?) kesin. ayrıca ubor'un büyük büyücü tenser ile konuşmasından sonraki değişimini görmemek de mümkün değil (ve bence çok da eğlenceli). artık tenser ile aralarında nasıl bir görüşme geçti ise (bunu bir tek kendisi biliyor), ubor kara büyülerin yazılı olduğu scrolları kurcalamaz oldu! inanabiliyor musunuz? ayrıca eskiden olsa latron'u her fırsatta kara dilde konuşmaya ikna etmeye çalışacak olan ubor, şimdi her akşam ona bu 'yeteneğini' kullanmaması konusunda nasihat veriyor! fakir köylülere para vermesi bunların yanında küçük bir ubor deliliği olarak da görülebilir, değişimin işareti olarak da yorumlanabilir. eh, karakter değişimi/gelişimi olacaksa (bizzat D&D'nin ve greyhawk'ın yaratıcısı ernest gary gygax'ın ve ilk adını verdiği oğlu ernest'in oynattığı karakterlerden biri olan) büyük büyücü Tenser ile konuşmaktan iyi fırsat mı olur? eh, iyi ki Rary ile konuşmadı da diyebiliriz belki o zaman? caleb bu yeni ubor'u gördüğünde bakalım ne diyecek.

elmshire'daki muhabbetler zevkliydi. burada ubor ve valost'un kavgası dışında dikkati çeken, gizemli bir yangın, parakoz'un cepçilik yaparken ebelenmesi (sonrasında valost'un çabası, grubun önceki reputasyonu ve halflinglerin yufkayürekliliği sayesinde bir kaç tokatla götü kurtarması) ve bu haberi alan latron'un zavallı parakoz'u o korkunç lisan ile altına sıçırtması vardı. bir de latron'un misafirperver ailesi ve babasının oğluna 'sana verdiğim deftere yazıyor musun' diye sorması. ve tabii ki latron'un kabusları ve kurgan tepelerindeki zincirli iblis... hassirak nedense bu sefer gruba görünmemiş, mesajını iletmek için daha kapalı bir yol seçmişti.

greyhawk'da latron'un kaptanlara, valost'un ise kedi'ye eyyamı büyük eğlence oldu. kediye laf anlatamayan ranger'in hikayesi greyhawk liman mahallesinden çıkıp kimbilir hangi limanlarda anlatılıp duracak. sonraki gemi yolculuğu ve kaptan ile valost'un sarı yelkenler ile ilgili bilgilerini paylaşmaları ise ilginç bir nokta idi.

grubun gemiden indiği gün, bira festivalinin son gününe denk geldi. burada haftalardır tadı tuzu kalmamış olan latron, arkadaşlarının itip kaktırmasıyla crossford'da muhtemelen en büyük performanslarından birini gösterdi. latron, gece de grupilerinin saldırısına uğradı ve güzide oyunumuzda steaming springs'deki hamamdan sonra bir kez daha halfling seksi yaşandı. böylece biraz olsun kendisine gelebildi bard harami.

daha sonra grup 'asıl mekana' geldi. burada volkan'ın da dediği gibi enteresan ve kritik olan şey, valost'un daha bismillah demeden rahibenin gözünün içine bakarak, 'biz iblis peşindeyiz, daha önce de öldürdük, aha bunlar da soğuk demir kılınçlarımız' demesiydi. nereden bilsin valostcan, ubor tensere herşeyi anlatmış, valost kutsal rahibesine bunu söyleyecek tabii. bilgelik elmasını yiyen grup hep birlikte tanrıça ehlonna'nın varlığını hissettikleri gizemli bir rüya gördüler. bu artık başka bir yola girmiş gibi görünen ubor için yeni bir aydınlanma gibiydi. diğerleri ise rüyanın tohumlardan ve ağ oluşturmaktan bahseden kriptik kısmıyla daha çok ilgilenir gibi göründüler. sonrası grubu kurtarıcı gibi gören köylüleri organize ederek ve 'taş yanıyor mu?' 'yanıyor' şeklinde şişerek geçti. o rahibe (iblis?) (rahibe?) sonunda gözünü kan bürümüş valost'un çift kılıçlarıyla can verdi. ama taş hala yanıyor.

bu oyunun bir ilginç yanı da sadece tek bir kombat olmasıydı. caleb'in yokluğunun etkisiyle midir bilinmez, grup kombat olabilecek durumlardan ya uzak durdu, ya hiç girmedi. bu da ayrı bir zevk kattı bence. son büyük kombatta ise herkes olmazsa olmaz işler yaparak bu zor kombatı nispeten kolaylaştırdı. latron'un taze gelen silence'ı olmasa neler olacaktı hiç bilemiyoruz! bu büyünün gruba çook büyük katkısı olacağı şimdiden belli oldu. ubor'un dispel'i işe yaradı mı, çok görünür bir durum olmadıkça bilemiyoruz. ama fireball'ları olmasa da, grubun harrgrek'te çata çuta kestiği taşşaklı büyücüden aldığı magic missile wandı ile deli gibi hasar verdi ubor iblise. valost zaten önlerde koştu, iblisi üzerine çekti, parakoz'un ölümcül darbe aldığını görünce gözü döndü ve iblise 'critical' son darbeyi vuran oldu. parakoz ise elindeki kutsal pelor gürzü ile dikkati valost'ta olan iblisin ensesine beline vurdu sneak attackları. caleb'in yokluğunda damaj sıkıntısına çare oldu. fakat iblisin dikkatini üzerine çekince de kanlar içinde yerlere kapaklanması bir oldu çelimsiz hırsızın. neyse ki latron'da her yol olduğu gibi kutsal enerjiyi manipüle etme yeteneği de vardı da çok geç olmadan kendine gelebildi fukara.

herşey sakinleştikten sonra, ehlonna'nın görüntüsü valost'a 'siz yapmanız gerekeni yaptınız' dedi. ama bakalım bir ehlonna rahibesini öldürmek onu nasıl etkileyecek? gürzler baltalar eritildi, wand'lar kırıldı ama acaba o varlık tamamen yok oldu mu? taş hala yanıyor, hassirak'ın düşüncesi neydi ve tepkisi nasıl olacak? her yanından büyü enerjisi sızan, valost'un zoraki saatler geçirdiği o çürümüş dryad'ın ev bellediği kulenin sırrı ne? rahibesini kaybeden, kontun paralı askerlerinin kontrolü eline aldığı mardin tarlasına şimdi ne olacak?

göreceğiz. heh he...
Back to top Go down
http://fantastikortamlar.forumotion.com
caleb

caleb


Posts : 2328
XP : 7975
Join date : 2008-11-30

31 temmuz 2009 Empty
PostSubject: Re: 31 temmuz 2009   31 temmuz 2009 EmptyMon Aug 17, 2009 1:36 pm

hahaha olm bu baslik niye 31 agustos
benden mi bulasti yoksa gelecekte mi oynamaya basladiniz oyunlari benden habersiz
ehueheuhuehuhe
Back to top Go down
1UP
Admin
1UP


Posts : 3270
XP : 9096
Join date : 2008-11-20

31 temmuz 2009 Empty
PostSubject: Re: 31 temmuz 2009   31 temmuz 2009 EmptyMon Aug 17, 2009 1:47 pm

anaa hakkaten lan... hehehe...

edit: düzelttim başlığın ismini. beyinler amcıklamasın ilerleyen haftalarda : )
Back to top Go down
http://fantastikortamlar.forumotion.com
 
31 temmuz 2009
Back to top 
Page 1 of 1
 Similar topics
-
» 11 Temmuz 2009
» 31 Ocak 2009
» 23 temmuz 2010
» 3. Oyun (26 Temmuz 2013)
» 21 Haziran 2009

Permissions in this forum:You cannot reply to topics in this forum
Fantastik Ortamlar :: Oyun Değerlendirme :: Şen Haramiler-
Jump to: