|
| 1. Oyun (19 ekim 2010) | |
| | Author | Message |
---|
valost
Posts : 2847 XP : 8584 Join date : 2008-11-20
| Subject: 1. Oyun (19 ekim 2010) Fri Oct 22, 2010 7:28 pm | |
| Ehem... Açılışı ben yapayım... Başka topraklarda yepyeni karakterlerle başladığımız bu maceraya güzel bi giriş yaptık. karakterlerin önceden bi çalışılmış olması, üstüne konsept gereği birbirlerini tanıyor olmaları da oyunun işleyişi kolaylaştırdı, hızlandırdı.
Oyunun başından itibaren rahat rahat takılma fırsatımız vardı, bunu da iyi bi şekilde değerlendirdik. hem kasabayı ve içindekilerle muhabbet ettik hem ufak tefek oyunlara girip şovumuzu yaptık(hehehhe)... o açıdan güzel oldu. ama bi yandan da birazdan bi şey olucak gerginliğini de yaşadım ben içimde. bi boklar dönücek belli de ne zaman dönücek, ne zaman başlıcak, aklımın bi köşesinde kaldı volkan olarak. bunu pangar'a olabildiğince az yansıtmaya ya da genel bi şüpheci halini karakterinin bi özelliğiymiş gibi gerekçelendirmeye çalıştım.
Grup olarak da iyi bi duruş sergiledik. birbirini tanıyan tipleri iyi yansıttık. öyle çok kanka değiller ama birbirlerine de kıl değiller. mahallenin çocukları işte. takım oyununu da becerdik gibime geliyo kombatlarda. ufak tefek şeyler olsa da, ilkini güzel atlattık mesela. meydanda pangar abisinin üstündeki goblini avlamaya çalışırken geri kalan ekip mühimmat arabasının patlamasını engellemesi şahaneydi. rahip'in create waterla meşelayi söndürmesi kral hareketti(deja vu-tinen). goblinler pek bi tırt olsa da bi aradayken iş yapacak, baya bi adam dövecek bi grup izlenimi verdik sanırım.
sonra ortaya çıkan gizemi çözememiş olmamız bizi bi tıkadı. ama saatler ilerlemişti, hafif bi yorgunluk baş göstermişti. tadında bi şekilde kapanış yaptık. bi goblin oynatma uzmanı olan engin diyemoğlu goblininden sarhoş demircisine, 105 yaşındaki nenesine kadar şahaneydi. atmosfer mükemmeldi. kalabalığın coşkusu ve ardından mal gibi kaçışmaları, o panik havası güzel oldu. ben bi ara herkes katedralde toplanınca dedim kasaba olarak babayı aldık, katedrali savunucaz şimdi 300 tane gobline karşı. meğer ibinelerin planı bambaşkaymış. o ters köşe de iyi geldi pangar'a. bi rahatladı.
ben bi iki yerde role-playi elimden kaçırır gibi oldum. normalde pangar'ın karışmayacağı bi iki muhabbet vardı, onlara karıştım. sonra dedim keşke karışmasaydım, goblinler geri gelip o arabayı patlatsalardı da katedral yansaydı. sonra katedralin ateşiyle sigaramı yakarken deseydim, "madem biliyodunuz içinde yanıcı madde var, ne bıraktınız ortada" hehehehhe... ama tutamadım kendimi. bi dahakine bu tür detaylara takılmayı pek düşünmüyom. pangar olarak "yanarsa yansın"cı bi olayım var, bunu da sevdim.
son olarak oyuncular olarak hepimize bi eleştirede bulunayım. kader puanlarını unuttuk hacılar. izleri kaybettiğimiz kısımda kader puanı kullanarak belki bi ipucuna ulaşabilirdik, aklımıza gelmedi. mevzuyu enayi gibi kapattık. bi dahaki oyuna aklımızda olsun, ortaya bi yere bi kağıt filan koyalım herkeşin 1 kader puanı vardır diye...
engin diyemoğlunun oyunu anlatan ağzını yirim ben. ellerine sağlık. | |
| | | parakoz
Posts : 95 XP : 5873 Join date : 2009-02-04
| Subject: Re: 1. Oyun (19 ekim 2010) Fri Oct 22, 2010 9:49 pm | |
| ilk olarak frp sezonunu açtığımız için kişisel mutluluğumu belirtmek isterim. üstüne iyi çalışılmış karakterler, geç başlanan oyundan yüksek verim alınmasını sağladı; hepimizi tebrik ettim. bir diyem olarak ne kadar yaratıcı olduğunu bildiğimiz engin diyemoğlu rollerini de o kadar ustaca oynadı ki, tüm grubun tozunu attırdı ve oyunun yıldızı oldu. goblinlere baya taptım. oyuna güzel başladık. karakterlerin hayatlarına evlerinde başlaması ayrı bi güzel oldu. herkesi, her yeri genel olarak biliyo olmamız ayrı bi güven getirdi bana, hakkaten kendimi evimde hissettim. ayrıca karakterlerin kendisine özel hayatı ve bu hayatın dinamiğini oluşturan karakterler (bard, rahip, şerif, demirci, aileler vb.) olması daha da çabuk kaynaştırdı bizi ortamlara. bireysel olarak ise hamladığımı farkettim. rolplaylerin ayarını tutturamadım gibi geldi. dengesizdim sanki. tabi bi yandan karakteri de düşünürken dengesiz, azıcık deli düşünmüştüm; iyi mi oldu kötü mü oldu bilemedim şimdi ama büyücü olmaktan öte tiyatroda çalışan çok okuyan mistik herif olmak daha güzel bi tat bıraktı bende. sahnedeki alevli dumanlı hareketler zevkliydi. gruba gelince, hem combatta kuvvetli hem de diplomatik açıdan başarılı gibi gözüktü bana. tipler yeni tanışmadığı için fasarya muhabbetlere de girmedik, az çok biliyoruz zaten. bikaç gizli kapı da açılmadı değil tabi. zamanla daha da gizli şeylerin ortaya çıkmasını dilerim sözün özü kasabayı sevdim grubu sevdim karakteri sevdim. ev güzel ev. ne güzel oyun yapmışsın büyük diyem. | |
| | | Latron
Posts : 1363 XP : 7081 Join date : 2008-11-20
| Subject: Re: 1. Oyun (19 ekim 2010) Sat Oct 23, 2010 10:20 pm | |
| lan bende cuma günü açtım baktım nerde lan bu oyun değerlendirmesi başlığı. işin gücün arasında kaynadı gitti sonra. iyi olmuş yerimiz yurdumuz belli olsun.
şimdi babalar, benim bu ilk oyundan sonra en çok keyif aldığım şey sandpointe aidiyet hissiydi. şen haramilerin başı bozuk deli gibi görev görev diye ordan oraya seyirtmesinden sonra bir yerin insanı olmayı, oraya ait olmayı, orayı sahiplenmeyi, içindekileri tanımayı, tanınmayı, sevmeyi sevilmeyi özlemiş bunlara hasret kalmışım. çok mu hisli oldum lan ben nedir? demek ki yaş geçince bi duygusallık geldi.
önceden konuşup hazırlandığımız karakterleri ilk oyun için iyi yansıttığımızı düşünüyorum. ben oyunun genelinde biraz suskundum, geri planda kaldım. daha hala oynatacağım, oynatmak istediğim rahip karakterinin üzerinde düşünüyorum. kendisiyle mert-rasmon olarak bi hukukumuz olacak ve bunun için flört aşaması daha bitmiş değil. bir de her ne kadar aidiyet hissini çok sevsemde şöyle bir sorunla karşılaştım bireysel olarak; rasmon çocukluktan beri sandpointte doğmuş büyümüş birisi, ama mert ödevine iyi çalışmamış olduğundan buna hazır değildi. yani ben rasmonun bilmesi gereken sandpointi bilmiyordum. bi anda oyuna başladığımızda da sanki yeni gelmişim gibi bi apıştım. alışamadım bi müddet. tabi bu aşılacak bi şey.
karakterlerle aramızdaki hukuku iyi ayarladık yalnız. bir tek ben paladin orhan'la daha samimi olabilirdim, daha çok şey paylaşabilirdim sanki. orada biraz eksik kaldım. alican'ın oynattığı witch'i beğendim. güzel bi roleplay performansıyla epey renkli bi karakter olur. pangar zaten deneyimli oyuncu-diyemimiz volkan'ın ustalıkla şekillendireceği bir adam. volkan'ın kendisinden de bişeyler katacağını gördük görücez. şerife ve paladine azar/akıl verme anlarında şahaneydi. haklı da adam bişey diyemiyorsun =) orhan'ın paladin'i benim daha önce engin'in oynattığı paladinlerden gördüğümden daha farklı bir paladin olmuş. az bi gevrek. ben paladin diyince karşısında el pençe divan durduğumuz abiler gördüm. ama elbette o konseptin dışında paladin oynanmaz diye bişey yok, hep birlikte görücez. kawa sanıyorum barışın taa başından beri kafasında kurduğu fighter oluyor. ne oynatmak istediğini net olarak bilince zaten oyuna da yansıyor. bizim çok götümüzü kurtarır daha o ayı demirci =)
ilk oyun için hem heyecan, hem yabancılık, hem alışma oyunu olduğu için fazla da birşey demeye gerek yok. yapmamız gerekeni yapıp goblinleri savuşturduk, şimdi ibnenin başı kimmiş bakalım bizi neler bekliyor. o değil bizim ölmüş gitmiş rahibin cesedini ne sikim yemeye aldı götürdüler onu da anlamadım. kemikleri kalmıştır onun 5 senedir mezarda. neyin peşindesiniz lan şerefsiz goblinler.
ha unutmadan, engin paralel bir frp evreninde kesin goblin olm. | |
| | | 1UP Admin
Posts : 3270 XP : 9096 Join date : 2008-11-20
| Subject: Re: 1. Oyun (19 ekim 2010) Wed Oct 27, 2010 12:21 pm | |
| hehehe goblinciklerim ibneciklerim. hemen goblin avatarıma geri döneyim.
benim de oyunun üzerinden 1 hafta geçmiş olmasına rağmen diyeceklerim aklımdaydı, diyemedim bi türlü. başlığı açtım bir de gördüm ki mert de yazmış. goblin forum haber vermemiş.
ben çok keyif aldım oyundan. diyem olarak perde arkasından sinsi hedeflerimin %90'ını gerçekleştirdiğim için memnun oldum kehkehkeh... giriş oyunu olarak çok yerinde oldu diye düşünüyorum. mert'in kasabayı tanımak/tanımamakla ilgili söyledikleri doğal. ben kasabanın kendisi olmama rağmen bir sürü yerde eüü diye pdf'lerde searchlere girdim, farketmişsinizdir. koca kasabayı, o kasabada yaşayan karakterlerin sahip olduğu bilgiyi bi seferde hazmetmeye imkan yok. ama işte tam da o açılardan güzel oldu gibi geliyor bana oyun.
aidiyet hissi olabildiyse ne güzel. önceden yaptığımız hazırlıkların faydasını görmüş olmamız da süper. zaman zaman düşünüyordum forumdan tonla bilgiyi verirken, acaba bunlar çöp mü olacak ya da aşırı yükleme mi oluyor diye...
oyunun uzunluğu da güzel oldu, tam ayarında. kafalar az yanmaya başladığında bıraktık. heyecan da yerinde kaldı. bundan sonra da böyle devam.
barış'ın hakkaten kawa'yı kafada çözmüş olduğunu gördük. sadece kasabanın geri kalanı ona nasıl bakıyor o konuda daha karşılıklı netleşemedik gibi : ) pratik, eğlenceli karakter kawa. faytır'ı hakir gören, 'faytır ne lan daldal işte' diyen büyücü kişilik barış diri şahane faytır olacak belli.
daha 'kompleks' olan diğer karakterlerin oturması, doğal olarak, az daha zaman alacak gibi. göreceğiz bakalım nasıl tipler çıkacak ortaya : ) en çok rol alan ve nasıl bir adam olduğunu en çok gözlemleyebildiğimiz luxor, bence, genç, heyecanlı, deneyimsiz paladin örneğini çok güzel verdi. en sonda gidip foxglove'dan özür dilemesine bayıldım mesela ama aslında sinsilik peşindeymiş meğersem. olsun o da güzel. kasabanın fırıncısının yaptığı pastadan bile zehirli mi diye kıllanan müfettiş luxor. artık ne öğrettilerse cryllor'daki tapınakta : )
alican'ın karakterinin ''büyücü olmaktan öte tiyatroda çalışan çok okuyan mistik herif'' tadı benim de hoşuma gitti. diğer taraftan, hafif delimsek adam oynatmak güzel ama aşırı tepkileri de ölçülü ve pratik biçimde yansıtmak lazım oyuna : )
volkan'ın 'birazdan kesin bi ibnelikler olacak' hissiyatını oyuncu olarak siz de yaşadınız mı merak ediyorum? çok barizdi belki, kasabada şenlik var, herkes mutlu falan. bi yandan kasabada öyle bir mutluluk hissi oldu ve bu kıllanmaya ya da sonrasındaki paniğin daha heyecanlı olmasında etkili olduysa belki de iyi mi bi açıdan acaba? macerada çok bariz olan, klasik durumlar bol bol var gibi görünüyor. diğer yandan ters köşe olabilecek olayları da ayarlamışlar sanki. diyem olarak genelde bunlara çok dokunmamayı tercih ediyorum, o yüzden eleştirirken gerekirse girişmekte sakınca görmeyiniz : )
ha bir de! bir özet yazın biriniz diye bir kez daha teşvik edeyim. tercihen obsidian ya da link verilebilen bir tür wiki sistemine. linkleri ben ayarlamaya da gönüllüyüm yazılırsa. daha ilk maceradan tonla ufak olay, gelecek ile ilgili tonla ipucu (15 level sonrasını bildiğim için bunu suistimal etmeye niyetliyim), tonla karakter gördünüz. bunları unutursak yazık olur. 10 oyun sonra, ilk oyundaki birşeyi hatırlayıp 'asssikttiiiiir' demek ise paha biçilemez eheh.... | |
| | | Latron
Posts : 1363 XP : 7081 Join date : 2008-11-20
| Subject: Re: 1. Oyun (19 ekim 2010) Wed Oct 27, 2010 2:39 pm | |
| lan olm ben latron'u 2 senede bi dünya iblis öldürüp anca 5. levele getirdim 15 level nereye geliyoruz amına koyayım. karakterleri çoluğumuza çocuğumuza mı devredicez? | |
| | | 1UP Admin
Posts : 3270 XP : 9096 Join date : 2008-11-20
| Subject: Re: 1. Oyun (19 ekim 2010) Wed Oct 27, 2010 3:05 pm | |
| - Latron wrote:
- lan olm ben latron'u 2 senede bi dünya iblis öldürüp anca 5. levele getirdim 15 level nereye geliyoruz amına koyayım. karakterleri çoluğumuza çocuğumuza mı devredicez?
ehehe o da doğru. 15 levela kim öle kim kala. bakalım nasıl olacak, haramilerden daha hızlı xp olayına gireriz belki. | |
| | | | 1. Oyun (19 ekim 2010) | |
|
Similar topics | |
|
| Permissions in this forum: | You cannot reply to topics in this forum
| |
| |
| |