|
| 5 şubat 2010 | |
| | Author | Message |
---|
valost
Posts : 2847 XP : 8584 Join date : 2008-11-20
| Subject: 5 şubat 2010 Sat Feb 06, 2010 12:00 am | |
| Baya uzun süren bi oturum oldu. Eğlenceli oldu. Bi ara yine büyük çıkmazlara, açmazlara girdik. Bi ara çıktık. Sonunda da hücrelere atıldık. Yarraa yedik.
Bu şahane oyunu hazırlayan engin diyemoğlu'na, genç yardımcısı alican'a teşekkürler. engin paşa'nın ellerine sağlık, 8 saatlik bir oyun şöleni yaşadık.
dilimi mazur görün. ama kafamızı sikeyim. son 3 oyundaki halimizle şen haramilerden çok mal haramilere benziyoduk. hiçbi fırsatı değerlendiremedik. günlerce kalenin etrafında ibiş gibi gezindik. 2 kere kaleye girip çıkmamıza rağmen hiçbi bok beceremedik, etrafa bile bakamadık. bi sikim anlamadan sanki harbiden greyhawk ordusunu sabotaja gelmişiz gibi işimizi yapıp, lordun elini öpüp, boynumuzu eğip dışarı çıktık. sanırım bi dünya detayı atladık. benim gerçekten valost'un zekasıyla hareket edip kapıda duyduğum şifreyi unutmam(hayır, şifreyi duyduğumu unutmam!) mükemmel oldu. bi de itiraf edeyim, oyun boyunca engin birine bi kağıt yazdı, onda ne yazıyodu, önemli bi şey olmasın sakın diye düşünüp durdum. hatta can'a, lord'un odasına perceptionla baktın başka gizli biri var mıymış diye sordum. barış da bu sorudan sonra kendi sense motive sonucunu söyledi, engin'den gelen bir başka kağıt! ve benim için o dosya kapanıverdi. büyük mallık!
oyunu açan caleb'ti. kader puanı kullanarak kendini kuyuya atması ve o ana şahit olmamız çok zevkliydi. benim ısrarla savunduğum "oyuncular ayrıyken dışarı çıksın" tezimi çürüten bi eğlence yaşadık. ayrıca bi şekilde hiç dağılmadık, oyundan kopmadık odadan çıkmadığımız için. bi tek ubor ve valost'un kale macerasında bi iki sakıncasını yaşadık o olayın. valost'un içeride güvende olduğunu bilen ubor dışarıda baya bi sakince davrandı. merakını dizginledi. valost da geleni gideni aslında ubor üzerinden rahatça takip etti. içeride daha özgür ve rahat davrandı. ha bi şey elde etti mi? etmedi. adamı bayılttığımızla kaldık.
ne diyoduk, koskoca han sahibi. zindanda, belki bi iblis vücudunu ele geçirecek. ya da greyhawk ordusu mancınıklarıyla gelip kaleyi, kasabayı, hanı yerle bir edecek. tam da caleb istediği gibi bi işletmeye sahip olduğu sırada. : ) caleb. valost'tan sonra bi kuyu kahramanı daha. caleb'in kendini kuyuya atmasıyla haramiler bi açıldı. en azından bi haramiler aklı geldi. parti verip muhafızları sarhoş etmece, tuvalet sırasında bayıltmaca ve iple bağlamaca. bu başarılı operasyonun tek sıçar tarafı gündüz yapılmasıydı. ubor'un kullanmak zorunda kaldığı 2 görünmezlik büyüsü belki de çok kritikti.
kaleye sızma operasyonumuz da çok acemice oldu. ne aradığımızı bilemeden gezindik. sonra da elimizi kolumuzu sallaya sallaya çıktık. hana gittik. sonra da tuttular bizi.
şimdi de amına kodumun azlap'ının kucağına oturduk işte . iki kere karşısına çıktık bi de adamın(karının, iblisin her neyse artık). ubor bi türlü büyüsünü yapmaya fırsat bulamadı. arcane sight ya da detect magic belki de bize bi ipucu verecekti ama olmadı bi türlü.
oyunun sonundaki combata gelince; caleb crit yemeseydi var ya, fena sikerdik onları. ağızlarına kafalarına vurup silahlarını ellerinden aldık. latron korkunç diliyle kaçırdı vicdansızların yarısını ama caleb az daha canından oluyodu vicdansız mayron yüzünden. onları indirip o kapıları tutsaydık... silahlarımızı, mallarımızı alsaydık... piyuuuu... yeminlen sikertirdik lan kalenin yarısını : )
yine de bir iki şey başardık ve elimizde bikaç bilgi kırıntısı var. bunların detaylarını da "soğuk hücre" adlı role-play alanında konuşabiliriz. yaptığımız hatalar ve başardığımız şeyler sonucunda orada tartışacağımız ve konuşacağımız bi sürü detay var gibi. o detaylardan bir yere ve karar varabiliriz. valost'un diyecek bikaç şeyi var en azından. valost'un her zamanki fantastik kuntastik teorileri işte... | |
| | | ubor metenga
Posts : 1272 XP : 7054 Join date : 2008-11-21
| Subject: Re: 5 şubat 2010 Sat Feb 06, 2010 12:55 am | |
| haramiler genelde fantastik işler becersede, bazen olayların içine sıçabiliyolar. "şen yaraki" oluyolar bi anda.
enginin eline ağzına sağlık, karakterleriyle, macerasıyla güzel oyundu çok. han sahibi ben süper karakterdi, bi de asıl bu kuyuya ilk girene hanı verme muhabbeti çok hoşuma gitti. ince ince düşünmüş bunlar kesin girmeye kasacak diye (: rahip tulrin ile bizi üzdü yeterince, kasabanın delisi de ayrı güzeldi, manyağı mandallarla dolaştırdı (adı neydi lan deli abinin?)
son 3 oturum beni en çok kasan şey bu ortalık yerde gizli büyü yapamama durumu oldu. sürekli "hay kafama sıçam, hareketsiz konuşmasız büyü yapma yeteneği alsaydım keşke" diye düşünüp durdum. daha kaleye ilk girişimizde hep aklımdaydı kristaya olsun, lord kulthara olsun arcane sigh ile bakmak ama bi türlü beceremedim, bulamadım fırsat. belki hemen anlıcaktık olayları. kısmet... başlangıçta volkanın dediği gibi öle kaldık mal gibi. gerçi lord kultarın elimizi kolumuzu bağlayan "gidip mancınıkları yakın, yozsa ecdadunuzu sikerün!" tehdidi de bi hayli sıçırttı bizi. öle mal gibi düşündük ne yapacağız diye. neyse hallettik aslında o olayları güzelce. paladin zander sağolsun... asıl hayal kırıklığım köyün büyücüsü almirin oğlu edvin oldu. ben bayaa yardımı olur umutlarıyla gidip güzel güzel anlattım tüm dürüstlüğümle fakat pek bi faydasını göremedim. gerçi iyi adamdı, belki de son anda görüşebildiğimizden bi faydası olamadı.
ehehehehhh gelelim oyunun dönüm noktasına ((: iyi ki çıkmadık o bölümde odadan. can birayı içer gibi yapıyorum derken anladım zaten bi sinsilikler düşündüğünü ama aklıma gelmedi kendini kuyuya atacağını. sonra klasik sahne (: yahu çok delice ve güzel bi hareketti o. sonrasında ben'in hanı calebe vermeside mum dikti üzerine. işte olaylar bundan sonra değişmeye başladı dın dın dın dın. en büyük sıçış, olayı karanlıkta yapmak gerekirken gündüz yapmamız oldu. gece yapsak ne de güzel halledebilirdik halbuki (ya da başka bi zıçardık belki). neyse orada gitti 2 görünmezlik. acele acele gittik valostla adam gibi plan yapamadan. önceden düşünseydim kalenin planını nereye gireceğimizi falan daha iyi planlar, hazırlıklı giderdik. neyse o panikle yollandık stameron ve kalri adlı iki sarhoş asker olarak. daha girerken "ak garga gızıl garga, ben stameron!" diye figan etmem çok tırstığım fakat çokta eğlendiğim bir andı. neyse girdik, volkanında anlattığı gibi bi şeyler yaptık (arada çavuştan sopamıda yedim) bi bok bulamamamız, zamanın daralması, elimde duruma uygun büyünün kalmaması beni iyice tedirgin etmeye başlamıştı. işte her şey orda sarpa sarmaya başlamıştı zaten. 5 dakika zaman içinde tek amacım lordu ya da kızı görüp arcane sigh ile bakmaktı. koridorda bin tane askerin olması, bi bok yapamamam, zamanın daralması uborunda aklını almış olacak ki muhteşem hareket geldi orada. zaten yapar yapmaz "abboooooo, ne ettim lan" diye bi fırlattı beni. neyse ubora yakışır aslında böle hareketler ama olmasa güzel olurdu.
sonuç itibari ile o noktadan sonra uborun (ve tabi barışın) aklı durdu. handa paşa paşa gitti askerlerle, üzerindekileri alırken ses etmedi. ulan ubor verir mi büyülü eşyalarını? sorarlar adama. neyse göt korkusu diyelim. önümüzde boktan yollar var. kırk satır mı, kırk katır mı yoksa kırk natır mı? | |
| | | 1UP Admin
Posts : 3270 XP : 9096 Join date : 2008-11-20
| Subject: Re: 5 şubat 2010 Sun Feb 07, 2010 11:36 am | |
| yine kah gergin, kah taşşak, kah dramatik süpersonik bir oyunu geride bıraktık. sezon sonuna doğru haramiler'in izleyicisinin artmasıyla kalabalık bir oyun oldu, bence taraftar desteğiyle sahaya çıkmak güzel de oldu. tabii 8 saatin sonlarına doğru bayılanlar olması da şanımızdandır. biz böyle yazıyoruz, ben alicanla da konuşuyorum, ama diğer izleyicilerimizin izleyici gözünden genel yorumlarını duymayı da isterim. en azından izlerken sıkıldılar mı, eğlendiler mi onu : )
göya bu hikayeyi 1, bilemedin 2 oturumda biter gibi hesaplamıştım ta en başta : ) oturup bütün köyü, kaleyi, içerdeki karakterleri, olayları, bağlantıları bir seferde hazır etmeye kasmıştım ta ilk oyundan. şimdi 3 oturumu geride bıraktık ve en az bir oturum daha ''eastguard kalesi'ne dönüş'' adlı hikayeye devam edecekmişiz gibi görünüyor.
ben 3 oyundur aynı hikayenin içinde olmamızdan hiç sıkılmadım, hatta çok eğlendim. zira her an herşey dinamik olarak değişebiliyor. oyuncu olarak da DM olarak da işin zevki burada belki. 3 oyundur orada olan ölü kuyu handan hala yeni olaylar, eğlenceler çıkabiliyor olması mesela çok zevkli : ) tabii oturumlar arasında durmamız bana düşünecek ve işin içine daha fazla derinlik katacak fikirler bulmam ve gözden kaçırmış olduğum şeyleri hikayeye geri kazandırmam konusunda yardımcı oldu. ama yine de çook fazla durumda da spontane kararlar vermem, olayları haramilerden çıkan kah deli kah akıllı fikirlere ve aksiyonlara göre o anda yorumlayıp geliştirmem gerekti ki bu süper eğlenceli oldu, özellikle de başarılı olduysam.
son 3 oyun boyunca 'gerçeği' çözmeye çok yaklaştığınız anlar oldu. hala da olay bitmiş ve herşey çözülmüş değil (hiçbir şey çözülmüş değil?) tabii ama, öyle durumlar oldu ki, herşeyi açığa çıkaracak bir ipucunun 1 santim yakınına kadar gelip ''aman canım neyse hıh hıh'' diyerek geri döndünüz. bazen de gürültüye gelip kaynayıp gitti. ve bu o kadar fazla oldu ki, bazen zevkten ve şaşkınlıktan inanamayarak izledim : ) eğer bütün oyunları film gibi kaydedebilmiş olsaydık, sonradan izlediğimizde ''ulaaaaan hay sikeydim'' diyeceğimiz çok fazla yer var. olayların perde arkasını bilen benim dışımda biri daha olunca (alican), oyun sonrasını bir de diğer taraftan konuşup yorumlamak da çok ayrı bir zevkmiş DM olarak. gökay da 'sana bazı sorular soracağım' demişti, onları da bekliyorum. eğer bir sonraki oyunu da izleme fırsatı olursa, onu da oyuncu tarafından değil DM tarafından izlemeye beklerim : )
eğer haramilerin bu sezonu biterse, falloutlarda olduğu gibi (dragonage'de de vardı bu ama beni çok tatmin etmedi oradaki), haramilerin geçtiği ve burnunu soktuğu yerlerin, olayların, karakterlerin sonrasındaki akıbetini bir yazalım : )
'soğuk hücre' bölümünde mükemmel bir sahne başlatmış volkan, zevkle okudum. haramilerin içinde bulunduğu durum düşünülüce role-play etmesi çok zevkli bir ara alan gibi geliyor bana. hem de haramiler'in dağınık kafalarını toparlamaları için güzel bir fırsat. kritik bir noktadan başlayacağımız bir sonraki oyunun başında 'ee şimdi napıyoruz' demektense bunu konuşup karar vermiş olmak da hem bize oyun zamanı kazandıracak, hem haramiler için hayırlı olacaktır diye düşünüyorum.
hehe... | |
| | | caleb
Posts : 2328 XP : 7975 Join date : 2008-11-30
| Subject: Re: 5 şubat 2010 Mon Feb 08, 2010 12:07 pm | |
| oyun süperdi ya. engin hakkaten ellerine sağlık. kaç gündür düşünüyorum üzerinde. caleb olarak, çözüm bulmak için falan değil de, can olarak, oyuncu olarak ne kadar zevk aldığım konusunda. kasaba, han, kale çok güzel canlandı kafamda. olayların heyecanını birebir hissettim. lord'un zindana geliş anı mükemmeldi. cumartesi günü önce barış'la, sonra da volkan'la bol bol konuştuk zevkle. baya şov bi şen haramiler seansıydı...
lordla ilk görüşmeden sonra ubor'la valost'un giriştiği ama süper şekilde çabucak hallettiği iş aslında çok sakat, çok tehlikeli bir görevdi. krallar gibi halletmişler, geldiler anlattılar, lord'un adamına ayrı, bize ayrı versiyonlarını tabii. direk helal olsunu hakediyolar bence. çok temiz hallettikleri için basit görünüyo uzaktan... caleb ise uzun zamandır konuşturmadığı deliliğini adam gibi konuşturdu bu seansta. o kuyuda ne var ammina goyayim diye diye fırlattı kendini içeri. hancı da ilginç adammış vesselam, bu manyakça aksiyon karşısında bıraktı hanı haramilere. orada ve sonrasındaki ekip çalışmamız bombaydı. hemen partiler düzüldü, latron'un nağmeleri duyuldu, biralar ısmarlandı, çakma bilek güreşleri düzenlendi. baya akıcı bir şekilde davrandık grup olarak. hakkaten tek sıçışımız gündüz kalkışmamızdı bu olaylara. grup olarak akıl tutulması yaşadık orda. kafama nası bi karanlık çöktüyse, akşamüstü hanın işletmesini aldık diye bakıyorum ben. öğlen 2ymiş. görünmezlikleri de mundar ettik o yüzden. çok fenaydı çok... bir yandan, ağzından hep güzel nağmeler dökülmesine alışık olduğumuz latron karanlık dili konuştu bu sefer. arkadaşlarını, yoldaşlarını kurtarabilmek için. bir daha böyle bir şey yapmak zorunda kalmaz umarım. hem kendi için, hem de bizler için.
bu arada, aynı anda odadan çıkmadan oynamamız, yukarıda da yazıldığı gibi bir iki sıçış dışında baya iyi gitti aslında. hem hiç kimse oyundan kopmamış oldu, hem de bir 24 havası yaşadık oyun esnasında. heyecanımın üst düzeyde kalmasında bomba etkenlerden biri de buydu benim için.
oyunda neyi nasıl yapabiliriz/yapabilirdik kısmını hala bir şeylerin ortasında gibi olduğumuz için sonraya bırakmak daha iyi olacak gibi. bi yandan soğuk hücre'de konuşuyoruz zaten şu anda olan ya da olmayan opsiyonlarımızı. | |
| | | valost
Posts : 2847 XP : 8584 Join date : 2008-11-20
| Subject: Re: 5 şubat 2010 Mon Feb 08, 2010 6:30 pm | |
| olum çok yaklaşmışız, 1 santim dibinden filan diyo engin lan. şimdi oturup harbiden ağlıcam ya. bi sularda gezinip durduk da o adam gerçek yüzünü bize gösterene kadar nası uyanmadık amına koyayım... piyuuuuu!!! | |
| | | caelumluna
Posts : 618 XP : 6442 Join date : 2008-12-16
| Subject: Re: 5 şubat 2010 Thu Feb 11, 2010 11:42 am | |
| Abi oyun cok guzeldi, cok keyif aldim ben, hayati boyunca hic FRP oynamamis bir adam icin heralde olabilecek en iyi girislerden birini yapmis oldum sayenizde. Gerci bir ara uyukladim ama sonra yerimde duramadim ben ya :).
Simdi oyunla ilgili olarak soyle bir takim seyler kalmis aklimda,
Bunu Can'a da anlattim, ben Hanci Ben'in karaborsacilik yaptigindan supheleniyordum, kuyuyu da depo olarak kullandigindan, bir takim sakat isler yapiyor fakat herkesinde bilmesini istemiyor. Yoksa ilk girisiminizden sonra dogrudan Lord'a haber ucururdu heralde.
Ancak bu acidan bakinca da ikinci girisimde butun Han'i bir anda birakip tasi taragi toplayip gitmesi de aklima yatmadi, orada da bir bit yenigi var gibi geliyor (Belkide basindan beri Lordun adamiydi yani).
Kalenin icinde yapilabilecek seylerden biride oncelikle nobet listesini (saatleriyle birlikte) bulup, Lord'un kapisinin onunde bekleyen nobetcilerin yerine nobet tutma girisimi gibi birsey olabilirdi, "Cavus'tan kaciyoruz, gozune gorunmeyelim diye sizin yerinize biz nobet tutariz" gibi birsey diyip mesela.
O acidan ben gunduz girmenin o kadar da kotu olmadigini dusunuyorum, gece cunku biri gorse dogrudan sikinti yaratirdi.
Lord'a gelince, kesin birileri vardir aradaki donusumu/degisimi hisseden, sezen, ama o adamlari once bulup sonra da muttefik olarak kazanmak nasil olur bilemiyorum.
Gelismeler cok heyecan verici ama, gergin bir bekleyis icindeyim ne olacak diye :) | |
| | | valost
Posts : 2847 XP : 8584 Join date : 2008-11-20
| Subject: Re: 5 şubat 2010 Thu Feb 11, 2010 10:55 pm | |
| valla gökay dediklerinde haklı... özellikle bizim gündüz girip nöbet çizelgesini bulacak kadar aklımız olsaydı daha da haklı olacaktı ama tek aklımıza gelen enseye vurup adam bayıltmak, görünmez olup kapıya magic missile atmak oldu : )
bi mallık yaşandı orada gökay'ım... şimdi de az zamanımız kaldı sanki... tekrar birileriyle iletişime geçmeye kasmak doğru olmaz sanki. eğer biri bizimle geçerse başka tabi... bu noktadan sonra da ben zaten bütün kalenin o ibine lordla anlaşma içinde olduğunu düşünüyorum. daha da kötüsü valost öyle düşünüyor : ) | |
| | | caleb
Posts : 2328 XP : 7975 Join date : 2008-11-30
| Subject: Re: 5 şubat 2010 Thu Feb 11, 2010 11:12 pm | |
| gokay'in yazdiklari bana guven vermiyo acikcasi. nerden biliyoruz diyem enstitüsünün adamı olmadığını. tam ken loach filmlerindeki irlanda dusmani ingiliz kotu adam tipi var zaten. ehehehe. my name is caleb. | |
| | | selo
Posts : 265 XP : 5826 Join date : 2009-09-15
| Subject: Re: 5 şubat 2010 Fri Feb 12, 2010 12:34 am | |
| | |
| | | caleb
Posts : 2328 XP : 7975 Join date : 2008-11-30
| Subject: Re: 5 şubat 2010 Fri Feb 12, 2010 4:26 pm | |
| ehehehe yine heyecanlandim valla | |
| | | caelumluna
Posts : 618 XP : 6442 Join date : 2008-12-16
| Subject: Re: 5 şubat 2010 Fri Feb 12, 2010 5:40 pm | |
| Can, ben iblis olup senin ruhunu teslim aldim bile abi haberin yok. hehehehehe | |
| | | ubor metenga
Posts : 1272 XP : 7054 Join date : 2008-11-21
| Subject: Re: 5 şubat 2010 Fri Feb 12, 2010 5:49 pm | |
| eheheheh, rock lee avatarın ne güzelmiş gökay | |
| | | caelumluna
Posts : 618 XP : 6442 Join date : 2008-12-16
| Subject: Re: 5 şubat 2010 Fri Feb 12, 2010 6:21 pm | |
| - ubor metenga wrote:
- eheheheh, rock lee avatarın ne güzelmiş gökay
Sagol abi. Ya baktim herkeste var birseyler, bos durmasin dedim, bilgisayarda aklima en cok yatan da o resim oldu. Bu yalniz 10 yasindaki bebe gibi Naruto ve arkadaslari resimleri topladigim anlamina gelmiyor eheh aman diyim. | |
| | | | 5 şubat 2010 | |
|
Similar topics | |
|
| Permissions in this forum: | You cannot reply to topics in this forum
| |
| |
| |