|
| 27 Şubat 2010 oturumu | |
| | Author | Message |
---|
1UP Admin
Posts : 3270 XP : 9096 Join date : 2008-11-20
| Subject: 27 Şubat 2010 oturumu Sun Feb 28, 2010 10:59 pm | |
| diğer tartışmayı MKvA Genel Değerlendirme başlığı altına aldım. o taraftan o konuya devam ederken buradan klasik oyun değerlendirmemizi yapabiliriz. - valost wrote:
- Ah o sleepler zamanında atılsaydı ben de mışıl mışıl uyuyodum şimdi. Ne oyun oldu be : )
| |
| | | ubor metenga
Posts : 1272 XP : 7054 Join date : 2008-11-21
| Subject: Re: 27 Şubat 2010 oturumu Mon Mar 01, 2010 12:03 am | |
| güzel oyundu vesselam. çok zevk aldığım kombatlardan biri yaşandı, arkadan arkaya kafamdakileri diğerlerine kabul ettirme konusunda elimden geleni yaptım. şarkılar söyledim güzel güzel (o konuya geleceğim:) bir tek oyun sonunda akreple olan köşe kapmacamızda biraz durgunlaştım, gerek yorgunluktan, gerekse elimden gelen pek bir şey olmadığından. öncelikle iz sürmede uzman biri olmamasının ceremesini çok çektik, çapsızca iz aradık ve bir yandan gücümüz yettiğince buldukta. fakat wanve gibi değiliz tabi... ilk girdiğimiz yol bizi gosu izci abilerin kucağına attı, o sorgulama olayları zevkli ve tırstırıcıydı. bi de böle durumlarda herhalde doğruyu söylemek çok yanlış olmasa gerek. yani çok sıçırtan bir işte değilse insan doğruyu söylemek en iyisi. gerçi bilemiyorum bi yandan başlangıçta ulan bunlar zent ajanı mı diye bi 3,5 attım. euuu paramızı çaldı o kaltak karı falan diye geveledik ama sonrasında öttük hemen. ya napacaadık, orratı farkettirmeden yakalamaları zaten gurubu acayip tırstıran bi durumdu. neyse sonradan bir bir anlattıktarahatladık. hatta bi şekil yol gösterici oldular bile diyebilirim marindayı bulma yolunda. bu arada yakalanma olayının evvelindeki kamp ateşi muhabbetide güzeldi ya, yapalım arada böle serbest şeyler. illa geçmiş anlatma olmayabilir. hatta benim planlarım var bir bard olarak. ateş çevres,nde hikaye anlatıcılığı rolüne bürünebilirim ilerleyen oyunlar. bunu konuşacağım ayrıca volkanla. neyse izcilerden sonra süper eğlendiğim bölüm başladı. 3 kişi dönelim diyo ama benim aklım entrikacı karıyı yakalamakta... başlangıçta tamam, demokrasi, kararlara saygı şeklinde hareket edip süper eyyamla diğer yol için ikna ettim corianın da desteğiyle. (burada şöle bi şey demem lazım: karakterin kafasında bir şey varsa bunu savunmalı. ha tabi nasıl benim strenktim boktan olduğundan, istesemde ağır bir şeyi kaldıramıyorsam; durumun gerektirdiği statların yüksek olması olayın yönünü etkiliyor. ama tineninde karizma hayvani e ne olacak şimdi? bence o durumda inat ve istek devreye giriyor. corianla benim karşımda inatla durabilseydi tinen belkide geri dönecektik. yola devam etmek çok önemliydi benim için ve sanırım yeterince ısrarcıydım) ya kim sölediydi "ulan bizim şarkımız sölenir" diye... o harika olaydı, süper etkili oldu yola devam etme hususunda. neyse, yanımızda nevalelerimizle kuzey doğu yoluna girdik. .. az gittik ve çapsız orkların komutanım feryatlarıyla uyandık (: ulan süperdi bu olay orrat önde biz arkada, tinen esir heheheh... neyse girdik torreğin çadırına. adam yakışıklı ve entel çıktı... yakışıklı ve entel bir half-ork 8/ sanırım bazı şeyleri insan çocukken farkediyor ve en doğal tepkiyi zaten hazırlıyor. orada bayılmam lazımdı lan benim baktım adam kahramanlık hikayeleri okuyo ammmannnn dedim insan olmak isteyen bir half-ork, ver gelsin kahramanlık şarkıları... ben biliyorumki buna benzer bir sahne kale duvarları arasında da yaşanmıştı. bir adam görünmez bir halde magic missile atmıştı kapılara : ) sıçtım bari duvarlara da sıvayayım. "charm atıyorum... olum anlar adam... kader puanı kullanıyorum..." orada benim bayılmam lazımdı lan... neyse düştük yollara yine, cebimizde halforkla yaptığımız anlaşma 2. sağdan döndük mağara yoluna. yenni yine çıktı tepelere fıtfıt, mata ok salladılar, yenni düştü 20 fiitten... neyse korka tırsa gittik mağara önüne ama bi türlü karar veremedik nası gircez diye. neyse heyecanlı yere gelelim aatlıyorum bunları. bi dünjya küfürleşme oldu orrat ile liderleri arasında tırsa tırsa ilerledik, bi yandan bi bok gözükmüyor... biraz çevremizi aydınlatıyor tinen, arada corianın yaptığı light i atıyoruz ileri... bayaa bi süre noluyo lan diye tırmaladıktan sonra corianın yarattığı illizyon köprüyü geçerken 4 tane denyo ork sallanıverdi aşşaaa... bir yandan orada ölümden döndük aslında. illizyon yerine içimizden birini düşürseler aşşaaa neler olurdu düşünün bakalım. artık akrebin saldırdığı bahtsız arkadaşa yardım için atlayıp yukarıdan yermiydik okları, yoksa hayat diye bırakıp kaçarmıydık orasını bilemiyorum... o illizyon çok pis hayat kurtardı. fakat sallanan denyo orklara ok atma faslı çok tiksindirdi beni. 3-4-8... yok vuramadın... ahan vurdum... du atam demıcı... 3-4.... peeeehhhh... kombatı zevkli yapan tiplerin yavaş yavaş süper ortaya çıkmalarıydı. önce bi gurup, ardından sağlam ork, ardından bi gurup daha, hemen ardından gosu half ork. tank orrat önden yaldır yaldır, sinsi yenni arkadan fıtfıt kesikesiverdiler. e tabi bizim sleepler yine sıçış oldu, 1 round da olan dalgayı hop diye yapıverdik yine. çok şey değişebilirdi o olayı doğru yapsak. bilmiyorum şimdi nası yazardık bu kombatı. kombat sonrası sanki süper dupdup ardındaki gevşeme halindeydi. gittik marindaya, öle adam gibi sorgulamadık, mağaraya bile bakınmadık ne var ne yok diye. böle bi dalga kafası şeklinde dolandık ortalıkta. akrep olayı, sandık olayı... onuda bu olayın kahramanlarından dinleyelim : ) koççu volkan, elcazına sağlık, kalemine bereket, npc ne kurban : ) | |
| | | caelumluna
Posts : 618 XP : 6442 Join date : 2008-12-16
| Subject: Re: 27 Şubat 2010 oturumu Mon Mar 01, 2010 5:43 pm | |
| Simdi de ozet goruntuler,
Bogazinizda kiliclar ve oklar dogrultulmus sekilde uyanmaniz cok bombaydi bence. Ulan birisi kacirsa oku ne sefillik olurdu ve nasil da karisirdi ortalik.
Baris'in sarkisini da unutmamak lazim, kim dedi hatirlamiyorum da Israil'de Hitler sarkisi soylemek gibi oldu ya, ne yaptigini farkedip durumu kurtarma cabasida takdire degerdi bence.
Can'in dusmesi (iki kere). Bazilari ogrenmiyor demek ki (bkz: fifa)
Simdi adini hatirlayamadim da, cok karizmatik bir elf vardi birde, DM izin verse, Bogazici koprusunu bile satardi size heralde. Acaba The Wire'daki Marlo Stanfield gibi ufak bir rolle baslayip, ilerde bir (drug) Lord olarak mi cikacak karsiniza? hehehe
Birde macin kirilma noktasini verelim, 54. dakika da Korian'in kopru'den gecme hilesi. Ondan sonra zaten oyunu rakip sahaya yikti MKvA ve 4-1 gibi cok rahat bir skorla aldi maci ve puan farkini korudu (simdi Bursalilar var, puan farkini 5'e cikartti demek yemedi). | |
| | | Latron
Posts : 1363 XP : 7081 Join date : 2008-11-20
| Subject: Re: 27 Şubat 2010 oturumu Tue Mar 02, 2010 12:35 pm | |
| Geride bıraktığımız oyunda ben hem Mert hem Orrath olarak biraz yorgunluk olsa da çok eğlendim. Bir defa oyunda herşey vardı. Kamp ateşi etrafında roleplay, sinsi gibi tuzağa düşmemiz, yanlış yönlere sapışımız ve geri dönüşümüz hakkında tartışma, geri döndüğümüzde Orrath'a komutanım diyen, kayalardan yuvarlanan ork, Volkan'ın o orku oynatırken gerçekten orka dönüşmesi, sonra pazarlıklar, eyyamlar, hatalar, ve misler gibi combat. Amacımıza en azından bir kısmıyla ulaşabildiğimiz ve öylece sonlandırdığımız bir frp gecesi.
Önce Orrath'ın nöbetteyken uyumadığını belirteyim. Oturuyordu, ve baltası kucağındaydı. Sağı solu gözetlemek için duyuları açıktı! Ancak arazinin yerlisi, işinin ehli adamların kılıcını boynunda hissettiğinde gözüne doğrultulmuş bir okla beraber "baltanı bırak" komutu geldi. Açık konuşayım o an gördüğüm iki adam vardı ve aklımdan OOOrrraaaattth diye bağırıp baltama davranmak ciddi ciddi geçti. Ama sonra Orrath'ın bir halfork olmasına rağmen yaşadığı kararsızlık ağır bastı. Harekete geçene kadar ince eleyip sık dokuyan, ama işe başladığında da durmayan bir kardeşimiz Orrath. Orada Volkan diyemin en sevdiği "delikanlı npc"ler gene karşımızda gideri yaptılar. ama işte delikanlı olduklarından kendilerince postayı koyup sonra bıraktılar. hatta yanımıza güzel yemeği verdiler. yollar hakkında sorduklarımıza cevap verdiler. bizde başladık tartışmaya. ilk etapta benim fikrim bu saatten sonra kızı yakalayamayacağımız şeklindeydi. Orrath direkt kaleye dönelim artık ne işimiz var burda diye fikrini öne sürdü. lakin genelde söylediklerinin gürültüye geldiği bir grup içerisinde olduğunu idrak etmiş olduğundan bi baktı binmiş ata kızın peşinde gidiyor.
Hep beraber geldikleri meydandan doğu tarafına doğru yol almaya başlamalarıyla, halfork Orrath'ın komutanlığa başlaması bir oldu zaten. Kafası karışan zavallı ork esas duruşunu bozmadan yaverliğe başlayıp, bizide "hadi bakalım gidiyoruz ama bi yere" diye peşinden sürükledi. biz lavuğu salak galiba zannederken o bizi şahane bi tuzağın ortasına sürükleseydi o zaman kim kime gülerdi bilmiyorum tabi. Bu arada Tinen hanımı esir bu diye arkaya çeken kimdi hatırlamadım ama güzel bir hamleydi baya o da. Velhasıl geldik Orrath efendinin hiç beklemediği bir anda karşısına çıkan beklenmedik karaktere. Yakışıklı, entellektüel, kitap okuyan bir Half-Orc kendilerine düşmanca davranmıyor, düzgünce laf anlatmaya çalışıyor, ama bi anda kahramanlık şarkılarına maruz kalıp bir de üstüne charm yiyor. Yuh! Neyseki bir şekilde onunlada anlaşıp, kelle ve sandık sözünü verip yolu öğrenip kızın peşine devam ediyoruz. Ama Orrath o abiden belkide olması gerekenden fazla etkileniyor. Verdiği sözü tutmak için elinden geleni yapıyor. Geri dönüp fırsatı olursa onu daha iyi tanımak istiyor. Okuduğu kitapları düşünüyor, neden okuduğunu anlamaya çalışıyor. Elleri kanlı ama bir umut var!
Yhenni'nin taşlarda duvarlarda sinsiliği ve takibile geldik mağaranın girişine. (Tabi Can'ın atamadığı zarlar neticesinde müteakip defalar kayalardan düşüp ağzını burnunu kırdığınıda es geçmeyelim) O mağaranın girişinde yaptığımız tartışma, aklımıza gelen fikirler, daha önce bazı oyunlarda başımıza gelen, uğraşıp uğraşıp bir sonuç elde edemediğimiz, dakikalarımızı yiyen çabalarımızı hatırlattı bana. biraz girelim, taş atalım, ses edelim, çıkanı öldürelim, burda pozisyon alalım, ateş yakalım, duman çıkartalım gibi fikirler tartışılıyor, bir ikisi hayata geçiriliyor ama sonuçta mevzuyu tam bilemediğimiz için hepsi boş kalıyor. O mağarada adamlar nerede, nasıl saklanmış, içerisi ne kadar büyük? Hadi biz akıllıyız dışarda tuzak kurduk, onlar bizim geldiğimizi gördü mü, yerler mi? Yani tamam bizim istediğimiz dışarıdaki tuzağa gelsinler, onlarında istediği biz asıl tuzağı içerde kurduk esas onlar gelsinler. Şimdi bu durumda adamların mekanını basan biz olduğumuz için girmekten fazla bir seçenek kalmıyor bi yerde. Zaten coğrafya ork coğrafyası, oraya kadar gitmişiz, orklar bizim orda olduğumuzu öğrendikleri anda zaten teşkilatı içerde hazır etmişler.
Neyse bi şekilde eyyam goygoy biz içeri girdik. küfür kıyamet analar avratlar havalarda uçuştu. biz yavaş yavaş o ilk açıklığa geldik. zaten o tutunacak yeri olmayan köprüyü gördüğümüzde hah dedim ben bi. burda barraklar çıkacak şimdi bi şekilde. o ara marifetli korian marifetini gösterdi, bir büyü ile olayı muhteşem bi şekilde çözdü. yani çözdü dediysem işimizi kolaylaştırdı. arkasından Orrath baltasını eline aldı tabi. Yediği darbelere aldırış etmeden çift vurdu tek saydı, kelle aldı, cana kıydı. Tinen'in atla emri ve sleeplerin orkları yerlere yatırması neticesinde gene kritik bir kombatı ölü vermeden atlattık. İki defa crit yedik ama fortitudeları sağlam attık şükür. Bide Orrath baltasını pek etkili kullandı bu sefer. Damajlarda şansı hep yanındaydı. Sonrasında kızla konuşma faslını konuşanlar anlatsın, ben onunda acılarına bir son verdim. Verdiğim kelle sözlerini tutmaya kararlıydım. Ve verdiğim sandık sözünü tutmaya da.
Aşağıda suyun içinde akrep midir ne idüğü belirsiz bi alet var. Ama sandıkta orda. Bi baktım bizimkiler sandığı boşver yea, gelsinler işte burda sandık diye gev gev konuşmaya başladılar. Normalde Orrath fazla siklemez sandık mandık ama bu sefer olay başka. O sandık oradan alınacak. Nasıl olur nasıl biter, işte iplerimiz var, inelim, sarkıtalım derken baktım muhabbet uzuyor dedim ben iniyorum. Cesetleri öbür taraftan atma planı başta mantıklıydı çok. İbne akrep oraya gider bende sinsi gibi hoop sandığı alıalıveririm dedim. sonra çıktı, bi kararsız kaldı, Volkan napıyosun dedi, orda sessizce hiç hareket etmeden duruyorum deseydim acaba öbür tarafa hareketlenir miydi bilemiyorum ama götüm yemedi, dedim bırakıyorum sandığı koşuyorum aq. Can havliyle ipe tutundum çıktım. sonra nasıl olur nasıl biter derken Tinen'in muhteşem planı ortaya çıktı. Summon ahtapot! Bir frp grubu macerasında başka nerde ahtapot summon edicen abi, ver gelsin dedik tadını çıkartalım. Dedik dedik ama ben indim aşağı ipten, bi baktım Tinen'in ağzı yamulmuş "eeüü yetişmiyür oraya" diyor. lan nası yetişmiyo? akrep çıktı piyasaya, la havle! Yhenni köprünün üstünde kılıcını iki eliyle kavramış bi aksilik olursa kaderine sığınıp aşağıya atlamak üzere hazır, Orrath koşmuş sandığı kucaklamış homurdana homurdana ipe koşuyor, Tinen ilerleyip meşhur ahtapotu çağırmış getirmiş. Ahtapot onu oyalar dedik, iyimsermişiz, caart diye kolu bacağı koptu. Ama olsun gene bi 5-10 saniye kazandırdı Orrath efendiye, o da o arada tırmanıverdi zaten.
Böylece pis orkların canlarına kıydık, kelleleri aldık, sandığı hoplattık. oyunun bu kısımını bitirdik. Şimdi Orrath'ın görevi o sandığı kurcalatmadan geri götürmek. Maceraya atıldığımızdan beri ilk defa bir amacı var. Ve amacı olan bir Orrath sandığınızdan daha tehlikeli olabilir! | |
| | | | 27 Şubat 2010 oturumu | |
|
Similar topics | |
|
| Permissions in this forum: | You cannot reply to topics in this forum
| |
| |
| |