gizemler ve soru işaretleriyle dolu bir oyunu daha geride bıraktık. caleb paşa'nın yokluğunda postu deldirmeden zor bir combatı kolaya çevirerek hayatta kalmayı başardık...
engin diyemoğlu yine üstün bir performansla, saatler süren bir oyunu idare etti. şahane oldu...
oyunun başı acayip zevkliydi. herkesin hikayesini anlattığı ve valost ile ubor'un atışıp birbirlerine kızdığı anlarda çok eğlendim ben. iki taraf da kendince haklıydı. ve karakterlere sadık kalıp oynadığımız için hem durumumuzu hatırladık hem de motivasyonlarımızı tazelemiş olduk.
elmshire kısmı bu açıdan güzel geçti.
role-play'i bereketli oldu. parakoz'un şuursuzca hırsızlık denemesi daha kötü sonuçlara yol açabilirdi. ucuz kurtardık ordan. o kısım da eğlenceliydi. parakoz'un duacı olması lazım valost'a... yoksa biz yola koyulurken o hapislerde kuru ekmek ve suyla karnını doyuruyo olabilirdi. yasaların vermediği cezayı latron amarran verdi ve sıçırttı çocuğu altına. parakoz ile ilgili görüş ve eleştirilerimi ve önerilerimi başka bir yazıya saklıyorum. ona laflar hazırladım.
latron o garip dili her kullandığında daha çok çöktü, her seferinde daha karanlık oldu. içinde kötü, karanlık bi şey büyüdü ve mert de bunu hissettirdi. pembe yanaklı neşeli hobbit zayıfladı, ne hallere düştü. o çirkin dili ilk duyduklarında valost'la ubor da yerlere yattı. kafaları karıncalandı. arkadaşlarının sağlığından endişeli bir şekilde, onu her fırsatta daha iyi hissettirmeye uğraşarak yola koyuldular.
latron'un anne ve babası latron'u endişeyle uğurladı. bakalım latron nasihatlerini tutup yazmaya geri dönecek mi? gerçi günlüğünün kayıp olduğunu bile fark etmedi daha ama
Greyhawk'a varıştan sonraki kedi manyaklığı da bambaşkaydı. liman mahallesinde büyük taşak oğlanı oldu valost. kedi gemiye binsin diye yapmadığı maymunluk kalmadı. hergün yerlere diz çöküp Kedi'ye yalvarmalar, bir elde çıngıraklı inekle gezmeler, Latron'un sürekli kaptanlarla eyyam yapması... büyük eğlenceydi. dördüncü günde sanırım ikna oldu vicdansız da bindik gemiye.
ben bi yandan Kedi'ye çevrenin verdiği tepkiyi ölçmeye çalıştım. insanların Kedi'yle gezen izciyi sadece biraz korkutucu bir gariplik olarak görmeleri hoşuma gitti. farklı yerlerde farklı tepkilerle karşılaşacağımız ve çeşitli sorunlar yaşayacağımız aşikar olsa da grup arkadaşlarımın Kedi'yi bir yük olarak değil yeni yol arkadaşı olarak benimsemeleri ve ona göre bir rotayı kabullenmeleri güzeldi.
bu kısımları görece olarak hızlı geçmiş olsak da dadından yinmedi. kaptanla sohbet muhabbet güzeldi. engin diyemoğlu'nun dünyanın genel gidişatı hakkında npcler üzerinden verdiği bilgi atmosfere büyük katkı sağlıyor, bunu da atlamayalım. kendisini tebrik edelim.
gemi yolculuğunun ardından geldiğimiz kasabada latron amarran şov vardı. ubor'un berbat sunumuyla dağıttığı valost'un Kedi'yle belirerek kaçırtığı kalabalık Latron Amarran'ın inanılmaz performansıyla geri döndü. O kadar şahane bir performanstı ki bu, "Şen Haramiler düşmanlarını götünden siker!" nakaratına teyzeler filan eşlik etti...
ardından grupiler latron'un yatağına sızdı.. (pompiş bakımından ne bereketli oyun oldu yahu!)
en sonunda iblisimizi avlayacağımız kasabaya ve büyük soru işaretine geldik... Mardin Tarlası?
ehlonna rahibesiyle konuştuk. muhabbet ettik ve genel bilgiler aldık. ama asıl fantastik olanı elma anıydı. elmayı yedikten sonra ehlonna'yı gördük... söylediklerinden anlam çıkardığımızda sanırım bazı şeyler için çok geçti ama onu yanımızda hissetmemiz bile yetti. ayrıca "haramiler" olarak iyi şeyler peşinde olduğumuzu da anlamış olduk. ehlonna yanımızdaydı.
ve bu sayede zincirleme olaylar gelişti. bu oyunda kilit noktalarda valost'un parmağı vardı, farkında olmadan hem de. ve bu çok eğlenceliydi. yine diyemin beceresini görüp alkışlıyoruz kendisini!
hızlı olarak anlatıyorum, şöyle ki;
ehlonna'yı gördükten sonra valost mutlu oldu ve bir o kadar da sarsıldı. inandığı tanrıçası kendisine gözükmüş, dağlarda gezerken ettiği duaları karşılık bulmuş ve içindeki şüpheler silinmişti. bu inançla gidip Ehlonna rahibesi Kinderly ile konuştu. ona yalan söylemeye içi el vermedi. kasabaya bir iblis öldürmek için geldiklerini açıkladı, daha önce iblis avladığını söyledi ve soğuk demirden yapılma yeni kılıçlarını gösterdi. yani bir şekilde iblise kendini ve arkadaşlarını açık etti. BÜYÜK MALLIK! Fakat bu sohbet sayesinde sonradan anlaşıldı ki Kinderly Valost'a Devrik Kule hakkında yalan söylemiş, 'gitmedim,' dediği halde bir yıl önce oraya gitmişti. Valost kasabada geçirdiği günler içinde büyük şüphe içindeydi ve bunu sadece Ubor'a açıkladı... Aslında iblisin rahibeyle bir bağlantısı olduğunu anlamış ama bunu söylemeye dili varmamıştı. Eğer Ehlonna'nın sözlerini zamanında anlamış olsaydı belki de her şey daha çabuk çözülecekti.
Ardından, Valost'un müthiş seks partneri bizim zavallı ve çirkin izcimizle gönül eğlendirdikten sonra onu dizlerine yatırıp severken olayları açıklayıverdi. Devrik Kule'de neler olduğunu ve geçen seneki operasyonu ve kimin oradan neler aldığını anlatınca mevzu çözülmüş oldu. Valost'un akılsızlığı sayesinde biçok ipucu elde edip hedefimizi bulmuş olduk.
son dövüş hikayesine girmeden birkaç şey daha ekleyelim;
kasabadaki halimiz, tavrımız süperdi. fırtınanın geleceğini anlayınca bütün köyü bir hana tıkıştırmamız, fırtınaya rağmen kasabada korkusuzca devriye gezmemiz, insanların bize güvenmesi, latron amarran'ın halkı sakinleştirmesi ve kont'un yamağına verdiği ayarla gönülleri bir kez daha fethetmesi "şen haramiler"in nasıl gerçek kahramanlar olduğunu gözler önüne serdi.
ayrıca; mal valost charm'ı yiyip kendini perinin kollarına attıktan sonra yapılan operasyon profesyonelceydi. bir ctu operasyonu daha izlemiş olduk, bunu da yapanlar anlatsın
ubor'daki değişim de inanılmazdı. role-play'i şahaneydi. dinsizin hakkından imansız gelir tabi... artık büyücü onu nasıl korkutup aklına girdiyse pamuk gibiydi. latron'a hediye vermeler, ehlonna'ya dualar, oearth bizim dünyamız, koruyalım sevelim, bir arada yaşıyoruz şeklinde demokrat söylemler beni benden aldı, öyle diyim. ubor kısa süren ayrılığımızda en çok düşünüp değişen adam olarak geri döndü.
ve son kombat!
parakoz'un sneak atakları, ubor'un magic missile wand'ı, latron'un sessizlik büyüsü ve valost'un iki kritik vuruşu iblisin ve rahibenin sonunu getirdi. akıllıca dövüştük ve kazandık. parakoz göt altına gidiveriyodu ama son anda o da kurtuldu.
ama ondan sonrası hiç akıllıca değildi. ubor imkansızı başardı ve iblisin asasını identify edemedi... sonra da kalktık kırdık asayı. ulan şimdi edemedin yarın edersin, bi dur di mi! gittik 3000 altınlık gürzü erittik, baltayı erittik. healing wand'ı kırdık. gerizekalı gibi uğraşıp durduk...
iblisi öldürdük ama taş ölmedi... ehlonna bir kez daha valost'a göründü ve içini rahatlattı. ama volkan'ın içi rahatlamadı... taş hala kırmızı arkadaşlar!