*yıllar yıllar evvel ubor abimizi ilk yarattığımızda birde geçmiş yazmıştım. buyrun buradan yakın...*
morde ratesden, esur tinda serg! teslarom portog tis ugor anleter, ferto tagan ugotahenc metoy-doscent zist. norgunk!
ubor-metenga
Topraklarımdan geriye hatırlayabildiklerim sadece bir kaç silik düş...Kardeşimle ve arkadaşlarımla oynadığımız oyunlar, uçsuz bucaksız denizin kokusu. Ne acıdır artık güven veren teniyle beni saran annemin yanında değilim. Geleceğimi bilmiyorum. Zannediyorum bu belirsizlik beni daha alaycı ve aynı zamanda karamsar yapıyor.. Bir kaç tane hayalim var olmasını istediğim. En önemlisi ise babamın aksine içimde yer alan korkunç bir öfke var. Bazı geceler beni savaş büyücüsü olmaya iten gücün bu öfke olduğunu anlıyorum.
Düzeni sevmem ve değiştirmek içinde uğraşmam. Elflerin bizi topraklarımızdan kovmasınında düzenin bir parçası olduğunu biliyorum. Elfler gizemli yaratıklardır. Her canlının azda olsa onlardan çekindiğini biliyorum. Ben değil! Bu dünyada korkuya yer yok...
Bu düşünce ufaklıktan itibaren benimle yaşıyor. Elflerin bizi Spindraft Adasından kovmasının ardından korkuyu ve ne kadar çaresiz olduğumuzu, evrende bir hiç olmanın ötesine gidemediğimizi anladım. Benim varlığım evren için hiç bir şey değil. Annemin ölümüyle birlikte evrende artık benim için hiç bir şey değil. Ben ölürsem sende ölürsün! Bu benim yalnız gecelerimin duasıdır...
İnsanlar çaresizdi, kıyı bölgelerine yerleşmiştik. Açtık. Tam bu sırada Scarlet Brotherhood yetiştirmek üzere çocuk toplamaya geldi.Köyde karmaşa hakimdi, kavgalar, çığlıklar... Annemin kollarındaydım, güvencedeydim.bana sarılmış annemin vücuduna giren ok sesini duydum, o andan sonra her gece kabuslarımda duyacağım ete giren ok sesi. Önce ince bir ıslık, sonra daha alt oktavdan eti parçalayan ağacın sesi... Annemi kendi ırkım öldürdü. İnsanların delirdiğini gördüm; göğüsleri parçalanmış annelerin, sureti kan olmuş babaların, çıplak elleriyle Scarlet Brotherhood müritlerini parçalayışını izledim. Her gece kabuslarımda tekrar tekrar izlediğim gibi. O akşamüstü bir çok çocuk annesiz ya da babasız kaldı, bir sürü çocuk yalnız kaldı. O akşamüstü her çocuk hayat tarafından sikilmenin ne demek olduğunu daha iyi anladı. Kimseye güvenmedim. Bu güne kadar...
Ertesi günlerde tüm köy dağıldı. Babam bizi Greyhawk'a, amcamın yanına götürdü. kendine küçük bir dükkan açtı.En iyi bildiği iş olan ticaretle uğraşıyordu artık. Beni zorla dükkana götürüyordu. Korkunç anlardı; ilerde tüccar olmak istemeyen bir çocuğun eziyet dolu günleri, ayları ve seneleri... Tek mutlu olduğum zaman, amcamda kaldığım anlardı. Babamdan daha yakındı. Devamlı anlatacak hikayesi olurdu ve ne yalan söyleyeyim benden iyi bir dinleyici şu dünyada zor bulunur. Hele bu hikayelerin içinde bir büyücüden söz ediliyorsa çıldırırdım, yerimde duramazdım dinlerken. Rüyalarımda ejderhalarla savaşıyor, korkunç büyücülerle büyü düellolarına girişiyor ve bilmemnenin muhteşem sihirli asasını elde ediyordum. Şu an bulunduğum noktanın ilk kırıntısının o masallardan düştüğünü biliyorum-anneme saplanan okun sesini bildiğim gibi-. O zamanlarda pek kimseden korkmazdım, çünkü ölümden korkmuyordum. Korkusuz bir eşref-i mahlukatın korku salması gerekir. Korku salmak güçle olur ve ben çok güçsüzdüm. Savaşçı olamazdım, rahip olup kendimi bir tanrıya adamakta bana göre değildi.Öleceksem güçlü bir biçimde ölmeliydim, bunun içinde gücü kazanmalıydım.Büyücü olma isteğim bir şekilde bu yüzdende büyüdü sanırım günden güne. Güçsüz Ubor Metenga artık güçlü olacak ve korku salacaktı. Artık rüyasında annesine saplanan okun sesinin yanında, önünde eğilen zavallıların merhamet yakarışlarını duyacaktı; alevlerin o güzel korosunu duyacaktı...
Bu isteğimi amcama açtığımda yüzündeki korkuyu görmemek imkansızdı. Beni bu isteğimden vazgeçirmek için çok dil döktü. Ama kararlılığımı görerek en azından babamı ikna etmeye çalışacağını söyledi.Babam tabiki hemen itiraz etti.Fakat zaten gittikçe uzaklaşan oğlunun dahada uzaklaşacağını anlayınca razı olmak zorunda kaldı. İnanç iyi bir şeydir. Tanrısal inançtan bahsetmiyorum, kişisel inançtan bahsediyorum. Ben ölürsem sizde ölürsünüz...
Amcam Gitanes Metenga sayesinde büyü üniversitesine 17 yaşımda kabul edildim.Oradaki bir yılımı odama kapanarak ve ve çalışarak geçirdim. Her bulduğum kitabı okudum, büyü disiplinlerini inceledim, insanlıktan çıktım... Ve bir yılın sonunda dışarı çıkmaya karar verdim. Temeli anlamıştım ve dışarıda öğrenmek daha keyifli olsa gerekti. Hocalarımla vedalaştım ve beni bilmediğim bir sona sürükleyen kalabalığa adımımı attım. Büyü hayatın içindeydi, büyü yapmayı hayatın içinde öğrenirdiniz. Odandaki yığınla kitaba Color Spray yapmanın ne anlamı vardı karşında hareket eden bir varlık olmadıktan sonra? Bir hafta ailemin yanında kaldım. Yolculuk günü geldiğinde birkaç eşya, büyü kitabım ve amcamın verdiği harçlık dışında hiç bir şeyim yoktu. İnandığım şeyler dışında...
Birşeyler içmek için Jimmy'nin barına gittim. Şehirdeki son saatlerimi geçiriyordum ve kafamda yapacaklarım dolaşıyordu. Çok geçmeden yanıma biri oturdu ve hemen muhabbet etmeye başladı. Sinsi bir görünüşü ve hiç durmak bilmeyen bir çenesi vardı.Fakat hoşlanmıştım ondan. Herkez gibi sahte bir suratla dolaşmıyordu. Hatta sinsiliğini kabul eden bir tavrı vardı bile diyebilirim. Biz içkilerimizi yuvarlarken arkamda "Ahanda kesemi çalan pislik" diye bir böğürtü duydum.Ne oluyor yahu diye döndüğümde adamın bir kaç arkadaşıyla birlikte kiliye -ki sinsi görünüşlü adamın adıdır- doğru salyalar saçarak koştuğunu gördüm.Kiliye gözlerini kapa dedim sadece onun duyabileceği bir biçimde. Neyseki tahminimin aksine kilide bana güvenmiş olacakki gözlerini kapadı. Color Spray yaptım. Önümdeki saldırgan güruh dondu kaldı. Hayali; efsanevi bir büyücü olmak olan Ubor Metenga'nın gerçek hayattaki ilk büyüsü o gün o barda yaşanmıştı. Ne yazık... bunu görenler ne kadar muhteşem bir ana tanıklık ettiklerinin farkında değiller. Koşarak bardan çıktık, Kili atların yanına giderek en iyi iki tanesini çaldı.Ardımızda Neye tanıklık ettiğini bilmeyen bir avuç zavallı bırakarak uzaklaştık. 3 ay boyunca oradan oraya dolandık. Kili hırsızlık yapıyor, bende gittiğimiz yerlerdeki kütüphanelerde büyü araştırmalarımı yapıp gerektiği zamanlarda büyülerimle kiliye yardım ediyordum. Bir gün at üzerindeyken iki gün evvel keselerini çaldığımız adamlarla rastlaştık. Lanet olsunki Color Spray büyüsünü ezberlememiştim.Kaçmaya başladık. Adamlar Kilinin atını okla öldürdüler ve kili benim atıma atladı. Tek çare ormana girmekti.Çalılık bir yerde saklandık ve atımın üzerine ağırlık bağlayıp saldık izimizi kaybettirmek için. İzimizi kaybettirmiştik fakat bizde kaybolmuştuk.Akşama doğru köpek sesleri duyduk.Adamlar yaptığımız hinliği anlamış ve bir yerlerden köpek bulup peşimize takılmışlardı anlaşılan.Kili bir ağaca çıktı bende shild yaptım kendime.Köpeklerden birini Magic Missile ile öldürdüm, diğer ikisi kilinin bulunduğu ağaca saldırdı. Kili onlara kurutulmuş et fırlattı. Biri etleri yemeye koyulurken diğeri saldırısına devam etti. kili saldıran köpeği okuyla öldürdü, tam diğerine doğru yayını germişken dengesini kaybedip aşağı düştü. Aklımdaki büyülerin hangisini yapacağımı düşünürken garip bir durumla karşılaştık: köpek verdiği etlerin etkisinden olsa gerek saldıracağı yerde Kili'nin suratını yalamaya başlamıştı. Kaçmaya devam ettik. Köpekte- ki Kili ona Florans ismini vermişti- peşimizden geldi.3 Gün sonra yiyeceğimiz tükenince çaresiz bir biçimde ormanın ortasında kaldık. Florans bir ara bizden ayrıldı ve bir süre sonra peşinde kendisine benzeyen bir köpekle geri geldi.Ne yapacağımızı düşünürken uzakta Skoç diye bağıran bir ses duyduk. Belaya batma konusunda büyük bir maharetimiz vardı anlaşılan. Dalların arasından orta boylu bir ranger çıktı karşımıza. O kadar açtık ki hiç bir şey yapabilecek durumda değildik. Açlık karşısında hayallerin pek bir hükmü kalmıyormuş, bunu gördüm. Adının Valost Thorondor olduğunu öğrendiğimiz ranger bizi sorguya çekti.daha sonra beklediğimizin aksine dostane bir tavırla bize yiyecek ikram etti. Dürüst ve güvenilir bir tavrı vardı. Peşinden ormanın içine doğru yol aldık. Ve şu anda buradayım...
Daha evvel anlattığım gibi kimseye güvenmezdim amcamdan başka. Fakat şimdi amcamdan başka güvenebildiğim iki kişi daha var. Birbirimize benzemesekte iyi anlaşıyoruz. Kili sinsi biri ama gerektiğinde bizim için çok fazla şey yaptığını gördüm.
Ayrıca sinsiliğini seviyorum. Valost ise dürüst biri, halkına çok önem veriyor. Bazen ona özeniyorum inandığı bir halkı olduğu için.
Bazen soruyorum kendime dışarıda neler öğrendim diye. Buna cevap veremiyorum çünkü daha aşılcak yollar, gidilecek yerler ve öğrenilecek gizler var. Dostlarımla birlikteyim, mutluyum sanırım. Hayallerimi biliyorum, hayallerim için yeterince inancım var. Bilmediğim tek şey ilerde beni nelerin beklediği. Ve şunu söyleyebilirimki beni bekleyen korkunç şeyler hiçte umrumda değil.
Ben Ubor Metenga; korkmayan, korku salan büyücü. Her şeyi güzelleştirmeye ve her şeyi yok etmeye gücüm var. Ben ölürsem sizde ölürsünüz...