|
| belesa kalesi | |
| | Author | Message |
---|
valost
Posts : 2847 XP : 8584 Join date : 2008-11-20
| Subject: belesa kalesi Thu Dec 24, 2009 10:27 pm | |
| odalarınıza çekilip üstünüzü başınızı topluyorsunuz. yorgunsunuz bayağı. üç günde başınızdan geçenler şaşırtıcı. baldwin size toplantı odalarından birini tahsis etmiş. vakit kaybetmeden oraya hareketleniyorsunuz. kalenin içinde sessiz bir hareketlilik ve tedirginlik var. sizi gören uşaklar, askerler size yol veriyor; korkuyla karışık bir saygı gösteriyorlar...
en sonunda odanın kapısına geliyorsunuz. kapıyı açıyorsunuz. baldwin incelik göstererek odayı sizi için hazırlatmış. masanın üstünde iki testi şarap, meyvalar, birkaç çeşit peynir var. içeri girip kapıyı kapıyorsunuz. burada güvenle, rahat bir şekilde konuşabilirsiniz... | |
| | | ubor metenga
Posts : 1272 XP : 7054 Join date : 2008-11-21
| Subject: Re: belesa kalesi Fri Dec 25, 2009 1:16 am | |
| odaya giderken önceki sana benzeyen insanlar saygı göstermekte... mutlu musun? zamanında senin başkalarına yaptığın reveranslar şu an sana yapılmakta... mutlu musun? güzel hizmetçiler, yakışıklı uşaklar önünde korkuyla karışık bir edayla eğilmekte... bu sahne sana tanıdık geldi mi? mutlu musun? yine böyle reveranslarla eğilmek ister miydin, yine böyle bakmak istermiydin bir insana korkuyla, saygıyla? ne olmak istersin? mutlu musun?
karaftan bardağa güzel, kızıl bir şarap boşalttım. biraz çalkaladım kadehi, kokladım... bir yudum aldım ve ağzımda çalkaladım, "güzelmiş" dedim odadakilere; "hafif bir burukluk var ama iyi kalite, hafif toprak tadı var ki bu iyi... eğer iyi bir yardımcın varsa dünyanın merhametli hakimi olabilirsin, ama yine iyi bir yardımcın varsa dünyanın şeytanı olabilirsin. bunu bizim diyarda "Cesare Pavese" diye bir şair söylerdi. kulaklarımla duydum ve bunun ne anlama geldiğini şu an henüz anladım. hayat..." karaftan kızıl şarabı döktü, kadehte çalkaladı, kokladı, bir yudumda içti. hıhhhhhhssss diye bir ses çıkardı... "toprağın yanında hafif demir tadı geliyor ki bu çok iyi, iyi kalite." "bak korian efendi, misal sen bir kral olsan ve ben senin vezirin; seninle ve bu arkadaşlarla dünyanın efendisi oluruz. söylediklerin tutarlıysa gerisi yalan. her şeyi yaparsın, yeterki aklı selim ol. beni aranıza aldınız, mutlu oldum, gönendim. en büyük hediye oldu şu hayatımda, sizin aranızda yeralıp iş yapmak. şimdi önümüzde seçenekler var; burada kalıp güzel bir hayat... aklı selimsen her şeyi yaparsın... ya da yollara doğru gidiş, yeni hayatlar görmeye... ama corian afendi, diyeyim sana: şu güzel arkadaşlarla birlikte daha güzel şaraplar içebiliriz. daha güzel şaraplar var, kızılı kan, kokusu çiçek... derim sana orrat efendi, daha güzel kızıl var; düşmanının kanı değil, sevgilinin dudakları... derim sana yenni efendi, daha güzel kızıl var; kan parası değil, yakutların kızılı... ve derim sana tinen hanım, daha güzel kızıl var; dostunun kanı değil, inananların adakları... bu minvalde yapacaklarımız sınırlı. yapacağımızı yaptık, ortamı sakinleştirip yolumuza bakalım. daha güzel kızıllara yol alalım. aklı selim olduktan sonra cennet yeryüzünde yaratılır, bu sorun değil." karaftan kızıl şarabı döktü, kadehte çalkaladı, kokladı, bir yudumda içti. hımmmphhhhh diye bir ses çıkardı... "toprağın yanında hafif demir tadı geliyor ki bu çok iyi, ama hafif bir iyot kokusu var ki bu kötü, daha iyilerini de içtim" sebastian wagnerin üzerinde inanılmaz bir asalet vardı, sanki tarladaki o köylüyle konuşan adam gitmiş yerine bir kral gelmişti. eğer dikkatli gözler olsaydı mimiklerindeki ve tavırlarındaki sahtelik anlaşılırdı. ama çok emindi kendinden, asildi... "bu cennet bize az, daha güzel bahçeler ve daha güzel şaraplar var. gidelim!" dedi... | |
| | | 1UP Admin
Posts : 3270 XP : 9096 Join date : 2008-11-20
| Subject: Re: belesa kalesi Fri Dec 25, 2009 4:05 am | |
| korian, sebastian'ın önündeki testiyi alıp boş kadehleri doldurdu. kadehini ve bir parça peynir alıp sarsak adımlarla pencerenin önüne yürüdü. belli belirsiz bir inlemeyle pencerenin sürgüsünü kaldırıp açtı. sanki birine seslenecek gibi başını dışarı uzattı, ama ağzından ses çıkmadı. hemen sonra karanlığın içinden kuzgun matt belirip pervaza konuverdi. korian, kadehi ve peyniri pencerenin dışına, kuzgun'un önüne bıraktı. matt tüylerini kabartıp başını ritmle öne doğru salladı. korian matt'in başının altını kaşıyıp odaya dönerken kuzgun gagasını kadehin içine daldırdı.
marifetli korian testiyi alıp kalan şarabı dikti. bir eli istemsizce sargılı boynuna gitti. yüzündeki ifade gittikçe ekşidi, acıdı, en sonunda gözlerinden yaşlar geldi. boş testiyi masaya geri bıraktı. boynundaki sargıdaki kırmızı leke hafifçe genişlemeye başlamıştı.
güzel konuşuyorsun, doğru konuşuyorsun sebastian efendi. lord diye güvenilen, korkulan, sayılan adamın düştüğü hallere bak. sefil herif. anthar yine doğru yere tezgah açmış, nispeten daha uyanık bir adammış ama planını doğru kuramamış. hoş tuzağın içine gayet güzel çektiler bizi, büyük malız. orada bizi öldürüverse işleri yine yolunda gidecekti. elinize sağlık güzel kestiniz ibneleri.
anthar'ın kendisiyle tanışma fırsatımız da olmadı. ne menem bir adamdı, kime çalışıyordu, amacı tam olarak neydi öğrenemedik. boldwin yapmam dedi ama, bize haber vermeden odasını kurcalamaya kalkmaz umarım. orada belki bir şeyler buluruz herifle ilgili. o karı da kaçıp gitti, onun izi bulunsa onu da konuştururuz aslında. bir işlere girip çıkıyoruz ama tam anlayamıyoruz ne oluyor ne bitiyor. aklıma takıldı bu iş de benim.
sende hiç uyku büyüsü kaldı mı sebastian efendi? ben kalan az gücümün hepsini kullandım, 3 dakika sonra ağrılarla gerisingeri uyanıveriyorum...
şu şaraptan daha isteyelim, içeriz daha, uyutur belki...
Last edited by 1UP on Fri Dec 25, 2009 9:22 am; edited 1 time in total | |
| | | ubor metenga
Posts : 1272 XP : 7054 Join date : 2008-11-21
| Subject: Re: belesa kalesi Fri Dec 25, 2009 4:22 am | |
| belli ki bu iş anthardan öteye uzanıyor, bu işte başka işler var. demem o ki antharın hesap verdiği biri var... kızı bulsak güzel olur ama öncelikle odayı bi araştırmak lazım. tabi bizden evvel birileri el atmazsa (son sözü yenniye doğru söyledi ve ses tonunda asil ifadeden öte şehirli bir hırsız hali vardı) şarap kadehini çalkaladı, kokladı. "büyü uykusu yaramaz sana, sana huzur lazım, olaylar aydınlanırsa bebek gibi uyursun. sen gönlünü ferah tut hallederiz" (sesinde bir goygoy, bir eyyam vardı) | |
| | | caleb
Posts : 2328 XP : 7975 Join date : 2008-11-30
| Subject: Re: belesa kalesi Fri Dec 25, 2009 11:00 am | |
| oturduğu köşeden korian'la sebastian'ı dinleyen yhenni, göz ucuyla orrath'a baktı: haftalardır beraber yol aldıkları halfork, sessizce önündeki yemeği yemeye çalışıyordu. yhenni önüne baktı. sonra ileriye. önündeki tabağı hafifçe bir kenara itip, şarabından bir yudum aldıktan sonra, bir şeyler söyleyecek oldu.
bilmiyorum ben de. bir yandan anthar'ın ne bokun soyu olduğunu araştırasım var. bi yandan memleket yollarına düşesim var. şurasu kesin: öncelikle o odaya girip ne var ne yok iyice bakmak istiyorum; o bakımdan korian ve sebastian'a katılıyorum. belli ki, anthar'ın da bir üstü vardı. iyice bakınmak, uğraşmak lazım. umarım baldwin'le bir sorun yaşamayız bu konuda. ama bir şey çıkmayacak gibiyse de, çok durasım yok daha sonrasında açıkçası buralarda. bir şeyler basıyor sonra. nasıl anlatayım bilmiyorum. arabel'den ayrıldığımdan beri sürekli gördüğüm bir rüya var: rüyamda sarımsı, ahşap bir masanın başında oturmuş, bir yandan duvara bakıp, bir yandan bir şeyler okuyup bir şeyler yazıyorum sürekli. masanın başından hiç kalkmıyorum. çok istiyorum kalkmak, hareket etmek, bir şeyler yapmak ama kalkamıyorum sanki. kafamı bir şeyler yazmaktan kaldırıp tekrar duvara baktığımda uyanıveriyorum hep. o yüzden, bir yerlerde fazla durunca, oturunca da, sanki rüyam beni ele geçirecekmiş gibi geliyor. rüyamdaki gibi oturmak istemiyorum. hareket etmek, dünyayı görmek istiyorum. arabel'i tekrar görmek istiyorum. o yolculuğu yapmak istiyorum. rüyamdaki gibi sonsuza dek bir koltuğa tıkılı kalmak istemiyorum, karşılığı ne kadar hazine, ne kadar bilgi, ne kadar şan, ne kadar şöhret olursa olsun... biraz kaptırdım kendimi sanırım. zihnim de yorulmuş, bedenim de. kusura bakmayın.
bilmiyorum tinen ne der? orrath baba ne der?
dedikten sonra şömineden gelen ani ama yumuşak çatırtıyla hafif irkildi. gürültü patırtı dolu onca uzun süreden sonra yol arkadaşlarıyla böyle sakin sakin konuşmak iyi gelmişti. tıpkı küçükken babası ve kardeşiyle ormanda kurdukları kamp ateşinin etrafında yaptıkları sohbetler gibi... | |
| | | caleb
Posts : 2328 XP : 7975 Join date : 2008-11-30
| Subject: Re: belesa kalesi Wed Jan 06, 2010 2:27 pm | |
| orrath'tan ses gelmeyince o tarafa bir daha bakar yhenni. şöminenin loş ışığı altında biraz önce hapur hupur yemek yiyen halfork, meğersem uykuya dalmıştır. son günlerde üst üste gelen gerilim, onca olay haddinden fazla yük bindirmiş belli ki orrath'ın omuzlarına. şimdi ben uyandırmayayım, diye düşünür kendi kendine yhenni. dinlensin adam. uyanır az sonra nasıl olsa.
ayı, diye de ekler içinden. bence de bir bakalım şu odaya. anthar'ın ne nemen bir herif olduğuna, bağlantılarının nerelere kadar uzandığına dair bir şey bulacak mıyız, onların başına para konmuş mu, bir öğrenelim. bunun gibi gebeşlerin biletini kesmek hem keyifli, hem de paralı olur. benim arabel'e gidesim var bir şekilde eninde sonunda. ama bu demek değil ki, başka ortamlara akmayalım. araştırmak iz sürmek zevkli bi şey be abiler. | |
| | | 1UP Admin
Posts : 3270 XP : 9096 Join date : 2008-11-20
| Subject: Re: belesa kalesi Wed Jan 06, 2010 8:42 pm | |
| hayat bize de orrath kardeş gibi kolay olsa keşke, mışıl mışıl uyuyuvermiş, ah...
tinen hanımın da keyfi yok belli ki, birlikteliğimizden ve yolculuklarımızdan aradığını bulamayan, en çok hayal kırıklığına uğrayan o oldu sanki...
anthar'ın odasını bir araştırıyoruz öyleyse, orada hemfikiriz. işin durumuna göre ya boldwin'den falan destek alıp adamın köküne ineriz, şu orospu karının izine düşeriz; ya da baktık ki o iş bizim boyumuzu aşacak, ona göre ayağımızı denk alırız en azından. ne tür yeni düşmanlar kazandık, onu öğreniriz belki, heh... her durumda öğrenelim, eralion kalesindeki gibi olmasın.
eralion kalesinde, o kulenin altındaki varlık neydi, orada gezinen gölgeler neyin nesiydi öğrenemedik. bu iş canımı sıkıyor. hoş benim size anlatamadığım şeyler var o konuda, fairhill'de hapishanedeyken bahsedecektim de fırsat olmadı bir türlü koşuşturmaktan. muhtemelen orada karşılaştığınız şey tahminlerinizden de daha korkunç bir varlıktı... yine de kesin bir şey söyleyemeyeceğim şimdilik. orada, kulenin altındaki kütüphaneden yhenni'nin aldığı el yazmalarını bir an önce okutmak istiyorum bilen birilerine. o yüzden arabel'e çok geç kalmadan gidelim derim.
rüyaların fenaymış yhenni kardeş. o kabusta hissettiğin şeyin nasıl birşey olduğunu anlıyorum, inan, heh... o yüzden bir kere hareket etmeye başlamışken daha durasım yok benim de. boldwin'in ekmeğini yiyip güzel şarabını içelim, toparlanıp kendimize gelelim, sonra yolumuza çıkalım derim.
şu orrath'ın kadehini de uzatır mısın bana?.. | |
| | | ubor metenga
Posts : 1272 XP : 7054 Join date : 2008-11-21
| Subject: Re: belesa kalesi Wed Jan 06, 2010 9:08 pm | |
| o vakit ilk durak anthar'ın odası, son durak arabel. bu arada bu işlerin arkasındaki kişi ve kadın hakkında bilgi bulursak ta değerlendireceğiz...
eralion kalesidir, kulenin altında ki varlıktır konuşuyorsunuz da benim haberim yok başınızdan geçenlerden. eğer bu bahsettiğiniz şeyleri araştıracaksak bi ara bana da anlatın, hazırlıksız yakalanmayayım. tabi beraber hareket edeceksek...
çok gerildik, korian ölümden döndü, güvendiğimizi zannettiğimiz kişiler hain çıktı... bu hiçbirimiz için kolay değildi, sonrasında da kolay olmayacak sanırım.
-yanan mumun ışığının tinen'in yüzünde oluşturduğu gölgelere baktı, sonra koriana, sonra yenniye, sonra orratha... parmaklarını oynatarak bir şeyler mırıldandı, ellerinde küçük bir lir belirdi. hiç bir şey söylemeden ferah, hüzünlü bir ezgiye başladı... - | |
| | | | belesa kalesi | |
|
| Permissions in this forum: | You cannot reply to topics in this forum
| |
| |
| |