2008 şen haramiler ödülleri

bir yıl daha bitti ve yeni bir yıla daha giriyoruz... iyisi kötüsü tatlısı acısıyla "seneye görüşürüz" demeden önce izninizle valost thorondor ve volkan sümbül beraberce bir konuşma yapmak istiyoruz, naçizane...

bu sene, yıllardan beri hayalini kurduğumuz, ah bi düzene soksak da oynasak da dediğimiz toplantılarımızı yılın son aylarında gerçekleştirmiş bulunuyoruz... dile kolay... valost thorondor, kağıt üstünde 17 yaşında gözüküyor... volkan o zaman 19 yaşındaydı... valost altı ay büyüdü, volkan 28 olcak...

bu seneki düzenli oyun başarımızı bikaç şeye bağlayabiliriz tabi ki ama bence mert bey'in aramıza katılması, çok şükür istanbul'a yerleşmesi ve görüşemiyoruz görüşelim, frp oynayalım, konularındaki ısrarı bu başarının temellerinden biridir.

ayıptır söylemesi, yıllarca o bi yerlerde biz burdayken, o bizim dünyamızın görece olarak dışındayken; ona belki de abartarak(!) biz burda mükemmel bi hayat geçiriyomuşuz gibi anlattım ... ki mükemmel olmadığını biliyodur, dertlerimi de aynı şekilde anlatıyodum...
ama eğlencelerimiz, efsane içmelerimiz, ordan oraya gezmelerimiz, ve kırk yılda bir olan frp'lerimiz...


devam ediyoruz ya hala, hep beraberiz, içmelerimiz, eğlencelerimiz, ve sayesinde sık sık frp'lerimiz:) ... o kadar da abartmamışım demek ki



neyse; duygusalbirlikberaberlikdostlukkardeşlik konuşmamı biraz kısaltıyorum ama mert'in ileride değineceğim oyun içerisindeki başarısı dışında; oyun dışındaki görüşelim, aha frp oynayalım, görüşemiyoruz, oynayalım, ısrarlarının içimizdeki offff oyun oynayalım ateşi dışında daha başka ateşleri yaktığını da biliyorum... hepimiz bilelim, teşekkürlerim mert bey'e...

engin diyemoğlu'nun mükemmel başarılarını ve çabalarını da gözardı edecek değilim tabi ki... tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavıktan diye tartışalan zamanlarda yumurtaya can veren engin diyemoğlu derlermiş... biz ne kadar ferepe neymiş, kehri ne demek, THACO neymiş, o gün olmaz, bugün olur, bugün mü yok yarın desek de engin bey şahane senaryolarıyla hep hazırdı zaten... hep hazır hep şahaneydi...

biz de hep beraber elimizden geldiğince ayarladık zamanımızı... frp amaçtı bi şekilde göya, görüşemeyince araç oldu, ne güzel oldu...

sıkıcı ve bi türlü toparlayamadığım konuşmamı kesiyorum ve 2008 frp ödüllerine geçmek istiyorum...


bir büyücü, bir dövüşçü, bir ozan, bir hırsız ve bir izci...

en iyi dm belli tabii ki de;

en iyi dm hareketi;

1) elleri kırık büyücünün çırpınışları...

2) hassirak'ın gelişinde kanepenin üstünde omuzlarını yükseltmes ve herkesi sindirmesi...

3) ubor'un light yapıyorum duvarlara kızan gözleri...

4) paladin...


diğer önerileri de yollayalım...

1) ubor... bir süre kendini kira adı altında gizleyip, her combatta korkusuzca ortaya atlayan, darbelerden korkmayan büyücü... daha fazla büyü, daha fazla güç nerede diyerek arzularını kovalayan barış diri!

2) latron... her noktada iletişimi sağlayan, şarkılarıyla güç kuvvet veren, insanları bağlayan ozan... karakterini gerçekleştirme tarzı sayesinde oyun içindeki "diyorum"ları minimuma indiren mert oktay!

3) caleb... gücünün kuvvetinin kemikleri kırdığı, kaderinin önüne çıktığı anlarda kaderini yenen dövüşçü... yaratıcılığıyla yeni dövüş alanları ve tartışmaları yaratan can kantarcı!

4) valost... liverpool göbeğindeki steven gerard istikrarıyla adam döven, öfkesini hapsetmeyen izci... grubunun combat haklarını eksisi artısıyla, bir sendikacı gibi kollayan volkan sümbül!

5) keyla... cesareti ve güzelliğiyle herkesin gönlünü kazanan hırsız... dönmesini heyecanla beklediğimiz selen sünear...

diğer başlıklar! en tırt hareket... en şahane hareket... en komik...en dandik... vs... ayrı başlıklar altında açabiliriz...

ben bunları tamamen bu başlık altında değil, bi ana başlığın altında teker teker görüp eğleniriz diye açıcam diye düşündüm... beceremedim bi de zabah oldu... ayıralım yapalım bence...

Madem Volkan bey öyle başladı bende müsaadenizle ödüllerden önce bir iki birşey söylemek istiyorum. Öhm.

1999 senesinde Volkan Sümbül'ün İstanbul'a gelişi ve takip eden zaman çerçevesinde oluşan/oluşturduğu arkadaşlık, dostluk, kardeşlik ortamını yıllar yılı uzaktan izledim. Arada Volkan Bursa'ya gelirdi, Koza Han'da uzun uzun oturur çay içer sohbet ederdik. Emre'yi önceden az da olsa tanırdım ama Engin, Barış, Can ve işte artık kim varsa Volkan her sohbette teker teker anlatır bende kafamda birilerini canlandırırdım. Sonra ben arada İstanbul'a kaçmaya başladım. 3-5 günlük güzel seyahatlerde ilk olarak Alpuşka, sonra U-Turn ve nihayet Peyote'de geçirilen uzuuun saatler sonucunda tanıştığım hemen herkesin muhteşem insanlar olduğuna kanaat getirdim. Önceleri gencecik mis gibi delikanlılardık. Yaşanılan hayatlar, öğrenci evleri, beraber gezmeler tozmalar, içmeler, hüzünlenmeler, neşeler ve kahkahalarla bir ömür hep böyle geçebilirmiş gibi geliyordu ama işte 1 hafta sonra para bitince götüm götüm gene Bursa'ya dönüyor, ve her dönüşte aklım İstanbul'da kalıyordu. Yani ertesi gün veya birdahaki haftasonu o güzel insanlar o güzel atlara binip tekrar bir bar masasında oturup sohbet edebileceklerdi. Vay anasını...

Elbette benim Valost ile ilk tanışmamda Volkan'ın İstanbul seferinin ilk yılına denk gelir. FRP denen naneyi iyi kötü duymuşluğum, az çok hakkında fikir sahibi olmuşluğum vardı. Hiç olmadı Yüzüklerin Efendisi'ni hatmetmiştim daha ne olsun. Karakter yaratma sürecini, yarattığı karakteri, attığı zarları, Valost'un kimin nesi kimin fesi olduğunu ayrıntılı bir şekilde anlatmıştı. O zamanlar "kamanmak" nedir bilseydim daha anlatırken "kamandım" derdim. Ama Eskişehir'de öğrencilik, halkdansları, bambaşka ortamlar, bambaşka uğraşlar derken aklımın bir köşesinde FRP yer etti, orda uzun müddet saklandı.

Her sene ben Volkan'a ne oldu sizin FRP diye sorardım, aldığım cevap ekseriyetle "ne zamandır oynayamıyoruz" olurdu. Tüh sizin kalıbınıza. Miscik gibi ortamda gebeşlik yapmaktan güzelim FRP'ye vakit ayıramamak neymiş lan? derdim içimden. Oyun oynandığı zamandan sonraki ilk görüşme Volkan zaten ben daha sormadan bahsi "FRP oynadık" diye açar, bütün oyunu başından sonuna ayrıntılı anlatırdı. Ben arada kopsam, bağlantıları kuramasam bile keyifle dinlerdim. Ben oynasam ne oynatırım diye düşünür, olsam olsam hırsız gibi ama böyle çokta pislik olmayan neşeli bi hırsız gibi bi karakter olurum heralde derdim.

Ve Valost ile tanışmamdan tam 9 sene sonra, yani 2008 yılının şubat ayında bir anda kendimi İstanbul'da buluverdim. İlk telaşe, burası neresi, ben napıyorum, iş güç, Volkan'da kalıyorum, Can'ın yanına taşınıyorum derken nihayet bir kaç ay sonra düzen oturdu. Bende İstanbul'a gelmiş olmamın şaşkınlığını, yıllarca Bursa feribotuyla geri dönen o güzel delikanlıya selam çakarak üzerimden attım. Derken Engin abiyle bir içkili ortamda FRP ile ilgili konuşmaya başladık. Bende bir karakter yaratayım, ne yaratayım, hikaye var mı, en son ne oynadınız diye sohbeti harladık. Baktım ki Engin abi'de düzenli oynayamamaktan şikayetçi. Daha önce başlamış kimisi hüsranla sonuçlanan, kimisi yarım kalmış hikayelerden, o oyunlarda kimin ne oynadığından bahsetti. Konuştukça ben kamandım, kamandıkça Engin abi gazladı, dedi ki sen Bard olsana. İlk bi burun kıvırdım ama Selen'inde halihazırda hırsız bir karakteri olduğu için sonra evde sinsice bard nedir ne değildir güzelce okudum. E bir baktım ki Bardlık şahane bir meslek imiş. Koluma altın bir bilezik daha! Neyse onada karar verince bir akşam Engin'lere gittim, bütün gece benim karakteri yarattık, üzerinde konuştuk. Ben oyun mekaniğiyle ilgili sorularımı sordum ve ortaya Latron Amarran isimli bir şen harami çıktı.

Ve nihayet ilk oyun için eskilerden kel kafalı tankımız Caleb ve yeni! büyücümüz Kira Rannos ile sözleştik. Bu arada Engin Volkan'ı da gazlayıp efsane karakter Valost'u yeniden sahalara çağırıyor, Valost ismini duyan yüzbinlerin yüreği heyecanla çarpıyordu. Ne var ki hayat Volkan'ın o haftasonu maceraya katılmasına müsaade etmiyor, Barış'larda toplanan bir bard, bir fighter ve bir büyücü bendenizin FRP ile oynadığı ilk oyuna sahne oluyordu. Ve o oyunun yarattığı sinerji daha sonra herkesin aklını ve gönlünü çelerek önce Valost'u ortama dahil ediyor, sonra Latron Amarran günlüklerini yazdırıyor daha sonrada bu forumda bugüne gelmemizi sağlıyordu.

Ben bütün bu süreçte iyi, güzel birşeyler yapabildiysem ne mutlu bana. Ve hiç çekinmeden söylemek isterimki, gıpta ile bakılacak bir serüvenin içerisindeyiz. Yolun açık olsun Şen Haramiler!

ödüller ve değerlendirmeleri konusunu ise 2008 frp ödülleri genel başlığı altındaki alt başlıklarda teker teker tartışmak fikrine çok katılıyorum. sayın moderatör engin bey bu başlığı oluşturup gerekli düzenlemeleri yapsın evet.

ah be mert abi ne güzel anlatmışın dotluk kardeşlik ve ferepe serüvenimizin tarihçesini : ) bu sabahtan beri yazdığınız yazıların üzerimde nasıl bir etki yarattığını oyun değerlendirmesi bölümünde yazdım, burada bir daha tekrarlamayayım.

bu yazılanlar forumun unuttuğumuz köşelerinde kalmasın bir yerlerde olsun hep gözümüzün önünde olsun istiyorum bir yandan. acaba nasıl yapsak, sallıyorum, 'best of' falan diye ayrı bir başlık açıp bunları oraya mı atsak... ya da mert'in burada yazdıklarını da oyun değerlendirme altına mı taşısak...

neyse, bundan sonrakileri oradan devam edelim, ben de taşımanın bir yolunu bulmaya çalışayım.

ödüller ile ilgili de ayrı bir başlık açıyorum. oradan konuşup karar verelim ne olsun nasıl olsun : )