Fantastik Ortamlar
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
HomeHome  SearchSearch  Latest imagesLatest images  RegisterRegister  Log inLog in  

 

 3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun)

Go down 
5 posters
AuthorMessage
ubor metenga

ubor metenga


Posts : 1272
XP : 7058
Join date : 2008-11-21

3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun) Empty
PostSubject: 3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun)   3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun) EmptyThu Sep 03, 2009 6:17 pm

an itibariyle corian ve wanvenin liderlik kavgasıyla şenlenmiş, ulan ne zik yapacaz şimdi diye düşündüren oyun (çok pis ekşi sözlük yazarıyım bre!)
Back to top Go down
valost

valost


Posts : 2847
XP : 8588
Join date : 2008-11-20

3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun) Empty
PostSubject: Re: 3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun)   3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun) EmptyFri Sep 04, 2009 1:43 am

barış çok kısa ama manalı bi giriş yapmış Smile ben devam ediyim...

çok kombat ağırlıklı bi oyun oldu bu. böyle olacağını biliyodum ama oyunlarımızın güzelliği işte burada; yukarıya çıkıp kapıyı tutacağınızı, saatler süren bi kombata imza atacağımızı tahmin etmiyodum, ama şahane altından kalktınız tebrik ediyorum...

benim bi tanecik npc'lerimi öldürmeyi başardınız yine... sizi gören ölüyo, bi lannet yanınızda hayatta, tymora ona uzun ömür versin Smile

ilk olarak;
halen taze bi diyem olduğum için bi maruzatımı aktarıyım, sonuçta siz deneyimli oyuncularsınız, anlarsınız: kombatların bir kısmı yavaş geçiyor, özellikle başları... sizinle alakalı değil, benimle alakalı tabi ki... bi dünya parametre giriyor işin içine, sürprizler oluyor, hepsini halletmeye çalışıyorum, sağolsun engin çok yardımcı oluyor diyemlik deneyimiyle ama hala iyi bi hızla toparlayamıyorum... ben bilgisayara başımı çevirip bi şeyler aramaya başlıyorum, biraz zaman geçiyor ve arka tarafta oyunla çok alakasız çok başka bi muhabbet dönmeye başlayınca ben de panik yapıyorum oyundan kopuyosunuz diye, siz koptukça ben de kopuyorum, çünkü duyuyorum konuşulanları ve iyice acele ediyorum, ki bu da hepimizin oyun zevkini düşüren bi şey oluyor. ben oyuna geri döndüğüm zaman sizi de geri döndürmek için ekstra çaba harcıyorum.

ilerleyen zamanlarda ben elbette daha hızlı olucam, kombatlarda başınızdan balta, yüreğinizden korku eksik olmayacak Smile o zamana kadar daha konsantre idare edelim...

bunun dışında, kombatlar dışında role-play'ler lezizdi... böyle kılıçlı tokatlı oyuna bu kadar role-play sığması şahaneydi... misal:
zavallı, kafası dağılmış lannet'e azıcık yardım ettiniz, o kadar yardım istedi, eyyam yaptınız bizde şurup yok, büyü yok diye... Smile
o yine de şuncacık canıyla -merakı ve sonucunda gelen göt korkusuyla- aslanlar gibi dövüştü...

korian ve wanve birbirine girdi, kim daha marifetli diye... wanve burası şehir, köy, kasaba değil, orman! ben daha marifetliyim, dedi... korian marifet mekanla değişmez, içtedir, dedi...

ki bu tartışmanın sebebi, hathol'un lauriel'e haber vermek üzere ayrılmak istemesiydi... mükemmel bi ikilemdi bence... herkes o anda dilediğini yaptı...

aynı mevzu üzerinden gidersek, yhenni konuyla ilgli eyyamını yaptı. olabildiğince arada kalıp -tıpkı bi başka girişimci lannet gibi- yolunu bulmaya çalıştı... rahibe ise başta suskun kaldığı durumun bedelini ödemeye kararlı duruşuyla herhalde en büyük çelişkide kalan karakter oldu... korian'ın ikna çabalarına karşı koydu... bakalım neler olacak ileride!

benim gözüme çarpan bi diğer nokta ise, orrath ve wanve'nin bi fikir ayrılığından doğan görece ayrılışı oldu... bunca zamandır birbirinin peşinden ayrılmayan, baba-oğul gibi gezen elf ve half-orc bu oyun sonunda birbirlerinin selametini düşünmeden ayrıldılar... ha wanve, görmüştür zaten, Orrath uçanı kaçanı vurur, döver herkesi... Orrath da rencır elfi tanıyo yıllardır, her zaman yolunu bilir diye...
ama bilemem, benim gördüğüm bu baba-oğul bağının zayıflamasıydı...

son bi eleştiri yapayım oyunculara ve kendime. Ciddi bi eleştiri bu!
daha rahat ve zevkli bi oyun oynamamız için eski karakterlerimizin davranışlarını bi kenara koymamız gerekiyor. hepimizin.

wanve iyi bi rencır olarak devam ediyor yoluna ama korian'la yaptığı tartışma başka bi tartışmaya dönüştü... o önceki rencırdan başka birini gördük bu oyunun bi kısmında(ki ubor'a benziyordu tarzı)...

yhenni gücünü ve ölçüsünü bilmeden koca ogre'ye tırmanmaya çalıştı ve ölebilirdi(ki bu caleb tarzı açık ara)...

orrath, her vurduğunu ıskalamasına ve dayak yemesine rağmen bi türlü kızmadı, rage'e girrmedi. o bi önceki oyunlarda gördüğümüz "ben zikerim herkezi" tarzını görmedik. gözleri kırmızı olmadı. rage bi yandan öyle bi şey ya, adı üstünde... (ki bu hesap kitap da latron'un tarzıdır)...

kendime diyeceğim de, hathol'da görülen valost izleridir... gerçi bi önceki oyunda da öyleydi abi, az konuşsaydınız anlatırdı size bi sürü şey, arada bi denedi gürültüye geldi Smile ama o inatçılık ve gözünün dönmesi ve geri dönmemesini valost'a da aynen uyarlayabiliriz...

bu durumda keyla'dan bambaşka bi karakter çizmeyi başaran selen'i öpüyorum ben... bi de taze oyuncu marifetli engin'i Smile

ek olarak, aklınızda şüphe kalmasın; oyun boyunca size saati sordum... lauriel'in geliş zamanı vardı... onu bekliyo olsanız da, kombatta olsanız da Lauriel, o anda orada olacaktı... randevusuna dakikasında geldi ama bu kadar zamanında geleceğini hiç düşünmemiştim Smile

son olarak, masada oynamak güzelmiş!

herkesin zar atan ellerine, oyunu kuran ağızlarına, kardeşler apartmanına gelen ayaklarına sağlık...
Back to top Go down
Latron

Latron


Posts : 1363
XP : 7085
Join date : 2008-11-20

3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun) Empty
PostSubject: Re: 3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun)   3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun) EmptyFri Sep 04, 2009 7:37 am

evet gene türlü maceralarla dolu bir oyunu geride bıraktık. bir takım enayilikler, bazı şanslar, bazı şanssızlıklar derken gene orkların ortasından sağ salim çıktık.

şimdi Volkan diyemimizin belirttiği combat içinde vakit kaybetmesi, bilgisayar sekmeleri arasında yitmesi, bizim o ara fırsattan istifade hemen goygoya başlamamız bir endişe oluşturmuş. ben kendi adıma combat ortasında konuyu dağıtıp goygoy yapsak bile hemen geri dönüp adapte olabiliyorum. lan napıyoduk nerdeydik demiyorum. benim oyundan kopmam için aklıma bişeylerin takılması lazım. yani volkan'cım sen telaş etme o kadar. mis gibi oynuyoruz. sen zaten zamanla hem alışırsın hemde yeni keşfedilen printer teknolojisini kullanmaya başlarsan iyi olur. kağıtlardan çıtır çıtır notlarına bakar oynatırsın.

oyun içi diğer dinamiklere gelirsek;

şimdi bir defa bizim kaleye gelirken bütün motivasyonumuz bir an önce varmak üstüne kuruluydu. güneşi kasabaya kendimizin götürmemesi, yolda yorgun olduğumuz halde sadece 3 saat uyumamız, bunun için büyülerden fedakarlık yapmamız, paldır küldür kaleye varıp içerdekiler mevzuya uyanmadan, alarmlar çalmadan neler yapabileceğimize bakmak içindi. yani biz o aceleden vazgeçseydik zaten başka bir motivasyonla başka bir şekilde hareket ederdik. ama grubun öncelikli olayı o oluverdi. Peki grubumuzun olayı buyken kale surlarının dibine geldiğimizde ne oldu? lauriel'in kaleye doğru gelmekte olduğunu öğrenmiştik. sağolsun npc'lerimizde lauriel gelirse direkt dalar, alarm malarm dinlemez diye konuşmaktan geri kalmamıştı. e biz o alarm çalmasın diye bunca zahmete katlanmışız, yollarda sefil olmuşuz iyi kötü oraya kadar gelmişiz böyle bir riske girmenin ne manası var bir önlem alalım fikri çıktı. burada en kritik mevzu lannet'in lauriel'in yolunu gözlemek için geliş yoluna gidip bekleme fikrini kabul etmemesi oldu. Volkan bey burada kendine yaptığı eleştiride biraz haklı olabilir, zira npc'lerin hiç geri vites yapmaması kalbimizdeki Valost'un anılarını canlandırdı. yani Hathol'un bu kadar fazla gider yapmasına anlam veremedim. Tabi Hathol gider yapmaya başladığında daha biz kendi içimizde ne yapmamız gerektiğini bilemez pozisyonda olduğumuz için adamın da sabrı taştı, gidiyorum lan ben dedi. Bizde bize yardım etmek için görev almış disiplinli bir askerin daha uyumlu olmasını beklerken lider adaylarımızın kapışmasını izledik. (hehehehehe)

Orrath'ın o sırada Korian'ın söylediklerine hak verip aklının karışması Wanve'nin sinirlenip estirdiği rüzgara kapılmasına engel oldu. Ha Wanve Hathol'un fiziksel müdehalesine maruz kalsaydı işler değişecekti muhtemelen orası ayrı. Ama Orrath'ı, her çıkan tartışmada Wanve'nin karşısındaki adamın karşısına dikilmeceli oynatmaya niyetim yok. Mevzu silahlara sarılmaya gelirse o zaman bildiğim işi yapar, Wanve'nin saflarına geçerim ama neticede Orrath'ında Intelligence'ı doğru ve yanlışa kendi içerisinde karar vermeye yetiyor. Lakin oyununda sonunda Wanve ile yolların ayrılmasının sebebi öncesinde yaşanılan fikir ayrılığı değildi. İyi kötü bi belalara girip çıktığı grubundan iki kişinin selametini barbarlıktan arta kalan yüreğinde düşünüp koruma içgüdüsüydü. Orrath, (başına bela gelmezse) Korian ve Yhenni onunla gelir gelmez bilmiyoruz ama yarım saat bi saat sonra kaleden ayrılıp önden hareket eden grubun peşinden kasabaya gitmek üzere harekete geçecektir. Ama elf ve half-orc arasındaki bu mekaniği oynadıkça daha netleştiririz ilerde.

Şimdi de Volkan Bey'in eleştirilerine gelelim. Bir defa kendi adıma şu eleştiriyi kabul ediyorum, oyunun bazı yerlerinde Latron sürekli peşimdeydi. İbne hobbit, üstünde ne silah taşıdığı ne bişey yaptığı için yedek diye rahatlıkla alabileceğim Great-Axe'ı orda bıraktım. halbuki sen bir barbar olarak orclarla ve kimbilir türlü nelerle dolu bir kaleye gidiyorsun. başına ne geleceği belli değil, al sırtına koy bulunsun mna koyayım. Yok işte orda hobbitliğim tuttu bıraktım. Sonrası malum, yerde yeşil jöle gibi bişey gördüm, aha! diye dürttüm, balta gitti. kaldık kılıçlara. Bütün ıskalamalarıma rağmen rage'e girmeyişimde de sanırım volkan diyem haklı. Ama orda Orrath'tan ziyade Mert Oktay rage'e giriyordu nerdeyse. Ancak şunuda itiraf edeyim (ki zaten oyun içinde diyeme ettim), yaptığım küçük hesap rage e girince ac'ye -2 geliyor ve karşımda vuruşunlarından zar zor kurtulduğum bir Ogre var şeklindeydi. Yani rage e girip ogre'nin sopayı kafaya yeseydim muhtemelen sonum fena olacaktı. ha bunu bu şekilde hesaplı kitaplı yapmak yanlış elbette ama can pazarı ulan! Aslında bu mantığı Orrath'a da uyarlayabiliriz belki. Sinirlendiği zaman kontrolünü kaybettiğini biliyor ve en azından karşısında Ogre varken olabildiğince ihtiyatlı olması gerektiğinin farkında olabilir. Çokta saçma değil bu şekliylede.

Nihayet oyunun sonunda Hathol'un kesik boğazı ve onunla ne yapmamız gerektiği konusunda yaşadığımız küçük fikir alışverişine geldik. O esnada zaman zaman farklı fikirler dillendirdiysek de, sonunda sanırım yiyemiyeceğimiz yarrağın altına yatmamaya karar verip doğru olanı yapmayı seçtik. Ha diğer oyunda ne olur, Korian efendi kasabaya döner mi dönmez mi oralarını bilmem. Ayrıca gelmek bilmeyen Lauriel'e de teessüflerimi bildiriyorum. Bugün bir Hathol öldüyse bu Lauriel'in kişisel hırsı yüzündendir. Arkadaşım sen almışsın güneşini git kasabana otur. Nedir yani ne geliyorsun onca yolu. İlla orc öldürüp kahraman mı olacaksın ya. Al amına koyayım gitti aslan gibi Hathol kim verecek bunun hesabını şimdi? Biz vericez mal gibi. Ne diye, hanfendi kahramanlık peşinde koştu diye. Bunlar küçük hesaplar Lauriel, bunlar küçük hesaplar! Lütfen bundan sonra daha olgun davranıp, yapılan plana uy!
Back to top Go down
caleb

caleb


Posts : 2328
XP : 7979
Join date : 2008-11-30

3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun) Empty
PostSubject: Re: 3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun)   3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun) EmptyFri Sep 04, 2009 10:27 am

: )

abi sabah erken kalktım. nispeten kendime göre, 9'da. öyle alarm falan da kurmamıştım; bi açtım gözlerimi, baya almış gibiyim uykumu (burada ufak bir düşünce: bu frp seanslarının etkisi olabilir böyle uykumu iyi almamda. kafa fantastikle öyle bir doluyor ki, düşünecek manyaklık kalmıyor resmen. önceki oyunlar sonrasında da genel olarak uykumu hep iyi aldığımı hatırlıyorum. [aklıma süper bir tişört fikri geldi: ilaç kutusu tasarımlı bir tişört, ilaç ismi fontuyla FRP yazıyo, altına da "sağlıklı uyku için haftada bir kere alınız" yazıyo, ehehehe]) neyse, hemen kalkıp bi kahve koydum, sonra da oturdum gre sorularının başına. çözüyorum falan, çözemiyorum da tabii, kelime ezberliyorum bilmem ne, sonra aklıma geldi, la dur dedim forumlara bişey düşmüş mü? bir de ne göreyim, misçik gibi yorumlar gelmiş bile. F, R ve P'nin G, R ve E'yi sneak attack'larla anında alaşağı ediverdiği bir andı bu. bastım hemen başlığa; ama sonra içimdeki küçük çalışkan sayko dedi ki, canciğim devam et sen şimdi çalışmaya, daha kahvaltı da etmedin, şu saate kadar çalış, annenle mis gibi kahvaltını et, ilk sigaranı yak, sonra o zevkle dönenerek okursun yazıları. ben de dedim ki, tamam ulan küçük sayko! öyle yapıcam! ve şu anda bu satırları ilk sigaramın ardından yazıyorum ey Volkan Diyemoğlu ve MKvA [mortal kombat vs avatar yani ehehehe].

öncelikle, volkan diem'e doğrudan, içten bir helal olsun. toy ve bir türlü potansiyelini açığa çıkaramamış bir mülayim erdem'den ziyade, genç ve sürekli daha iyiyi hedefleyen bir arda turan olgunluğunda kotarıyor her seferinde oyunu. teknik aksaklıklar oluyo arada elbette, yine olur, hiç önemli değil bence. önemli olan dm'lik ruhunu süper bir şekilde üstüne giymiş olması. çok uğraşıyor zaten belli, çok da yoruluyor. ellerine, ağzına sağlık. ben genel olarak harika vakit geçirdim MKvA'nın parçası olarak, Faerun'da. bu noktada, latron'un o oyunun arada durduğu noktalardaki muhabbetler için söyledikleri benim için de geçerli. ben de hemen oyuna dönebilecek durumda oluyorum. hatta o ufak boşluklar falan kombatın ya da koşturmacanın yoğunluğundan bir nefes almayı sağlıyor 30 saniye için olsa bile. o bakımdan volkan'ın içi rahat olsun. ha derse ki, benim konsantrasyonum bozuluyor kardeşim, o ayrı; ona göre ayarlarım ben de kendimi.

bu oyun seansına gelecek olursak. ben harbi eğlendim çok. ortamlar gözümde çok güzel canlandı. ağaçlıklardan bir anda uzun sazlıklar vs arasına çıkışımız, kulelerden tırmanıp sağı solu kolaçan edişimiz, kalenin önündeki grup içimsi kapışma, hepsi ayrı ayrı güzel şeylerdi bence. eski tip oyunlar gibi tadlar veren o yerdeki yeşil asidimsi şey falan, sonra orkların saldırı beklediği yer, ballistanın kurulu duruyor olması hep o kalenin gözümde süper canlanmasını sağladı. eline sağlık diyem, harbi : ) ancak, lannet ve hathol'un oyunda ağırlığı biraz fazla gibi geldi bana açıkçası. ikisinin de yardımlarına saygım sonsuz; volkan karakterleri -özellikle de lannet'i- çok iyi oynatıyor, o ayrı. ama sanki biraz kendi kendimize olsak daha iyi olur gibi geliyor bana. senaryonun kendisinde bir şekilde bu karakterler ya da diyemin seçimiyle yaratılacak karakterlere bırakılan kasti boşluklar yine böyle büyükse, ona bir şey diyemem elbette. lannet olmasa şurdan kurtulamazdık, burda başımıza taş düşerdi, olabilir. ama yine de asıl grup olarak bunlarla karşı karşıya kalmak daha zevkli geliyor bana. bundan tamamen alakasız olarak: lannet'in bir şekilde iki dakika olsun beklememeyi kabul etmemesine ben de anlam veremedim. sonuçta herifin hali iyi değil, aslanlar gibi savaşıp iki orku gebertmiş, büyük kan kaybetmiş. bizde olmayan iyileştirici bir şeyi veremiyoruz, çünkü yok; e, laurel'i beklese hem muhtemelen yanında bir iksir, bandaj bir şey alabilecek ondan, hem de genel olarak -bize yardım etmek için peşimizden geldiğini söylediğini hatırlıyorum- bize de hayrı büyük olacaktı, hem de laurel'i aldığı gibi yine sevdiği macera merak ortamlarına da akabilecekti. yanlış anlaşılmasın, burada niyetim diyemin her hikmetini sorgulamak değil, fikrimi söylüyorum sadece.

bizim gruba gelecek olursak. unutmayalım ki baya yeni oluşan bir grubuz. grup içi kimyanın oluşmasından bahsediyorum. dolayısıyla bu çıkan aksaklıklar, anlaşmazlıklar ya da anında karar verememeler bana çok normal ve hatta süper geliyor, öyle diyeyim. korian zaten süper karakter, çok tatlı tatlı sakin gidiyor. korkutucu bir kararlılığı da var bi yandan. zevkli çok tanık olması. ayrıca, korian ve onun aracılığıyla engin kader puanı'nın harika bir kullanımını da oyuna olabildiğince organik bağlantılı bir şekilde gösterdi. sleep olayı harikaydı. tinen'in rahibeliği de öyle, içerde bi yerdeki o demir soğukkanlılığı, dindarlığı ama aynı zamanda bunların engellemediği pratik aklın uygulanışını görmek çok eğlenceli. wanve'yle latron da ayrı ekol, ilginç tipler. bu oyunda önceki iki oyuna nispeten aralarındaki baba oğul muhabbeti biraz daha az gibiydi bence de hakkaten, ama bir yandan kombattan kovalamacaya oradan oraya korkuyla koşuştuğumuzu da unutmamak lazım. yoksa wanve'nin arada yolu kaybetse de o mantıklı ranger'lığı, kombatlarda resmen hayatlarımızı kurtaran krit'leri, orrath'in gözünü kırpmadan ogre'a saldırdıkça saldırması kral olaylardı. yhenni de kendince yavaş yavaş oturuyor karakterinin içine, üzerine, her neyse. genel olarak önceki iki oyuna göre daha akıllı kullandı kişiliğine, karakterine uygun özellikleri, yeteneklerini. en azından bana öyle geldi ya da. sevmeye başladım herifi baya baya. yhenni'ye gelmişken söyleyeyim: volkan'ın yhenni'nin ogre'ın üzerine zıplamaya çalışmasının açık ara caleb'lik bir hareket olduğu eleştirisine hiç katılmıyorum. evet, caleb de yapmaya kalkmıştı, başarmıştı da. ama sonra herifin ayaklarına düşüvermişti saldırmaya çalışırken üzerinde duramadığı için. benim o zaman caleb'e o hareketi yaptırmaya çalışırkenki düşüncem caleb'in gücünden değil, denizcilikten gelen bin türlü fırtınada direk tepelerinde yelken sökmesinden falan kazandığı acrobacy'si, climb'indan kaynaklanıyordu. yhenni'nin bunu yapmaya kalkışması da yine gücüne değil, duvarlara tırmanmaktan, çatılarda gezmekten, tuzakların üstünden zıplamaktan kazandığı dex'ine, acrobacy'sine, climb'ina güvendiği içindi. lotr'da legolas'in fûl'ün tepesine tırmanıvermesinin benzeri gibi, diyeyim, ki aklımda da baya o tarz bir şey vardı. ya da örümcek adam'ın hulk'la eski kapışmaları gibi. niyetim de tepesine tırmanmayı becerebilseydim, caleb gibi ogre'ın kesmeye çalışmak değil, sinsi yhenni ekolü silahını düşürmeye çalışmaktı : ) karar verdiğimde cmb cmd dinamikleri aklımda yoktu açıkçası, eski hareketi acrobacy/climb vs'yle yaptığımı düşünerek; bu iki dinamik önüme geldiğinde de vazgeçmek istemedim. sonuçta kombatta karar vermiştim bir kere. büyük sıçışla sonuçlandı, geçmiş olsun. ama kafaya zopayı yiyen bedenen de ruhen de yhenni'dir, caleb değil, ehehehe.

ha, son olarak, bu raund hesabı tutma işi zormuş lan. bi yandan ne yapacağını düşün, bi yandan sırayı tut. arada benim bu toyluğumdan kaynaklanan aksaklıklar oldu, kusuruma bakmayın lütfen.

benim diyeceklerim şimdilik bu kadar. şaka maka, burada da başka bir dünya kuruluyor yavaş yavaş. insanı heyecanlandırıyor resmen. o yüzden emeği geçen herkesin yanaklarından teker teker öpüyorum. volkan'a da ayrıca misçik gibi demlediği çayları için. o poşetlerle ne güzel oluyomuş lan öyle.
Back to top Go down
ubor metenga

ubor metenga


Posts : 1272
XP : 7058
Join date : 2008-11-21

3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun) Empty
PostSubject: Re: 3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun)   3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun) EmptyFri Sep 04, 2009 1:56 pm

mal gibi şarjı volkanda unutmam nedeniyle kısa yazmak durumundayım. 30 dakikalık şarj var affraid

öncelikle volkan, gönlünü ferah tut. oyun içinde "allah oyun kopuyo" hezeanlarının farkına vardım ama müsterii ol. oyun süper tadında gidiyor. mekanikten kaynaklı yavaşlamaları hepimiz normal karşılıyoruz ve bunun düzelmesi için zaman lazım.

sanırım biraz fazla abartıyoruz şu karakter bunu böle yapmalı şöle apmalı diye. sırf bu adam bunu böle yapar mı diye düşünerek bazen hiç yapılmayacak hareketler yapılıp daha büyük sıçış olabiliyor. daha fazla relax-sükunet...

asıl diyeceğim ise oyun içi tartışmaların toprak üzerindeki karakterlere yansıması. yani enginde bende gerildik sanrım yağmurdereli ve diri biraderler olarak. daha evvelde örneklerini görmüştüm. sonraki 1 saat bu gerginliği üzerimden atmak için asırı kasışl geçti ve hiçbirşey anlamadım. karaktere döneyim. wanve bir "ELF", ormanda büyümüş. elfler arasında bile uyumsuz biri diye düşünüyorum.adam öle tek tabanca takılmış. daha 1 haftadır takıldığı tiplerden "lider mi olmak istiyon", "bi lider olmalı" gibi laflar duyarsa delirir. sadece wanve değil, düşünürsek daha birlikte hareket etmelerinin çok geçerli sebebi olmayan herkez delirir böle bi durumda. bu kendiliğinden oluşacak bir şeydir. bunu sürdürerek bir hırsı devam ettiğimi zannetmeyin. sadece böyle bir durumu hatalı buluyorum.

baba oğul mevzusu ise biraz daha farklılaştı oynadıkça. ben "oğlummmm" , "babacıımmm" gibi bir karakter istemediğime karar verdim. sanırım mertte bu önde düşünüyor konuşmasakta. kafa karışıklığı normal, ilk fırsatta geçmişleri yazmamız lazım. geçmiş olmadan karakter motivasyonuda sağlanamıyor. kendime olan eleştirilerimi yazmadım sanmayın, şarjım bitiyo lannnn! 16 dakika kaldı Neutral

sevgi-saygı
Back to top Go down
valost

valost


Posts : 2847
XP : 8588
Join date : 2008-11-20

3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun) Empty
PostSubject: Re: 3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun)   3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun) EmptyFri Sep 04, 2009 2:41 pm

şimdi ufak tefek pürüzleri düzelteyim: hathol, shandril'e verdiği söz üzerine sizinle beraber geldi... yanınızda gezecek ve emirlerinizi uygulayacak bir adam değildi, para verip tuttuğunuz bi adam değildi, fairhill kasabasının resmi, mayışlı bi muhafızıydı... kendi motivasyonu vardı ve ona uygun davrandı... lauriel'in geleceği tarafa gidip ona haber vermesi de hem üstünü hem de görevini korumak içindi... kendi içinde durumu o şekilde yorumladı... sonuçta onun komutanı gruptan birisi değil, lauriel'di. ayrıca gözden kaçırdığınız bi nokta -ki bu mevzuda kendimi başarılı buluyorum- npc'ler arasındaki iletişim. siz lannet'in oraya gidip lauriel'i bekleyeceğine inanıyorsunuz ama ondan hoşlanmayan hathol buçukluğun orda aylaklık yapacağını düşünüyor ve ona güvenmediğini açıkça belli ediyordu... kendisi için mühim olan bi kişiyi elbette lannet'e emanet etmek istemedi ki, lannet de gitmek istemiyordu... kendi kararını kendisi verdi, siz de kendi kararınızı verdiniz... o öldü, siz de sonuçlarına katlanacaksınız...

lannet konusuna gelirsek, yolda yediği dayaktan sonra elbette ki tekrar bi başına iz-yol bilmediği bir ormana girmeyi reddetti. o da sizin adamınız diildi, orkların kalesinin dibinde tek başına yol beklemek hathol'un tavrından da anlayacağınız gibi, cesaret isteyen bi iş. lannet zaten dayak arsızı olmuş yollarda; bi de fark etmişsinizdir, canı tatlı biraz. sizi babalasa da yanınızda kendini güvende hissetti. güvende olduğu anlar dışında merakına yenilmedi, tek başına hareket etmedi...

hathol hariç diğer npc'lerin gelişi doğrudan sizin rotanız ve zaman harcamanızla ilgiliydi... size yardımcı olsunlar diye yanınıza iliştirmedim yani... lannet yanınıza hiç gelemeyebilir, sizden bi saat sonra kaleye varabilir hatta sizden önce bile orada olabilirdi... bi önceki oyunda kasaba dövüşünde shandril'in bi köşeden çıkıp wanve'yi kurtarma tarzı hoşuma gitmediği için psikopatça hazırladım bu sefer zamanlamaları ve yol güzergahını... bundan sonra da öyle hazırlıcam Smile

npc'leri size yardımcı olacak ya da köstek olacak şekilde tasarlamadım, üstüne düşünüp kendi motivasyonlarını yarattım, oyuna renk katsınlar diye... ama yolda, kombatta fazla müdahil olduklarını düşünüyorsanız, ona göre ayarlarım elbette...

barış'ın dediği gibi geçmişleri yapalım artık, herkes daha iyi anlasın birbirini, kendini.
mert'in bahsettiği rage olayıyla ilgili olarak da onu role-play'in içine çekelim... yoksa mekanik kullanımı sadece + ve - hesabına dayanacak...
can, senin çalışkan sayko'nun sana "canciğim" diye seslenmesi gözümden kaçmadı bu arada Smile


Last edited by valost on Sat Sep 05, 2009 1:51 am; edited 3 times in total
Back to top Go down
1UP
Admin
1UP


Posts : 3270
XP : 9100
Join date : 2008-11-20

3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun) Empty
PostSubject: Re: 3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun)   3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun) EmptyFri Sep 04, 2009 9:57 pm

oyuncu olarak 3. oyunumu oynadığım için yine şahane mutluyum coşkuluyum. volkan diyemin ellerini ağzını öper, oyuncu kardeşlerimin zar atan parmaklarını ıssırırım.

volkan diyemin işinin en zor olduğu oyundu bu sanırım. bunun bir nedeni, oyunun çok kombat ağırlıklı olması ve DnD kombatının bokunun püsürünün hesabının malum beyin skiciliği. ben bu konuda direk sistemi suçluyorum, zira oyunun en heyecanlı olması gereken yerde işin içine ister istemez türlü türlü hesap kitap girince atmosferden kopuş oluyor. bizim karakterlerimize ve mekaniğe daha hakim olduğumuz şen haramiler oyununda bile bu böyle. diyem mekanik peşinde koşarken, kombat 'pause' olunca grup da bir süre sonra otomatik olarak oyundan kopuyor. oyuncu olarak yine mümkün olduğu kadar oyun içinde kalmaya, konsantrasyonu bozmamaya, atmosferden kopmamaya çalışıyoruz, daha da çalışalım. siz, 'biz kopmuyoruz oyundan, dönüyoruz direk,' diyorsunuz ama, bence ister istemez bir kopuş oluyor. hani, 'unuttuk oyunu napıyoduk biz,' gibi değil tabii ama, o herkesin maksimum konsantre olduğu, rolüne, mekanın içine girdiği, oyunun resmen kendiliğinden aktığı ender anlar var ya, onlardan uzaklaştırıyor bence bu duraksamalar.

oyunun diyem açısından bence daha büyük zorluğu ise, canı tatlı, zekası sivri grubun tahmin etmesi mümkün olmayan hareketlerine karşı, o serbest ortamda, npclerin ne yapacağını mantıklı biçimde canlandırmak idi. bu zaten diyemlik sanatının can alıcı noktası herhalde. volkan diyem bu durumu gayet güzel idare etti ve bize zevkli, tutarlı bir oyun sundu. bu konuda görüşmelerimi zaten özel olarak uzun uzun yaparım zaten kendisiyle : )

lannet ve hathol'un davranışları da kendi içinde tutarlıydı. ayrıca 'bunlar kendi motivasyonları olan, en az bizim (oyuncular) kadar kanlı canlı adamlar' hissiyatı ise yeterince kuvvetliydi. o yüzden 'o neden öyle yaptı, bu neden böyle yaptı' demek bence yersiz. hathol baya bizon bir adamdı, buna şahit olarak öğrendik. zaten 'gidelim kaleye dönmeyelim' diyen de oydu başlarda. lannet benim gördüğüm kadarıyla tek başına herhangi bir yerde duracak ya da görev alacak ya da kalenin içine girmek varken maceradan ayrı duracak bir tip değil. hoş ben yine korian goygoyculuğu yapmayı deneyecektim ona ama... hathol'un bizonluğu ve sonrasında birbirimize düşmemiz sayesinde buna fırsat olmadı : )

şimdi o konuya geleyim : ) ben mümkün olduğu kadar korian karakterinin arkaplanı ve motivasyonları hakkında oyun dışı açıklama yapmaktan kaçınıyorum. zor bir kasış biliyorum ama, korian karakterini herkes görerek tanısın, yavaş yavaş ortaya çıksın istiyorum. tabii bunu yapabilmek için karakteri hayvan gibi oluşturmak ve hatta başına gelecek muhtemel durumlarda nasıl davranacağını, ne durumda karakter dışı davranacağını, ne durumda değişikliğe uğrayabileceğini düşünmek gerekiyor. bu oyunda, wanwe ile o tartışmada korian, hem korian olarak hem de engin yağmurdereli olarak ilk gerçek testini yaşadı. orada korian'ın o şekilde davranmasının kendisine göre makul sebepleri vardı, ancak yine de bazı yerlerde kafamdakı korian'dan biraz saptı da. o açıdan içimin rahat olmadığ yerler var, ama biraz da izin vermek de lazım karaktere, pratikte nasıl davranacak bu adam diye biraz da kendiliğinden çıkıyor sonuçta. hem zaten korian'ın da böyle büyük tehlikelerle, böylesine yabancı insanlara hayatını emanet ederek ilk kez karşılaşışı. kendini biraz kaybetmişse de, uykusuzluktan, yorgunluktan ve gerginlikten bu biraz olsun anlaşılabilir. şimdi düşüneceğim bir sonraki oyuna kadar, korian bu olaylardan ne ders çıkardı ve bundan sonra nasıl davranacak diye.

ha, grup da çok eğreti grup bir yandan. zaten sokaktan toplanmış, şans eseri birlikte olan adamlar formasyonundan kurtulmuş değiliz hala. bu olayın devamında (üstelik korian-wanve ya da korian-tinen ya da yhenni-wanve ya da yhenni-tinen ya da herhangi başka kombinasyonda grup içi bir gerginlik yaşanması gayet muhtemelken) bu grubun birlikte hareket etmeye nasıl devam edeceği konusu soru işareti. daha devam ederiz elbet, tadında olduğu sürece grup içi gerginlik zevkli bir şey. direk 'tek bir grup zihni' olunca da tam tersi zevksiz gidiyor biliyorsunuz. ancak ben grup ya da macera devam etsin diye karakter dışı davranmaktansa, gerekirse grubun birbirine girmesi ya da dağılması taraftarıyım açıkçası. hani bunu söylüyorum şimdiden ki, bunlar da oyunun içinde diye önceden aklımızda olsun. diğer yandan bunun olmaması için gerekirse ben korian'ı feshedip gruba uygun yeni bir karakter yaratmaya da direk gönüllüyüm, duyurayım. şen haramiler yeterince serseri zaten, bu oyunun tadı da daha efendi gruba uygun gibi göründü şu ana kadar. öyle bir yola gidilebilir.

bir de, o korian-wanve gerginliğinde ben hep role-play içinde tutmaya çalıştım olayı. dediğim gibi, bazı yerlerde çok iyi ayarlayamamış olsam da orada gevgev konuşan ben değil korian'dı. bu noktada da, hani bilmiyorum sonuçta wanve nedir, nasıl bir adamdır, neye kızar, lider lafını duyunca delirir mi de, benim şu ana kadar gördüğüm wanve o tartışmalara o biçimde girecek bir karakter değil gibiydi. ama barış wanve böyle diyorsa öyledir tabii, kimse bir şey diyemez.

onun dışında. ortalama 2. level bir grup olarak boyumuzdan baya büyük işler başardık denebilir. özellikle de klasik bir DnD grubundan beklenenin aksine 'duralım dinlenelim büyülerimiz dolsun' mantığı yerine 'gitmemiz gerek, gidelim, gerekirse kaçarız' kafası çok daha eğlenceliydi. yine de, o halimize (büyülerin eksikliğine vesaireye) rağmen 1 adet korkunç rahip, 1 tane barbar ork, tonla çapsız ork, bir tane de ogre öldürerek, ve dahası götümüzü sağ salim kurtararak büyük işler yaptık. kuleyi tutma fikri tabii ki taktik olarak şahaneydi ve başardığımız işler karakterleri stratejik olarak akıllı oynatmanın sonucu olduğu için zevkliydi. en başlardaki hitman/solid snake/garret/sam fisher tadındaki sinsi operasyonlarımız da ayrıca zevkliydi. bir yerde koptu işler doğal olarak ama oraya kadar ben sinsilikten acayip eğlendim. işalla daha da yapabiliriz böyle işler.

kısacası, boyumuzdan büyük bir işe girdik, o yüzden elimizden gelen her türlü stratejik avantajı kullanmalıyız hissiyatı çok zevkliydi, ve en sonunda ogre ile karşılaştığımızdaki 'aha şimdi öttük' durumu. orada az ölen olsaydı keşke bizden hehehe...

daha yazarım aklıma gelirse. uzun oldu zaten çok bu.

bakalım MKvA'nın devamında neler olacak, heyecanla bekliyoruz.

Like a Star @ heaven I love you Like a Star @ heaven
Back to top Go down
http://fantastikortamlar.forumotion.com
Latron

Latron


Posts : 1363
XP : 7085
Join date : 2008-11-20

3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun) Empty
PostSubject: Re: 3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun)   3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun) EmptySat Sep 05, 2009 8:05 pm

sanırım npcler konusundaki eleştirilerim npclerin fazla iyi düşünülüp yazılmış olmasından doğdu. yani volkan haftalardır senaryoya baka baka bi hal oldum dedi aynı şeyleri okuya okuya fenalık geldi dedi, tabi bu arada npcler ne yer ne içer kimdir ne yapar görevin neresinde nasıl tepki gösterir iyice oturttu kafasında. biz ise verdiğimiz uzun aradan sonra nabıyoduk lan? diye başladık oyuna. bununla beraber zaten karakterlerimizin kendi kafamızdaki yerlerinde sorun varken birbirimizinkileri anlamaktanda uzağız henüz. e bu böyleyken görevini misyonunu ecdanına kadar hatmetmiş npcler bir fark yarattı haliyle. volkan diyor ki, işte abi bu bu yüzden böyle dedi, buna göre davrandı, bu bu yüzden oraya gitti gitmedi falan. hakkaten doğru kendi içerisinde çok güzel tutarlı. ama biz o kadar doğru değiliz daha. yani anlatabiliyor muyum emin değilim tam ama, misal şen haramiler yanlarındaki npclerle daha rahat oynayabiliyor. kim kiminle ne konuşacak, kim nerede ne karar verecek daha belli. zamanla bu grup dağılmazsa oraya varırız elbette ama biraz oynamamız lazım.
Back to top Go down
valost

valost


Posts : 2847
XP : 8588
Join date : 2008-11-20

3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun) Empty
PostSubject: Re: 3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun)   3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun) EmptySat Sep 05, 2009 9:48 pm

mert hacı, npcler üstünde elbette çalıştım ama üzerinde durduğum konu zamanlamaydı. npcler bitivermesin yanınızda diye. adamın ne yapıp edeceği zaten belli. gayet basit ve mantıklı. sonuçta yaptığınız kötü sonuçlanmış olsa da oyun içinde yapılan bi "hata" değil. "siz" öyle yapmayı, öyle davranmayı tercih ettiniz. istediğinizi de yaparsınız zaten oyunda.

fakat oyun sonrası muhabbetlerde de bu mevzu uzadı baya. demek ki aslında bi yerde bi hata yapmışız, bi şekilde anlaşamamışız. bundan sonraki oyunlarda böyle uzun açıklamalar yapmıcam büyük ihtimalle, şimdi birbirimizi daha iyi anlayalım diye yapıyorum... tekrar ediyorum;
lauriel'i orklarla dolu bi kalenin kapısında bekleme işi tamamen bi cesaret işidir. götü yiyen yapar. hathol'unki yer, lannet'inki yemez. siz ısrarla korkağa göt isteyen işi yaptırmaya çalıştınız, gönüllüye ise daha fena davrandınız. gayet açık bi durum bu; benim npcler üstüne ya da sizin npcler üstüne saatlerce düşünmenizi gerektiren bi durum değil. hathol en başından beri cesaretli ve fedakardı, lannet ise kendini düşünüyordu ve gördüğünüz kadarıyla korkaktı...
adamların görevi hatmetme gibi bi olayı yoktu haliyle. önceden de dediğim gibi, lannet yanınıza hiç gelemiyebilirdi bile... siz bazen aksini düşünseniz bile diyemleriniz sizin için her ayrıntıyı, her noktayı düşünüyor. onlar herşeyi biliyor Smile

ayrıca sanırım ortak bi kanı oluştu çözülmesi gereken bi sorun olarak; "geçmiş" hazırlama mevzusunda birleştik. ikişer üçer sayfa, ne kadar isterseniz o kadar yazın bi şeyler, onları faerun'a, cormyr'e veya bi yere işte yerleştirelim. belki içinizde kont çocukları, lord kızları var. haberimiz yok. bunu yaptığımız zaman grup içi kavgalar daha şiddetli, dostluklar daha pek olucak...

ayrıca yola yeni çıkan bi grup MKvA. valost, ubor ve killy tamamen alakasız, saçma sapan bi şekilde bi araya gelmişti. yıllar geçtikçe olaylar ilerledi, gördüğünüz gibi dünyaya bakışları bambaşka iki insan olan valost ve ubor "haramilik" noktasında birleşti. arada kavga etseler bile hep birbirlerini kolladılar, geybaş gibi hanlarda odaya yatak eklettiler. yatak eklemezlerse ayaklı başlı yattılar. şimdi caleb ve latron'la beraber greyhawk'ı sallıyorlar... dileğim o ki, siz de efendilik konusunda bi anlaşın, "şen efendiler" olarak yolunuza devam edin. saçlar yandan ayrılmış, şıkır şıkır, tertemiz giyinmiş bi grup Razz

şaka bi yana, üşenmezseniz sizden bi küçük bi şey daha isticem. size de bana da çok yardımcı olucak oyunda. eğlenceli de olabilir. hathol'un ölümü üstüne ne hissetti karakterleriniz, ne düşündü, bi anlatırsanız bana gizlice şahane olur. mail'le olur, yüzyüze anlatarak olur. bi şekilde olur. yaparsak şahane olur...
Back to top Go down
1UP
Admin
1UP


Posts : 3270
XP : 9100
Join date : 2008-11-20

3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun) Empty
PostSubject: Re: 3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun)   3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun) EmptySat Sep 05, 2009 10:05 pm

valost wrote:
şaka bi yana, üşenmezseniz sizden bi küçük bi şey daha isticem. size de bana da çok yardımcı olucak oyunda. eğlenceli de olabilir. hathol'un ölümü üstüne ne hissetti karakterleriniz, ne düşündü, bi anlatırsanız bana gizlice şahane olur. mail'le olur, yüzyüze anlatarak olur. bi şekilde olur. yaparsak şahane olur...

tarih neydi hacı kaleye geldiğimiz günde? günlük gibi değil de başka bir model var kafamda yapabilirsem.
Back to top Go down
http://fantastikortamlar.forumotion.com
valost

valost


Posts : 2847
XP : 8588
Join date : 2008-11-20

3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun) Empty
PostSubject: Re: 3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun)   3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun) EmptySat Sep 05, 2009 10:34 pm

1UP wrote:
valost wrote:
şaka bi yana, üşenmezseniz sizden bi küçük bi şey daha isticem. size de bana da çok yardımcı olucak oyunda. eğlenceli de olabilir. hathol'un ölümü üstüne ne hissetti karakterleriniz, ne düşündü, bi anlatırsanız bana gizlice şahane olur. mail'le olur, yüzyüze anlatarak olur. bi şekilde olur. yaparsak şahane olur...

tarih neydi hacı kaleye geldiğimiz günde? günlük gibi değil de başka bir model var kafamda yapabilirsem.

Kythorn(Time of Flowers)'un 18'sindesiniz... sene 1368...
bizim nisan gibi düşünebilirsiniz...
Back to top Go down
1UP
Admin
1UP


Posts : 3270
XP : 9100
Join date : 2008-11-20

3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun) Empty
PostSubject: Re: 3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun)   3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun) EmptyMon Sep 07, 2009 12:33 pm

bir de şöyle değişik bir açıdan değerlendireyim oyunu.

pathfinder'in amaçlarından biri, klasik DnD'deki yat kalk yat kalk olayını azaltmak. bu oyunda gördüğüm, bu konuda başarılı olduğu. aslında tüm classlara bin tane güç vermesi, 0. level büyü yapmayı sınırsız hale getirmesi falan benim hoşuma gitmiyordu pek. ama bu oyunda korian'ın sınırsız 0. level büyü yapma gücü olmasaydı ya 'yatalım uyuyalım' diye tutturacaktı, ya da herkesin gücü kuvveti yerindeyken hiç bir işe yaramadan mal gibi arkalarında dolaşacaktı.

tinen de aynı şekilde, büyüleri bitmiş olmasına rağmen channel energy gibi, touch of good gibi güçleri kombatın en son noktasına kadar devam etti. bunlar iyiydi bence.
Back to top Go down
http://fantastikortamlar.forumotion.com
 
3 Eylül 2009 oturumu (3. oyun)
Back to top 
Page 1 of 1
 Similar topics
-
» 10 eylül oturumu (3.5inci oyun)
» 18 Temmuz 2009 oturumu (2. oyun)
» 3 aralık 2009 oturumu
» 10 ekim oturumu (4. mu 4.5 mu?)
» 16 Ocak 2010 oturumu

Permissions in this forum:You cannot reply to topics in this forum
Fantastik Ortamlar :: Oyun Değerlendirme :: Marifetli Korian ve Arkadaşları-
Jump to: