Fantastik Ortamlar
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
HomeHome  SearchSearch  Latest imagesLatest images  RegisterRegister  Log inLog in  

 

 Yetimhane Piçleri - 11 Aralık 2015 / 5. Oturum: "Tohuma Dua"

Go down 
AuthorMessage
caleb

caleb


Posts : 2328
XP : 7979
Join date : 2008-11-30

Yetimhane Piçleri - 11 Aralık 2015 / 5. Oturum: "Tohuma Dua"  Empty
PostSubject: Yetimhane Piçleri - 11 Aralık 2015 / 5. Oturum: "Tohuma Dua"    Yetimhane Piçleri - 11 Aralık 2015 / 5. Oturum: "Tohuma Dua"  EmptyWed Dec 23, 2015 12:52 pm

Soğuk rüzgar sırtından içeri girmeye çalışırken çizmesinin topuğunu bir kere daha sert toprağa bastırdı ve önce sola, sonra da sağa çevirdi. Ardından, avucundaki tohumu topuğun açtığı ufacık çukura yerleştirdi ve üzerine tükürdü. Diz çöktü. Rehilon, o tuhaf, muazzam ağaç tapınaktaki baş klerik, ona böyle göstermişti. "Her zaman hayalindeki yeri bulamayabilirsin dua etmek için, Tan. Erastil'in de senden böyle bir beklentisi olmayacak. Anlamını yükle, duanı ona göre et. Erastil bunu ister."

Tan güldü kendi kendine, Oleg'in bozuk mancınıklarını tamir etmeye çalışan arkadaşlarını izlerken. "Anlamımı yükledim hocam" diye mırıldandı ve dua etmeye başladı. Zihnindeki anlam muğlaktı aslında, Tan da bunun farkındaydı. Bir saldırı bekliyorlardı ama ne zaman, bilmiyorlardı. Kaç kişi gelecek, çok bir fikirleri yoktu. Saldırıyı püskürtürlerse ne yapacaklar, o konuda da kararsızlardı. Püskürtemedikleri takdirde ne olacağını ise düşünmek bile istemiyorlardı.

Ama şunu kalbiyle midesinin arasında bir yerde kesinlikle hissediyordu: bu gece ya da yarın sabah bir düşmanlıkla karşılaşacaklardı. "Düşmanlıkla karşılaşmak." Dualarını bitirip eliyle tükürdüğü tohumun üzerini bir parça toprakla örterken, bu konu da zihnini ayrıca meşgul ediyordu. Şu anda Oleg'in mekanında aralarında bulunan bir iki kişinin tamamen iyilikle dolu olmadığını hissetmişti. Bunun nasıl sonuçları olabileceğini kestiremiyordu. Ama asıl içini hafiften de olsa kemiren sadece bu değildi. Bu durumu arkadaşlarına açık etmiş olmasının doğru olup olmadığını düşünüyordu. Bunu elbette ki doğru olduğunu düşündüğü ve onlarla bir yola baş koyduğu için yapmıştı ama yine de, bir parça da olsa kötülük hissettiği bu iki kişinin "zanlılığını" ister istemez arttırmış olmamış mıydı bu durumu başkalarının bilinçlerinin ve gözlerinin önüne sererek? Bilemiyordu. Sonuçta, savaş halindeydiler ve şu sıralar siyah ve beyaz, griden hiç hoşlanmıyordu. Kendisi de.

Doğrulurken birden bir gülme geldi. O Bokken denilen adam nasıl bir herifti gerçekten de? Oleg aslında onları adamın mizacına dair uyarmıştı ama nedense piçler ve hocaları bunu pek sallamamıştı. Sanki zihinlerindeki idealize edilmiş klişeler, onları bir duruma kör etmişti. Öyle ya, sanki her doğada tek başına yaşayan münzevi bir ermiş, doğayla hemhal olmuş bir evliya olmak zorundaydı. Tan bir daha güldü. Bokken evliyaysa ben de Erastil olurum herhalde, diye düşündü. Halbuki durum tam tersiydi. Derme çatma sefil bir evde, ıssızlığın ortasında sağdan soldan ot toplayıp alkol alan bir adam çıkmıştı karşılarına. Üstelik, götürdükleri güzelim şarabı da bırakın şöyle bir ağzında dolandırıp tadını, gövdesini tartmayı, lıkır lıkır dikmişti yalak gibi ağzına. Tey be Erastil! dedi

O sırada şu kuzeyden yanında bir half orkla gelen adamın ona baktığını fark etti. Kısa bir süre adamla göz göze geldikten sonra bakışları biraz half orkun biraz da Han'ın üzerinde durdu. Half ork silahını biliyor, Han da canla başla yardım ediyordu savunma çalışmalarına. Kötü bir düşünceyi def eder gibi avcunu açıp kapadı, kaşlarını kaldırdı. Güneş gitmişti bile. Etraftakilere yardım ettikten sonra, dinlenmeye çekildi.

Gözlerini kaparken nedense orman perilerinin kırıtışları geldi kulağına.

Açtığındaysa "SALDIRI! SALDIRI!" haykırışları. Gözlerini hızla ovuşturup etrafına bakındı. Sersem gibiydi. Arkadaşlarından bir kısmı hemen dışarı fırlamış, bir kısmı da silahlarını toparlıyordu. Dışarıdan koşuşturmaca sesleri geliyordu. Birisinin su dolu bir kovayı küfrederek düşürdüğünü duyar gibi oldu. Tan nedense zihnini toparlayamıyordu. Sabah gömdüğü tohumu düşünüyordu, birisi üzerine bastı mı diye. Son arkadaşı da dışarı fırlarken çarpışmaya, kendini tokatladı: Yeter artık! Zırhını giymeye koyuldu.

Ama ellerini bir türlü istediği gibi hareket ettiremiyor, parçaları bedenine oturtamıyordu bir türlü. O sırada arkadaşlarına ait olduğunu duyduğu, pis, yaralı bir haykırış geldi dışarıdan. Böyle olmayacaktı, salaklık ediyordu. HEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEYYYYYYYYYYYYYYYYYYYYTTTTTTT!!!! diye bağırarak fırlattı zırhını üzerinden ve dışarı çıktı.

Bundan sonrasını hayal meyal hatırlıyordu. Ama hatırladıklarının hiçbiri hayal değildi, bunu biliyordu. Tomrad'ın tek başına surların üzerinde geri çekilmeyi reddetmesi, Duns'un yay ve okla mücadelesi, Kedi'nin avuç içi kadar canına rağmen kendini resmen ölüme fırlatması, Yatko'nun o devin karşısında korkusuzca duruşu sanki bir anda, bir saniyede, bir oluşta birbirine çarpıp geri geliyordu. O hengame içinde Tan ne ara sura çıktığını, ne ara ellerini açıp Erastil'e yakararak gücünü Kedi'ye ve Oleg'in mekanını kendi yerleriymiş gibi savunan diğer savaşçılara aktardığını yıllar sonra da kendine anlatamayacaktı. Fantastik olan, kendini yine yıllar sonra gülümseyerek hatırlayacağı şekilde, daha önce yanlış kullanarak her şeyi mahvetmesine ramak kaldığı entengıl büyüsünü bu sefer nasıl olup da tamı tamına doğru noktada, kapının tam önüne yapmayı başarmasıydı.

Bu pusu gibi saldırıda bütün arkadaşların ve en başta da Tan'ın zihnine kazınan ve neyin ne olduğu konusunda en ufak bir tereddüt geriye kalmayan tek bir durum vardı: Klemens denilen it oğlu itin gerçek kimliğiyle kendini göstermesi ve neredeyse tek tek hepsinin canına okuması. Bu, Tan'a gerçekten de çok büyük bir ders oldu. Bir yandan iki insanın, hemen her insanın içindeki günahkarlığını ortaya çıkarırken, elinde bu güç varken, bunu Klemens için kullanmayı akıl edememesi, zihnine aldığı en kazınmayacak notlardan biri oldu. Erastil'e bir kere daha yakarırken ve şifayı bir arkadaşına daha şükranla aktarırken, bunu unutmamak için kendine söz verdi.

Savaş bittikten sonra, nefes nefese çöktü yere. Kendini tükenmiş hissediyordu. Bir arkadaşının daha yaralarına baktı. Savunmaya yardım için kaleye gelenlerden birini kaybetmişlerdi, onun açık gözlerini kaparken, gözyaşını tuttu. Ama ağır yaralı Han'ı görünce ve şüphe ettiği ve hemen açık ediverdiği günah tohumlarını düşününce, artık o gözyaşı da durmadı. Arkadaşları bunu gördüyse bile, mutluluktan diye düşündüler, diye kendini avuttu. Ki mutluluk yok değildi.

Savunmayı başarmışlardı. Saldırganların bir kısmı kaçıp gittiyse bile, başarmışlardı.

Tan gözlerini silerken bellediği bir taşın dibine gitti. Başta, gece boyu yaşanan hengameden ve ayak izlerinden, topuğunun izini sor seçti, üzerine attığı toprağın hafif kabartısını da. Sonra, kabartıyı hafifçe açtı ve tohumu gördü. Zarar görmemişti. Yeniden kapattı tohumun üstünü.

Erastil bunu ister, diye düşündü.

Bir hafiflik hissediyordu etrafı toparlayan ve kalan yangını söndüren arkadaşlarına yardım ederken.

Tan o gece uyumadan önce yine entengıl aklına geldi, elinde olmadan gururla gülümsedi. Yıllar sonra, yüreğinde beklemediği bir acıyla sarsılırken Kara Orman'da, dertlere de böyle yapmak lazım belki de, diye düşünecekti. Entengılı her yanını saran dertlerin üstüne değil, daha sarmadan geldikleri noktaya atmak lazım. Atmak lazım ki, insan kendi zihninin evini bir düzene sokabilsin, ruhunun kalelerini sağlamlaştırabilsin, en azından çıkacak yangınları söndürecek suyunu hazır etsin. Etsin ki, yangınlar söndürülsün. Etsin ki, nice mücadeleden sonra yakalanan anlamların yüklendiği, o zarifçe gömülen tohumlar büyüsün.

Erastil bunu ister.
Back to top Go down
 
Yetimhane Piçleri - 11 Aralık 2015 / 5. Oturum: "Tohuma Dua"
Back to top 
Page 1 of 1
 Similar topics
-
» Yetimhane Piçleri - 20 Kasım 2015 / 4. Oturum: "Ölüm ve Tüy"
» Yetimhane Piçleri - 22 Ocak 2016 / 6. Oturum: "Kan ve Ten"
» Yetimhane Piçleri - Oyun Değerlendirme
» 13 aralık 2008
» 27 Aralık 2008

Permissions in this forum:You cannot reply to topics in this forum
Fantastik Ortamlar :: Oyun Değerlendirme :: Kingmaker-
Jump to: